“Meclis, Çok Partili ve Daha Muhafazakar”
14 Mayıs 2023’te yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçiminde alınan sonuçlar, siyasi bir yol ayrımında olan ülkemizde derin kutuplaşmayı yansıtıyor. TBMM’de Cumhur İttifakı çogunluğu sağladı. Meclis çok partili hale geldi ve daha yüksek oranda sağcı ve muhafazakar üyeler kazandı. Üçte iki oranında oldukları söyleniyor. Bu Anayasayı değiştirebilecek bir oran. Sağcı muhafazakarlar içinde Milliyetçi üyelerin oranı da artmış durumda.  Yaklaşık 320 üyeli Cumhur ittifakı içindeki Hüda Par, Yeniden Refah Partisi ve Ak Parti içindeki radikal görüşlü üyeler bir arada olduklarında 50’yi aşan bir grup oluşabilir, beraber hareket ettiklerinde ise anahtar rolleri nedeniye istediklerini yaptırabilirler. Aynı şekilde MHP de anahtar konumda. Ak Parti’nin bu iki kesimi de memnun etmek için çok uğraşması gerekecek. 

“Oğan, Aldığı Oyları Yönlendirebilecek Durumda Değil”
Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Adaylardan Sinan Oğan yüzde 5 civarında kendisinin de beklemediği oranda oy aldı. Kendi ittifakından iki buçuk kat fazlaya denk gelen oylarının alınmasında Muharrem İnce’den gelen ve tepki oyları da var. Kendisine oy verenlerin büyük çoğunluğuyla geçmişe dayalı organik bir bağı yok. Yani, sayın Oğan bu oyların çok azına hükmedebilir. Buna karşın televizyon kanalları ve haber ajanslarında demeç üzerine demeç veriyor. Oğan, aldığı oyları çok az oranda yönlendirebilecek durumda iken tümü kendine bağlıymış, yönlendirebilirmiş gibi davranıyor. 
Sayın Oğan’a oy veren kitle, bir iki konuda Kılıçdaroğlu’na mesafeli olan ve sayın Kılıçdaroğlu’nun zaten seçimi kazanacağını düşünerek Sinan Oğan’a oy veren bir kesim. Bu kitlede, Milliyetçi ve Atatürkçü’ler çoğunlukta, Kılıçdaroğlu’na da oy verebilecek yapıdalar. Aynı zamanda MHP’ye ve Ak Parti’ye mesafeli bir grup. Kısaca, Oğan’a oy verenler sayın Erdoğan’ı tercih etmeyeceklerdir. İlk turda CHP’liler “kazanıyoruz” demeseydiler, anketler yüzde 48-49 olarak Kılıçdaroğlunun oy oranını gösterseydi, sorumluluk sahibi olan bu kitle farklı davranır Oğan’ın oyu yüzde 1’lerde olurdu... 

“Kılıçdaroğlu Söylem Değiştirmeli”
Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçim sürecindeki vaatleri somut bir şekilde ortaya konmadı. Akılda kalan en somut vaat; 15 bin Liralık bayram ikramiyesi. Bu da yetersiz, çünkü emekli için maaş önemli. Emekliye maaş zammı konusunda somut bir şey söylemedi, durum belirsiz kaldı.  Ayrıca, en düşük memur maaşını asgari ücretin 2.5 katı yapacağını söyledi. Büyük bir yanlış. Esas sorun asgari ücretin temel ücret olmasıdır, bu nedenle işçinin durumu zor iken en düşük maaşlı memura 2.5 kat zam yapıp işçiyi daha aşağıya düşürmek büyük bir hata. Memur zaten iş güvencesine sahip, maaş zammı otomatiğe bağlanmış, enflasyon farkını alabiliyor. Memura büyük bir iyileştirme yapılacağının, göstergelerin yükseltilerek ücret uçurumunun  giderileceğinin söylenmesi bile yeterli olurdu. Özel sektör işçilerinin sıkıntıları; asgari ücretin temel ücret olması, uzun çalışma saatleri ve iş güvencesi sorunudur. Bunlara çözüm sunulmadı.
Kılıçdaroğlu’nun diğer söylemlerinde aile destekleri çok iyi bir angajmandı. Ancak anlatımı somut değildi. Gelirin asgari ücrete tamamlanacağı gibi biraz soyut anlatım kullanıldı. Onun yerine her ailenin 10 bin Lira “aile temel geliri” olacak, dört kişiden kalabalık ailelerde gelir miktarı daha fazla olacak,  bu gelir “gıda enflasyonu oranında artacak”, dense çok etkili ve akılda kalıcı olurdu. Hatta vatandaş maaşı kavramı dile getirilebilirdi.
İkinci turda; yapacağız, yapacağım ile biten cümleler çok kullanılmamalı. Meclis çoğunluğu nedeniyle bu söylem etkili olmaz. Onun yerine; Suriyelilerin kendi ülkesine dönmesini istiyorsan, sandığa git!. Yolsuzlukların bitmesini istiyorsan sandığa git!, Ülkemizin Ortadoğu ülkesi olmasını istemiyorsan, sandığa git!, Yoksullaştırılmak istemiyorsan, sandığa git!...gibi söylemlerle seçmenin istediği “eylemin odağına seçmen konulmalıdır ki seçmen harekete geçsin”, sandığa gidip oy versin. Kılıçdaroğlu eylemin odağına kendisini koyarsa seçmen pasifte kalır, o yüzden eylemin öznesi ve odağı seçmen olmalıdır. 

Türkiye'nin bu seçimi, ülkenin kaderi için çok önemli gözüküyor... önümüzdeki beş yıl ekonomik açıdan zor olabileceği gibi bir kısım muhafazakar kesimin; rejimle, laik devlet ilkesiyle, kadınlarla ilgili  sorun algılamaları var. Bunlar toplumu gerebilir. Meclisin seçimden sonra ortaya çıkan karmaşık, çok kutuplu yapısı nedeniyle de önümüzdeki iki yıldan sonra erken seçim kararı alınabilir, diye düşünüyorum.