Algı Operasyonları ve Dijital Tiyatronun Sahnesi
Bir çizgi film karakteri savaş senaryosu çizmiş... Güya “Simpsonlar”, Türkiye ile İsrail arasındaki bir savaşın dizisini yapmış. Sosyal medyada fısıltılar, videolar, manipülasyonlar... Kimin yazdığı belli değil, nerede yayınlandığı belirsiz ama bir anda herkes aynı soruyu konuşur olmuş: “Simpsonlar kehanette mi bulundu?”
İşte tam da bu noktada durup sormak gerekiyor:
Gerçekten önemli olan bu mu? Yoksa yalnızca ışığı oraya çevirdikleri için mi öyle görünüyor?
Sahnedeki Cambaz: Gerçek mi, Gölge mi?
Hepimiz çocukken izledik o oyunu:
Bir cambaz ipte yürür, altta seyirciler, üstte spot ışığı.
Ama biri bağırır:
“Aa, cambaza bak!”
Ve herkes gözünü oraya diker.
Oysa arka planda bir yankesici, sahnenin altından cüzdanları çalmaktadır.
Ve biz cambazın dengesini değil, kendi aklımızı kaybetmek üzereyizdir.
Bugün Türkiye’de yaşanan tam da budur:
Ekonomik kriz, adalet sistemindeki çürüme, kadın cinayetleri, genç işsizliği, ifade özgürlüğünün yokluğu, çevresel felaketler... Tüm bu yaşamsal konular perde arkasında kalır.
Ön plana ise kurgusal savaş senaryoları, dizilerden uydurulmuş komplo kuramları, sosyal medya trollerinin yarattığı sahte/yapay/fake gündemler çıkar.
Çünkü seyirci hâlâ cambaza bakmaktadır.
Ama kimse sor(a)mamaktadır:
“Bu cambaz neden tam da şimdi çıktı sahneye? Işığı kim açtı?”
Düşünür Jean Baudrillard bu durumu şöyle tanımlardı:
“Artık gerçekliğin yerini, onun simülasyonu aldı.”
Bugün dijital platformlarda dönen “Simpsonlar Türkiye-İsrail savaşını işledi” gibi iddialar, işte tam da bu simülasyonun ürünüdür.
Bir sahne yaratılır, bir kurgu yazılır, sonra da insanlar bu kurguya tepki vermekle uğraşır.
Ama sorun “gerçek mi değil mi?” yerine; sorun, “kimin gündemini kimin tepkisi yönetiyor?” sorusuna dönüşür.
Dijital tiyatronun sahnesinde artık yalnızca karakterler değil, seyirciler de rol yapmaktadır.
Simpsonlar sahneye çıkınca, gölgede kalan neydi?
– Zamlar?
– Orman yangınları?
– Eğitimdeki çöküş?
– Dış politikada yalnızlaşma?
– Kadınların sesini bastırma politikaları?
Bütün bu konuların üzerine örtülen dijital perde; halkın dikkatini “popüler kültür savaşları”na kaydırarak sistemin sürdürülebilirliğini korur.
Ve gerçek sorumlular/suçlular; ışığın dışındaki karanlıkta kalır.
Bir toplumun dikkatini dağıtmak; onu manipüle etmekten daha güçlü bir araçtır.
Çünkü manipülasyon geçicidir; ama dikkat dağınıklığı, kolektif hafızayı / toplumsal bilinci yok eder.
O yüzden yalnızca cambaza değil, ışığa da bakmalı...
O spot ışığını kim açtı?
Ne ara açtı?
Ve kimin alkışını kazanmak için?
Çünkü bazen gerçek tehlike ipte yürüyen cambaz değil, ışık masasındaki parmağın sahibi olabilir.