Muhafazakârlık, kendisine ait olanı koruma temelli bir yaklaşım biçimidir. Koruma önceliği maddi değerle vücut bulur. Maddi değerlerin dağılımı dengesiz olduğu için, bu değerlere sahip olanlar her koşulda (oldukça azınlıkta kaldıkları için) manevi değerlerin koruyucularının (yoksullar) katkısına gerek duyarlar. Bunun için bir yığın kurum oluştururlar. Bu kurumlar doğrudan sınıfsallığı devralarak olay ve olguları yumuşatır(!) Bu nedenle konumunu kavrayamayan yoksullar, her koşulda varsılların güvencesidir. Varsıllar maddi değerlere sahip olurken, yoksullar manevi değerlerin gönüllü askerleri olurlar. Bu konuda hiç esnek değildirler ve herhangi bir biçimde ödün vermezler. “Dünyanın en güçlü orduları bile inançları yenemez!” Bu söylem böyle bir temele oturmaktadır.


Yerleşik sistemler aşağı yukarı aynı izlekleri aşmak durumunda kalmışlardır. Benzer yollardan geçerek benzer sonuçlara ulaşmışlardır(!) Doğada ilk çit çeviren, tüm varlıklarla birlikte yaşamın gerçek düşmanıdır(!)
Kendi özgürlüğünün düşmanıydı köleler…
Ve ho… dedi celep, sürü yürüdü!
İlerlerken, onlar için önde gidenleri;
Geri dönünce de kendilerini ezdiler!
Her kapitalist kazanmaya, yakın çevrelerini istismar ederek işe başlar. İnandıklarını söyleyenlerin ilk aldattıkları da onların en yakınında olanlardır. Bu nedenle saf ve temiz insanları aldatanlar, onların en çok inandıkları kişilerdir. Muhafazakârlar inanç giysili kapitalistlerdir! Haksız kazançları (özünde el koymadır) haklı gösterecek gerekçeler, inançlarla meşruiyet kazanır. İnanç sorgulanmayan bir alan olduğu için, sistematik sömürüler inanç koruyuculuğunun arkasına saklanır(!) Sıradan yığınlar sorgulamadıkları sürece kendi aleyhlerine oluşturulan hükümlere uymakla yükümlüdürler. Sadece uymak yetmez, aynı zamanda onları savunmak da onların görevleridir!
Zor günler bitti artık(!)…
Şimdi daha zor günlerdeyiz!
Gençleri bile yordu yaşamak;
Tüketilmiş günler bizi bekliyor!
Kolayca inananlar, düşünme yoksunu veya kolay yoldan kazanma çabası içinde olanlardır. Şeyhini uçuranların beklentisi, onun sırtından zahmetsizce öteki dünyasını güvenceye alma istem ve çabasıdır.
Soyguncuların kazançlarının temelinde umut pazarlamalarına inanlar var. Oysa avcıların oltasında umut, yem olarak kullanılır. Zaten, “Bedava peynir kapanda olur!”
Dincilerin başlangıç noktası en yakın çevrelerinden başlar. Aynı yöntem kapitalistler içinde geçerlidir. Onlarda aldatmaya ve sömürmeye yakın çevrelerinden başlarlar. Bu nedenle, ihtiyaç içinde olan insanlar aldatılmaya en yakın olanlardır. Ve insanlar en çok, en güvendikleri insanlarca aldatılırlar!
 Gün söndü, ön akşama yağdı karanlıklar.
Tenlerde mayalanan çözümsüz acılarla…
Çöreklendi yokluk, yoksulluk yalınkat hanelere;
Ve çekildi el-ayak, sonra sustu yaşamak!


   Neo Muhafazakârlarımız, özgürlüklerini; ülkede biriktirdiklerini güvenli gördükleri ülkelere aktararak yerlilik ve millilik algısını yerle bir etmekteler(!) Yığınları inandırma çabası yalanlarla yol alır. Bir halk söylemi der ki; “Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz!

Kendisine yük oluyorsa yaşamak,
Ve takılıyorsa yaşamın akarlarına;
Kendini törpülemek olur onu yadsımak!
Değişime uyum sağlamak gerekir ancak!
Değişim her koşulda yaşamsal bir ihtiyaçtır ancak; bunun için bilinçli bir algı gereklidir. Bunu ancak emirlere uyanlar değil, emirleri sorgulayanlar başarabilir.