Adaletin kaynağıdır sermaye;

Paylaşılırsa halkla eşitçe.

Ama siyaset, çoğu kez,

Kaynağı halktan alır Gücü, güçlü azınlığa verir.

Oysa taban tüm varlıkların temelidir.

Finansman yalnızca ekonomik bir araç değil, aynı zamanda demokratik katılımın ve toplumsal özgürlüğün ölçütü olarak düşünmek gerekir. Olayı daha somut bir hale dönüştürürsek; özgürlüğün, bağımsızlığın ve katılımın temelinde varlık ortaklığından doğan kamusal haklar var. Özelleştirme bu temel hakların kanseridir. Yani bir toplum sağlığı söz konusudur. Sağlıklı bir toplum için hak temelli adil paylaşımın olması gerekir. Fırsat eşitliği olmazsa olmazlardan biridir. Liyakat ile laiklik ise, temel hakların güvencesidir. Bütün bunlar finansman ile ilişkilidir. Varlıkların temeli, birlikte yaşama iradesiyle sahip çıkılan, ortak vatandır.

Tabandan Gelen Taleplerin Önemi:

Demokratiklik: Finansman öncelikleri halkın ihtiyaçlarına göre belirlendiğinde, kaynaklar gerçek sorunlara yönelir. Eğitim, sağlık, barınma gibi temel alanlar ancak tabanın sesi duyulduğunda öncelik kazanır. Taban doğrudan yaşamın gereklerini dillendirir. Tabanın talepleri dinlendiğinde, demokratik katılım gerçekleştirilmiş olur.

Laiklik: Kaynakların dağıtımı, inanç ve aidiyet farkı gözetmeden yapılmalıdır. Bu, eşit yurttaşlık ilkesinin finansmana yansımasıdır.

Liyakat: Finansmanın yönü, ehil kadroların ve uzmanların önerileriyle şekillenirse, kaynaklar etkin ve verimli kullanılır.

Örgütlülük: Tabandan gelen taleplerin güçlü ve etkili olabilmesi için halkın örgütlü olması gerekir. Sendikalar, kooperatifler, sivil toplum kuruluşları bu sürecin taşıyıcılarıdır. Bu konuda yanılmak ve ön kesmek amaçlı “sarı” oluşumlara fırsat tanımamak gerekir.

Bağımsızlık: Finansman politikaları dış baskılardan ve çıkar gruplarından arındığında, gerçek anlamda halkın yararına işler. Bağımsızlığa olanaklar sunan şey, yaşamsal gerekliliği olan şeylerin üretilmesi ve tüm olanakların kamu yararı doğrultusunda akılcı olarak değerlendirilmesidir. Zorunlu olarak alınan iç ve dış borçlar amacına uygun şekilde kullanılır ise, bağımsızlıktan yana sorun çıkmaz.

Tepeden Gelen Öncelikler vs. Tabandan Gelen Talepler:

Tepeden gelen öncelikler: Çoğu zaman iktidarın kendi çıkarlarını, sermaye gruplarının taleplerini yansıtır. Bu, eşitsizliği derinleştirir.

Tabandan gelen talepler: Halkın gündelik yaşamından doğar; adalet, eşitlik ve refahı önceleyen bir finansman anlayışını mümkün kılar.

Kaynak halktan doğar, adaletle büyür ve umuda dönüşerek yarınlar kurar…Her vatandaş kendi güç ve yeteneği doğrultusunda yaşama katkı sunmaya çalışır. Konu ülke varlıkları olunca, onları gerekli işlemlerden geçirerek yararlı ve değerli hale getirenlerin yaptığı işler, toplumsal yapıya katkı sağlamak durumundadır. Varlıklara dayalı kazançların değerlendirilmesi ve birikimlerin paylaşımı en önemli toplumsal sorunlardan biridir. Adil paylaşımın bu noktada devreye girmesi gerekir. Sadeceman dendiği zaman sadece sermaye ve onun şirketleri akla gelmemelidir. Önemli ve gerekli olan, normal vatandaşın insan onuruna yaraşır yaşamının finanse edilmesidir. Aslında bu temel olgu, devleti var eden nedendir!...

Ülke gelirleri adil paylaşıldığında, toplumsal sorunlar büyük ölçüde çözülür. Gerçekte öncelikleri olmayan bazı yatırımlar için verilen güvenceler, vatandaşların yaşam güvencesine dönüştürülse birçok sorun çözülmüş olur. Vergi affı ve bağışları anlaşılır gibi değil. Onlar yapılmadığı an bütçe açığı ortadan kalkar. Teşvik ve destekler her koşulda üretime yapılmalı ve tarıma öncelik verilmelidir.