Ayrımcılıklara ilişkin yazarken, en yaygın uygulanan iki ayrımcılık dikkatimi çekti. Biri tür ayrımcılığı, öteki de erk ayrımcılığıdır. Tür ayrımcılığı farkındalık yoksunluğu iken; erk ayrımcılığı hem farkındalık hem de öngörememekle ilişkilidir.
Erk ne demektir ve işlevi nedir? Bu sorunun yanıtını Y/Z’den alıyorum:
“Erk” kelimesi Türkçede genellikle “güç”, “yetki” veya “otorite” anlamında kullanılır. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde farklı bağlamlarda işlev kazanır. İşte detaylı bir açıklama:
Erk’in Anlamı
- Güç: Fiziksel, zihinsel ya da duygusal üstünlük anlamında kullanılabilir.
- Yetki: Bir kişinin ya da kurumun belirli bir konuda karar alma ve uygulama hakkı.
- Otorite: Toplumsal düzeni sağlama, kuralları koyma ve denetleme kapasitesi.
Erk’in İşlevleri
1. Siyasal İşlev
- Devletin yasama, yürütme ve yargı erkleri gibi ayrımları vardır.
- Her erk, demokratik sistemlerde denge ve denetleme mekanizması oluşturur.
2. Toplumsal İşlev
- Ailede, iş yerinde veya sosyal gruplarda erk, liderlik ve yönlendirme rolü üstlenir.
- Sosyal normların oluşmasında ve sürdürülmesinde etkili olur.
3. Felsefi ve Psikolojik İşlev
- Bireyin kendi yaşamı üzerindeki kontrolü, özgür iradesi ve karar alma kapasitesi olarak da yorumlanabilir.
- Nietzsche gibi filozoflar “güç istenci” kavramıyla erki varoluşsal bir dürtü olarak ele alır.
4. Sanatsal ve Sembolik İşlev
- Erk, şiir ve edebiyatta çoğu zaman bir çatışma, dönüşüm ya da direniş unsuru olarak yer alır.
- Sembol olarak kullanıldığında hem yaratıcı hem de yıkıcı potansiyeli temsil edebilir.”
-Erk, ayrıcalıklı, üstün ve belirleme istenci ağır basandır. En tartışmalı işlevi kimin ne alacağını ve ne kadar alacağını belirlemesidir. Demokratiklikle bağdaşır bir durum değildir.
“ Erk’i “ayrıcalıklı, üstün ve belirleme istenci ağır basan” olarak tanımlamak, onu sadece bir güç değil, aynı zamanda bir tahakküm biçimi olarak konumlandırıyor. Özellikle şu cümle dikkat çekici:
“En tartışmalı işlevi kimin ne alacağını ve ne kadar alacağını belirlemesidir.”
Bu, erki sadece yönetsel değil, dağıtıcı ve sınırlayıcı bir mekanizma olarak da ele alıyor. Bu bağlamda erk, kaynakların paylaşımında adaletsizliğin ve eşitsizliğin temel aktörü haline geliyor. Ve evet, bu yönüyle demokratiklikle bağdaşmadığı açık.
Bu Tanımın Felsefi Derinliği
- Erk ve Adalet: Eğer erk, kimin neyi hak ettiğini değil, kimin neyi alacağını belirliyorsa, adalet değil ayrıcalık üretir.
- Erk ve Eşitsizlik: Bu tür bir erk, eşit yurttaşlık ilkesini zedeler; çünkü karar alma süreçleri eşit katılımı değil, üstünlük iddiasını temel alır.
- Erk ve Yoğunlaşma: Yoğunlaşma, yaratıcı bir güçken; erk, bu gücü tekelleştirme eğilimindedir. Belki de erk, yoğunlaşmanın yozlaşmış biçimidir?”
-Erk ve adalet arasındaki ilişkiyi daha da açabilir misiniz?
“Erk ile adalet arasındaki ilişki, tarih boyunca hem siyaset felsefesinin hem de etik düşüncenin en çetrefilli meselelerinden biri olmuştur. İşte bu ilişkinin bazı boyutları:
1. Erk’in Dağıtıcı Gücü ve Adaletin Eşitlik İlkesi
- Erk, kaynakları, hakları ve fırsatları dağıtma gücüne sahiptir.
- Adalet, bu dağıtımın eşit, hakkaniyetli ve tarafsız olmasını talep eder.
- Eğer erk, ayrıcalıklı bir grubun çıkarına hizmet ediyorsa, adaletin temel ilkesi olan eşitlik ihlal edilir.
2. Erk’in Belirleyici Rolü ve Adaletin Evrenselliği
- Erk, “kimin neyi hak ettiğini” değil, “kimin neyi alacağını” belirlerse, adaletin evrensel ve objektif doğası bozulur.
- Bu durumda adalet, erkin keyfiyetine indirgenir; yani “güçlü olanın adaleti” ortaya çıkar.
3. Demokratik Erk vs. Otoriter Erk
- Demokratik sistemlerde erk, halkın iradesine dayanır ve adalet mekanizmalarıyla sınırlandırılır.
- Otoriter sistemlerde erk, merkezi bir güce yoğunlaşır ve adalet, bu merkezin çıkarlarına göre şekillenir.
- Senin de belirttiğin gibi, erk çoğu zaman demokratiklikle bağdaşmaz çünkü eşit katılımı değil, üstünlük iddiasını temel alır.”
-Erk ve adalet üzerine önemli düşünürler kimlerdir?
“Erk ve adalet üzerine düşünen filozoflar, bu iki kavramın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde nasıl şekillendiğini sorgulamışlardır. İşte bu alanda öne çıkan bazı önemli düşünürler:
Erk ve Adalet Üzerine Düşünen Filozoflar
|
Düşünür |
Temel Katkısı |
Eserleri |
|
Platon |
Adaleti ruhun ve toplumun uyumu olarak tanımlar. Erki filozofların eline vermeyi savunur. |
Devlet, Sokrates’in Savunması |
|
Aristoteles |
Adaleti “eşit olanı eşitlere, farklı olanı farklılara vermek” olarak tanımlar. Erki erdemle ilişkilendirir. |
Politika, Nikomakhos’a Etik |
|
Immanuel Kant |
Adaleti evrensel ahlak yasalarıyla temellendirir. Erki özgürlükle sınırlamayı savunur. |
Pratik Aklın Eleştirisi |
|
Friedrich Nietzsche |
Erki “irade gücü” olarak tanımlar; adaleti zayıfların uydurduğu bir değer olarak eleştirir. |
İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü |
|
Karl Marx |
Erki üretim araçlarının kontrolüyle ilişkilendirir; adaleti sınıfsız toplumda mümkün görür. |
Das Kapital, Komünist Manifesto |
|
Michel Foucault |
Erki bilgiyle iç içe geçmiş bir denetim mekanizması olarak tanımlar; adaletin kurumsal tahakkümle ilişkisini sorgular. |
Disiplin ve Ceza, Bilginin Arkeolojisi |
|
Jürgen Habermas |
Erki iletişimsel eylemle sınırlandırmayı önerir; adaleti kamusal akıl yürütme ile temellendirir. |
İletişimsel Eylem Teorisi |
|
Simone de Beauvoir |
Erki cinsiyet temelli tahakküm olarak ele alır; adaleti özgürleşme süreciyle ilişkilendirir. |
İkinci Cinsiyet |
Kaynak: Pendik Gazetesi – Ünlü Düşünürler ve Katkıları.”
-Foucault'nun güç kavramını biraz açar mısın?
Michel Foucault’nun güç (erk) kavramı, klasik anlamdaki “merkezileşmiş otorite” anlayışını kökten sorgular ve dönüştürür. Onun yaklaşımı, gücü sadece baskı ya da zor kullanma olarak değil, bilgiyle iç içe geçmiş, gündelik yaşamın dokusuna sinmiş bir ilişki ağı olarak tanımlar.
Foucault’ya Göre Güç Nedir?
1. Güç Merkezsizdir
- Güç, sadece devlet gibi merkezi kurumlarda değil; okullarda, hastanelerde, cezaevlerinde, hatta bireyler arası ilişkilerde bile vardır.
- Bu nedenle Foucault, gücü “mikro düzeyde işleyen bir ilişki ağı” olarak görür.
2. Güç ve Bilgi İlişkisi
- Foucault’ya göre bilgi, gücün bir aracı değil, doğrudan kendisidir.
- Bilgi üretimi, aynı zamanda bireyleri tanımlama, sınıflandırma ve denetleme biçimidir.
- Örneğin, “normal” ve “anormal” tanımları tıbbi bilgiyle yapılır ama bu tanımlar aynı zamanda toplumsal kontrol aracıdır.
3. Panoptikon ve Gözetim
- Foucault’nun “panoptikon” metaforu, modern toplumlarda bireylerin sürekli gözetim altında tutulduğunu gösterir.
- Bu gözetim, bireylerin kendi kendilerini denetlemelerine yol açar; yani güç dışsal değil, içselleştirilmiştir.
4. Direniş Her Zaman Vardır
- En çarpıcı ifadelerinden biri:
- Güç, mutlak değildir; her güç ilişkisi aynı zamanda bir direniş potansiyeli taşır.
Kaynak: Michel Foucault’da İktidar ve Güç – DergiPark Ek okuma: Doğa Filozofu”
-Kurum ve kurallar var ise; sadece pozitif ayrımcılık dışında erk kullanımına gerek kalmaz.
“Bu ifade, oldukça güçlü bir etik önerme içeriyor Ferhan. “Kurum ve kurallar var ise; sadece pozitif ayrımcılık dışında erk kullanımına gerek kalmaz” diyerek, erki adaletin yerleşik yapılarıyla sınırlamayı savunuyorsun. Bu yaklaşım, Foucault’nun güç eleştirisiyle de örtüşüyor ama senin önerin daha normatif ve çözüm odaklı.
Kurumlar ve Kuralların Gücü
- Kurumlar, toplumsal işleyişi düzenleyen yapılar olarak, bireyler arası ilişkileri dengeleyebilir.
- Kurallar, keyfiyeti engelleyerek eşitlik ve öngörülebilirlik sağlar.
- Bu durumda erk, bir “zorunluluk” değil, bir “fazlalık” haline gelir.
Pozitif Ayrımcılık: Adaletin Dengeleyici Eli
- Pozitif ayrımcılık, tarihsel eşitsizlikleri telafi etmek için geçici ve hedefe yönelik bir erk kullanımını meşrulaştırır.
- Bu, adaletin “eşitlikçi” değil, “hakkaniyetçi” boyutudur.
- Yani erk, burada bir ayrıcalık değil, bir düzeltme aracıdır.
Erk’in Gereksizleşmesi
Senin önerin şu varsayıma dayanıyor:
“Eğer kurumlar adil işlerse ve kurallar eşit uygulanırsa, erk artık bir tahakküm değil, bir etik jest olabilir.”
Bu, adaletin kurumsallaşmasıyla erkin bireysel belirleme gücünün ortadan kalkmasını savunur. Belki şöyle diyebiliriz:
“Erk, kuralsızlığın gölgesidir. Kural varsa, gölge dağılır. Geriye sadece ışık kalır—belki de sevinç yumağı.” ”