Bir Tanıklığın Anı Defteri


Tarih: 11 Eylül 1973 Anması için

Bir Ezginin Yankısı

Yıl: Belki 70’ler sonu, belki 80’lerin bir başı.
Yer: İstanbul’da kapalı spor salonu ve bir dayanışma konseri.
Sahnedeler: Şilili üç genç müzisyen. Gitarları ellerinde, gözlerinde uzak kıtaların güneşi.
Ve o yıllardan beri kulaklarımızda hep aynı ezgi:

"Venceremos, venceremos...
Con Allende en las elecciones…"

Onlarla birlikte söylüyoruz:
"Kazanacağız! Kazanacağız!"

O an, dünyanın öbür ucundaki bir halkla aynı ritimde atan bir kalbe dönüşüyor İstanbul.
Ben oradaydım.
Ne yoldaştım, ne parti militanı.
Ama o şarkıda direnişin melodisini hissettim.
Ve bu yetti.

Allende mi? Ecevit mi?

O günlerde kulaktan kulağa bir benzetme dolanırdı:
“Ecevit, Türkiye’nin Allende’si olacak.”
Şairdi, solcuydu, halkçı görünüyordu.
Ama yıllar geçti…

Ve ben şunu gördüm:
Allende sarayında, halkı için ölümü göze alırken
Ecevit Robert Kolejliydi.
Ve sonra,
Vahdettin’e methiyeler düzdü,
Fethullah Hoca’ya hürmet etti.

Allende, gücün karşısında halkını tercih etti.
Ecevit, devletin içinde kayboldu.
Biri tarih oldu.
Diğeri not düştü.
Ben notu değil, tarihi seçtim.

Apolitikleşmek mi? Aydınlanmak mı?

Yıllar geçti.
Sloganlar soldu.
Partiler dağıldı.
Kahramanlar maskelerini düşürdü.

Ve ben apolitik oldum.
Ama pasif değilim.
Kızgınım.
Yorgunum.
Bunca geçen yılın ardından bugün bile anımsıyorum.
Çünkü anımsamak, eylemin en derin oluşumudur.

Bugün ne CHP beni temsil ediyor,
ne de muhalefet adı altında susanlar.
Ama Allende yine de yüreğimde...
Çünkü o, kendini değil, halkını seçmişti.
Ve ben, o seçimi hiç unutmadım.

Bugünden Geriye Bakınca…

Günümüzün egemenleri; Allende’nin düşmanlarıyla aynı dili konuşuyor:

– Sermaye,
– Tek adamlık,
– Dini araçsallaştırmak,
– Medyayı silah olarak kullanmak.

CHP ise, Allende gibi olacağına
Ecevit’in enfluenzalı gölgesi gibi davranıyor.

Peki ne yapmalı?
Belki hiçbir şey.
Belki yalnızca anımsamak.
Ve söylemek:

“Venceremos!”
Türkçesi ile: Kazanacağız.
Ama önce kendimizi anımsayarak.

Son Söz: Bu Yazı Kimin İçin?

Bu yazı benim için,
bu yazı senin için,
bu yazı İstanbul’da Şilili üç gencin söylediği ezgiyi bugün bile içinde duyan, duyumsayan ve anımsayan herkes için.

Ve bu yazı bir bellek anıtıdır.
Allende için,
Yitirenler için,

Unutmayanlar için...