Ahlak nedir? Nitelikleri ve kriterleri nelerdir?

Ahlak, bireylerin ve toplumların davranışlarını yönlendiren değerler, normlar ve ilkeler bütünüdür. Ahlak, doğru ve yanlış, iyi ve kötü gibi kavramları belirler ve insanların bu değerlere uygun davranmalarını sağlar. Ahlakın nitelikleri ve kriterleri şunlardır:

Ahlak ilkeleri evrensele evrildiğinde, dünya insanlık ailesi için anlamlı ve tutarlı olur. Kültürlerin ortak paydası olarak insanlık yararına güvenceler oluşturur. Vicdan insanın iç muhasebesini yansıtır. Bu nedenle vicdan insanın vitrinidir ve ahlak ile ilgili tutum ve davranışları yansıtır. Ahlak özde bireysel olmasına karşın toplumsal olguların bir parçasıdır. Ahlakın farklılık göstermesi, değişebilirliğinin kanıtıdır. Bu, etkileyen ve etkilenen arası bir ilişkidir.

Ahlak toplumlarda davranışların belirleyeni, yani nedeni aynı zamanda da sonucudur. Bu olgu doğrudan doğruya adalet duygusu ile ilişkilidir. Adil paylaşım, sorumluluk duygusunun gereğidir ve bu sonucu yansıtır. Adil paylaşımdan yana olmak duygudaşlığın gereğidir. Aynı kapsamda dürüstlük olmazsa olmazlardandır ki; biz buna iyilik diyoruz. İyilik, karşılık beklenmeden yapılan şeydir.

Ahlak, bireylerin ve toplumların uyum içinde yaşamasını sağlayan önemli bir unsurdur. Ahlak, olumlu yargılar bileşkesidir. Bu nedenle ahlaklı bir kişi dendiği zaman bazı önemli niteliklerin var olduğunu kabul ederiz. Doğru, dürüst, namuslu, hak bilir ve hukuk tanır; iyiden, güzelden, doğrudan ve haklı olandan yana olan bir insan algısı oluşur. 

Yaşamdan yana olan ve yaşamlara katkılar sunmaktan yana olan; kendisine yapılmasını istemediği şeyleri başkalarına yapmayan kişiler, ahlaklı ve güvenilir olan kişilerdir. Güvenirliğin yanına, inandırıcılığı olanları da eklemek gerekir. Aslında bu anlatım, yüreği gibi solda olanları tanımlar. 

Gerçeklerden yana olan birey, kaçınılmaz olarak bilimden yana olmak durumundadır. Buradan, her gerçeğin bilimsel olduğu sonucunu çıkarmamak gerek. Gerçek bir olgu, gerçeklik ise; istem ve beklentidir. Bilimsellikten yana olan kişiler, evrensel değerlerin bilincinde olurlar. Bu değerlerde buluşabilmek için; öncelikle aidiyet tapınmalarından kurtulmak, dahası yurtseverlik duygularını da evrensel boyutlara taşımak gerek. 

Objektif ve sübjektif ahlak ayrımlarını Vikipedi ’den izleyelim:  

“A) Subjektif (Öznel) Ahlak: Ahlakın doğuştan edinildiği, kişinin yaratılışından kaynaklandığı öne sürülür. Bu nedenle kişinin kendisine yaptığı telkinlerle oluşur. Vicdan önemli ve belirleyici bir kavram olarak görülür.  

·         Vicdan: İnsanın iyiyi veya kötüyü ayırt etmesini sağlayan, doğruyu veya yanlışı bulduran içsel güç ve yetenektir. Mecazen içsel bir mahkemedir. Özellikle hakimlerin (yargıçların) vicdani kanaatleriyle ve bağımsız olarak yani baskı altında kalmadan, kimseden tavsiye ve telkin almadan karar vermeleri gerekir. (…) 

B) Objektif (Nesnel) Ahlak: Ahlakın sonradan edinildiği, aile, okul, çevre, din gibi kurumlar aracılığıyla toplum tarafından bireye aktarıldığı kabul edilir. Felsefedeki “Tabula Rasa” (Boş Levha) anlayışı savunulur. Bu anlayışa göre insan zihni boş bir levha (tablo) gibidir. Doğumda insan zihni boştur ve sonradan toplumsal etkileşimle doldurulur. Bu nedenle Objektif Ahlak bireyin diğer insanlara nasıl davranacağını belirler.” 

Ahlaklı insan sadece öteki insanlara iyi davranan insan değil; aynı zamanda öteki varlıklarında hak ve hukukunu koruyandır. Özellikle kaynakları en iyi şekilde kullanan ve doğaya sahip çıkan kişi demektir. Aslında ahlakı farklı bir biçimde tanımlamak gerekirse şöyle diyebiliriz; değerleri kavrama temelinde davranışlar toplamına ahlak diyoruz. Bu değerler tüm varlıkları kapsar. Varlıklara olanaklar sunan doğa bunun önde gelenidir. Aynı doğrultuda yaşamı var kılan çevre, göz ardı edilmemesi gerekenlerin önde gelenlerindendir.

İyi ile kötü ekseninde yer alan değer yargısı ahlakı belirler. Aslında ahlak olgusu bir tespit ve yargıdır. Hal, hareket ve tavırlar görünürlüğe yansıdığında değerlendirmelere konu olur. Değerlendirmelerin görece olduğu unutulmamalıdır. Görecelik, konum-koşullar ve bireysel birikimlerle ilişkilidir. Bu nitelikler bireye bir yargılama düzeyi kazandırır. Bu düzey, bireyin yaşamının yansımasıdır. Kültür bir yaşama biçimidir dediğimizde, ahlak olgusunun görece olduğunu da kabullenmiş oluruz. Bu noktadaki temel ayırıcı iyi ve kötü algısıdır.

Ahlak toplumda birlikteliğin, dayanışmanın ve güvenin harcıdır.

Ahlak, algı ve bilgi temelli bir olgudur. Olgunun dışa yansımasının aracı davranışlardır. Tutarlığı ve yeterliği evrenselliği ile ölçülür. Bu açıdan ahlak yaşamdan, iyiden ve doğrudan yana olan tavırdır.

Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini temel alarak, ülke çıkarını, tüm varlıkların yaşama hakkını koruyup kollayan yaklaşımlar iyi ahlak için örnek davranışlardır. Ahlak tüm varlıklarla birlikte tüm insanlar için olmazsa olmazlardan oluşur. Ahlaklı yaklaşım, hiçbir ayrım gözetmeksizin koruyup kollayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, dünya insanlık ailesinin yararına olan eylem ve işlemlerden oluşur. Ahlaklı olmak, kendisi için gerekli gördüklerini, ötekiler içinde gerekli görmektir. Ahlak onurdur, şereftir ve doğal yaşam için olması gerekendir. Ahlaklı olmak ne olduğunu(farkındalık), kim olduğunu ve nerede olması gerektiğini bilmektir.

Buraya kadar pozitif bir ahlaktan söz ettik. Oysa pozitif olmayan ahlak anlayışının olduğunu biliyoruz. Şimdi normal karşılanmayan ahlakla ilgili örneklere bakalım:

-Sürekli olarak ahlaktan söz edenler ne kadar ahlaklıdır?

-Hırsızlığı ve hırsızı kollayan bir ahlak olabilir mi?

-Bilgi sınavını kazananları mülakatla elemek ahlakla bağdaşır mı?

-Yolsuzlukları görmezden gelen bir ahlak anlayışı olabilir mi?

-Yalan söyleyen ve verdiği sözü tutmayanlar için ne demeli?

-Sınav sorularını çalmak, başkalarının yaşamı çalmak anlamına gelir mi?

-Sadece kendi yandaşlarını işe alan bir yaklaşım için ne diyebiliriz?

-Bütün ihaleleri aynı kişilere vermenin bir açıklaması var mı?

-Kendi çıkarını ülke çıkarının önüne geçirmek nasıl bir davranıştır?

-Bilerek ve isteyerek adaletsiz paylaşımlar yapmak insanlıkla bağdaşır mı?

Bu soruları artırmanın mümkün olduğunu ve büyük çoğunluğun bu haksız, hukuksuz ve adaletsiz yaklaşımlara karşı olduğuna inanıyorum(!)