*Atatürk İlke ve Devrimleri'nin açtığı yolda yurttaş kimliği kazanan, kamusal alanda var olan, özellikle de akademi dünyasında unvan ve makam kazanan kadınlar; ne yazık ki giderek etkisini daha da arttıran gerici düzene başkaldırmak yerine, su taşıyorlar onların dümenine, gemilerini rahat yüzdürsünler diye...
Cumhuriyet'in kadınlara açtığı kamusal ve akademik alan, bugün bazı kadınlar eliyle gerici bir düzene hizmet eder oldu. Onlar, özgürleştirici bir savaşımın taşıyıcısı olmak yerine, bu gerici düzenin "meşruiyet malzemesi" oluyorlar ne yazık ki...
Çünkü yaklaşık son 20 yıldır; Atatürk İlke ve Devrimleri'nce kazandırılmış haklar, terk edilmiş sorumluluklara dönüştü.
Atatürk İlke ve Devrimleri ile kadınlara açılan hak ve fırsat kapısı, tarihsel olarak büyük bir devrimdi. Kadınlar seçme-seçilme hakkından üniversite kürsülerine, akademik unvandan mesleki temsile kadar çok geniş bir alanda varlık göstermeye başladı. Ne var ki bu varoluşun anlamı yalnızca “makam kazanmak” değil; o makamı, Cumhuriyet’in ilerici değerleriyle savunmak ve sürdürmekti. Bugün görüyoruz ki, bazı kadın akademisyenler ve bürokratlar, o değerleri değil, o değerleri gerileten iktidarları savunmakla ilgileniyorlar.
Öyle ki bu düzende kadının ilerici gücü, iktidarın meşruiyet aracına dönüştü-rül-dü.
Gerici politikaların meşrulaştırılmasında "kadın figürü" simgesel bir araç olarak sıkça kullanılıyor: Kadın bakana baktırılan muhafazakâr politikalar, Kadın akademisyene yazdırılan gerici tezler, Kadın temsilciler üzerinden yürütülen ataerkil söylemler... Bu tutum ve davranışlar bize şunu gösteriyor: Kadın olmak ilerici bir duruşu güvence altına almaz. Kadınlar da bu eleştiriye açık tutum ve davranışlarıyla; aydınlığın, çağdaşlığın, özgürlüğün öncüsü olmaktansa, ne yazık ki düzen içinde erkek egemen yapıya eklemlenebilir, onu yeniden üretebilir.
Eski dilde kullanıldığı gibi; sükut ikrardır, günümüz Türkçesi ile de susmak, onaylamaktır.
Bugün kadınlar sustukları her yerde; gerçekte onay veriyorlar. O kürsülerden “bilim” değil “biat” yayılıyor. Cumhuriyetin eğitim devrimiyle var olan kadınlar, şimdi o devrimin mezar kazıcılarına dönüşüyorlar. Bu durum yalnızca bir ironi değil; tarihsel bir çöküştür.
Bu olumsuz tutum ve davranışlara karşı çıkmayan kadınlar, düzeni değiştirmiyor; tüm olumsuzluklarıyla onu geleceğe taşıyorlar.
“Su taşıyorlar onların dümenine, gemilerini rahat yüzdürsünler diye…”
Bu su, yalnızca gemiyi değil; bilimin, aklın, eşitliğin ve özgürlüğün barındığı Cumhuriyet kıyılarını da yıkıyor, tozumaya, bozulmaya uğratıyor. Günü kurtarmak için suskun kalan o kadınlar; ne yazık ki yarınları, gelecek kuşakların genç kadınlarını hiç düşünmüyorlar.