Bu­lun­du­ğu­muz coğ­raf­ya­da güven için­de ya­şa­ya­bil­me­miz için çok şey ge­re­kir; Akıl, Bilim, Tek­no­lo­ji, Barış, Savaş (her türlü savaş "ba­rı­şı sağ­la­ya­cak kadar savaş", "fe­la­ket­ler­le savaş") gibi.

Av­ru­pa ve Bi­zans'ın zayıf ve bö­lün­müş ol­du­ğu dö­nem­ler­de Os­man­lı güç­len­di. Av­ru­pa gü­cü­nü to­par­la­yın­ca ka­zan­dık­la­rı­mı­zı kay­bet­me­ye baş­la­dık. Bu sü­re­cin, Kur­tu­luş Sa­va­şı ile dur­du­ğu ama daha son­ra­ki dö­nem­ler­de ya­şa­nan dışa ba­ğım­lı­lık ve borç­lan­ma po­li­ti­ka­sı yü­zün­den devam et­ti­ği söy­le­ne­bi­lir.
Bu gi­di­şi de­ğiş­tir­me­li­yiz.
Gü­ven­de ka­la­bil­mek için böl­ge­miz­de, hatta dün­ya­da ba­rı­şı sağ­la­ya­cak kadar güçlü ol­ma­lı­yız.
Re­fa­hı sağ­la­ya­cak, fe­la­ket­le­rin üs­te­sin­den ge­lecek kadar akıl, bilim ve tek­no­lo­ji­ye sahip ve yakın ol­ma­lı­yız.
Ce­ha­le­ti ye­necek kadar ka­rar­lı ve gay­ret­li ol­ma­lı­yız.
Bun­la­rı amaç edin­me­miş­sek veya bun­lar­dan, akıl ve bi­lim­den, tek­no­lo­ji­den ne kadar uzak­ta istek o kadar gü­ven­de de­ği­liz.

Ni­etzsc­he, her şeyin genel ama­cı­nın “kendi ken­di­ni ger­çek­leş­tir­mek ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni” ifade eder.
Buna göre, her türlü de­ği­şi­min, ge­liş­me is­te­ği ya da iler­le­me­nin he­de­fi, ol­du­ğu­nuz yerde değil olmak is­te­di­ği­niz yerde ol­mak­tır.
Olmak is­te­di­ği­niz yer gü­ven­de ol­ma­nı­zı sağ­lı­yor ve ge­lecek için iyi fır­sat­lar do­ğu­ru­yor­sa de­ği­şim doğru yönde de­mek­tir.
Olmak is­te­di­ği­niz yeri “akıl­la” ön­gö­rür­sü­nüz. O yere ulaş­ma­yı “bilim ve tek­no­lo­ji” ile sağ­la­ya­bi­lir­si­niz.

17 Ağus­tos 1999 dep­re­mi ve 06 Şubat 2023 dep­rem­le­ri aklı, bi­li­mi ve tek­no­lo­ji­yi kul­lan­ma yö­nün­de za­yıf­lık­la­rı­mı­zın ol­du­ğu­nu or­ta­ya koydu.
Şe­hir­ci­lik, ül­ke­mi­zin en ba­şa­rı­sız ol­du­ğu ko­nu­lar­dan. Dep­rem coğ­raf­ya­sın­da şe­hir­ci­lik uy­gu­la­ma­la­rı, ta­viz­siz bir şe­kil­de bi­li­min ışı­ğın­da ol­ma­lıy­dı.
Her yıl dere ya­tak­la­rı­na bina yap­tı­ğı­mız için sel­ler­le, su bas­kın­la­rıy­la mü­ca­de­le edi­yor, türlü fe­la­ket­ler ya­şı­yo­ruz.
Orman yan­gın­la­rın­da her yıl on bin­ler­ce hek­tar, (yüz­bin­ler­ce dönüm) orman ala­nı­mız ya­nı­yor. Orman alan­la­rı­nı yan­gı­na has­sas yer­ler­de ne­re­dey­se ta­ma­men çam ağa­cı­na tes­lim et­ti­ği­miz gibi ted­bir alma yö­nün­de za­afi­yet­le­ri­miz ol­du­ğu için bu fe­la­ket­le­ri ya­şı­yo­ruz. Bir de orman düş­ma­nı bazı ke­sim­le­rin hırs­la­rı, etik se­vi­ye­le­ri­nin dü­şük­lü­ğü gibi fak­tör­ler var.
Ku­rak­lı­ğa ve muh­te­mel su­suz­lu­ğa karşı et­ki­li pro­je­le­ri­miz yok. İstan­bul’da her yıl ba­raj­la­rın su se­vi­ye­si mi­ni­mum nok­ta­sı­na kadar dü­şe­bi­li­yor. Şehir fe­la­ke­tin kı­yı­sın­dan dö­nü­yor.
Kışın ısın­ma prob­le­mi var. Çünkü küçük ka­sa­ba­lar bile do­ğal­ga­za ka­vuş­tu. Do­ğal­gaz­da dışa, Putin’e ba­ğım­lı­yız.
Fab­ri­ka­lar­da iş gü­ven­li­ği ted­bir­le­ri zayıf, basit gi­der­le­re kat­lan­ma­dı­ğı­mız için yan­gın, pat­la­ma, kaza ve ka­yıp­la­ra uğ­ru­yo­ruz.
Tarım alan­la­rı­mı­zı ve­rim­li kul­la­na­mı­yo­ruz. Tarım ürün­le­ri­ni pa­ha­lı­ya yi­yo­ruz.
Nü­fu­su­mu­zun yüzde 10’undan fazla sa­yı­ya ulaş­tı­ğı ifade edi­len dü­zen­siz göç­men­le­ri kabul ede­rek sos­yal ya­şa­mı­mı­zı riske et­ti­ği­miz gibi bu se­bep­le ev ki­ra­la­rı­nın aşırı yük­sel­me­si, gıda fi­yat­la­rı­nın ar­tı­şı gibi fe­la­ket­le­ri ya­şı­yo­ruz. Pa­ha­lı­lık art­tı­ğı, hü­ku­met enf­las­yo­nu yüzde 25 ve al­tın­da tu­ta­ma­dı­ğı halde halde ev sa­hip­le­ri­nin aley­hi­ne ola­cak şe­kil­de mak­si­mum yüzde 25 ora­nın­da kira ar­tı­şı­nı ön­gör­mek ve zo­run­lu tut­mak gibi yan­lış­la­ra sü­rük­le­ni­yo­ruz.
Ada­let, de­mok­ra­si gibi ül­ke­de gü­ven­de ol­du­ğu­mu­zun işa­re­ti iki hu­sus­ta da ge­ri­ler­de­yiz.
Genç ve iyi eği­tim­li in­san­la­rı­mız, çok sa­yı­da dok­tor, mü­hen­dis ve aka­de­mis­yen­le­ri­miz yurt dı­şı­na git­ti­ler, hala gi­di­yor­lar. Ge­le­ce­ği inşa et­me­de sorun ya­şa­ya­ca­ğız.
...
Bu kötü du­rum­la­ra iliş­kin ör­nek­ler ar­tı­rı­la­bi­lir.
Ni­etzsc­he’nin “kendi ken­di­ni ger­çek­leş­tir­mek” ola­rak be­lirt­ti­ği he­def­ten uza­ğız. Akıl ve bi­li­min yolu bize bun­la­rı em­ret­mez. Ül­ke­nin, olmak is­te­di­ği yere yani kendi ola­ca­ğı he­def­le­ri­ne bu şe­kil­de va­rı­la­maz.

Hal­bu­ki;
Tu­rizm­de marka özel­li­ği­miz var ve yatak sa­yı­mız, otel ve hiz­met ka­li­te­miz müt­hiş. Bu kalem çok önem­li.
Ener­ji­de önem­li sı­kın­tı var ama ma­den­le­ri­mi­zin ba­zı­la­rın­da te­ke­liz.
Zey­tin­ya­ğı, fın­dık, sera ürün­le­ri üre­ti­min­de ön­ler­de­yiz.
İnşaat sek­tö­rün­de fir­ma­la­rı­mız dün­ya­da büyük işler ya­pı­yor.
Yurt dı­şın­da ça­lı­şan iş­çi­le­ri­miz ül­ke­mi­ze ciddi para trans­fe­ri ya­pı­yor.
Sa­vun­ma sa­na­yin­de be­lir­li bir tek­no­lo­jik dü­ze­yi ya­ka­la­dık,
Ye­tiş­miş müt­hiş sa­yı­da ve ye­te­nek­li insan gü­cü­müz, tek­no­lo­ji­yi bilen ka­li­fi­ye iş­gü­cü­müz var.
Je­opo­li­tik ko­nu­mu­muz al­ter­na­tif ül­ke­ler­le ti­ca­ret im­ka­nı ve ula­şım avan­ta­jı sağ­lı­yor,
Nü­fu­su­muz büyük, her türlü sa­na­yi üre­ti­min­de birim ma­li­ye­ti mi­ni­mi­ze edecek şe­kil­de üre­tim bü­yük­lü­ğü (ölçek eko­no­mi­si)im­ka­nı­mız var,
Nü­fu­su­muz genç, tarım gibi emek yoğun üre­tim­ler için ye­te­rin­ce iş­gü­cü var.
As­ker­le­ri­miz yıl­lar­ca süren terör do­la­yı­sıy­la de­ne­yim­li ve iyi sa­vaş­çı­lar.
Top­lu­mu­muz yok­lu­ğu da var­lı­ğı da ya­şa­mış, im­pa­ra­tor­luk mi­ras­çı­sı ve köy­lü­lü­ğün ka­na­at­kar­lı­ğı­nı bilen bir top­lum. Zor gün­le­re sab­ret­me­yi, ba­şa­rı için sebat et­me­yi bilir...

Bu şart­lar­da, biz bu var olma, düş­man­la­ra ve doğal fe­la­ket­le­re karşı gü­ven­de kalma sa­va­şı­nı ka­za­na­bil­mek için her şeye sa­hi­biz. Sa­de­ce, akıl ve bi­lim­le üre­til­me­yen st­ra­te­ji ve po­li­ti­ka­lar­da de­ği­şi­me gerek var. Son gün­ler­de ül­ke­miz­de CHP’de de­ği­şim ge­rek­li­li­ği ön­gö­rü­lü­yor. Bence de­ği­şim, ive­di­lik­le ik­ti­dar­da ol­ma­lı­dır. Daha doğ­ru­su, artık se­çim­le fark­lı bir parti ik­ti­dar­da ol­ma­lı­dır. Çünkü, son yıl­lar­da ül­ke­miz akıl ve bi­li­min em­ret­ti­ği yol­dan git­mi­yor, bu ne­den­le amaç ve he­def­le­ri­ne uygun bir şe­kil­de ken­di­ni ger­çek­leş­ti­re­bil­me­de sorun ya­şı­yor. Yirmi yılı aşan ik­ti­da­rın yeni bir bakış açısı ya­ka­la­ya­ma­ma, kad­ro­la­rı­nı ye­ni­le­ye­me­me, li­ya­kat so­run­la­rı, par­ti­zan­lık gibi ne­den­ler­le çıkış ya­pa­ma­dı­ğı, ha­ta­lı st­ra­te­ji­ler üret­ti­ği, po­li­ti­ka­lar­da yön ve yön­tem so­ru­nu ya­şa­dı­ğı için top­lu­mu­muz (Ül­ke­miz) layık ol­du­ğu yerde de­ğil­dir, büyük so­run­lar ya­şa­mak­ta­dır.