Yüzyılın yazılımı güncellendi.
İklimler değişti, algoritmalar gelişti, dünya dijitalleşti.

Ama toplumun bazı yazılımları hâlâ mağara sürümünde çalışıyor.
Erkeklik, güncellenmeyi reddeden bir sistem gibi; Hâlâ “öfkelen, sustur, sahiplen, yok et” komutlarına kodlu.

Dünya Versiyon 10.0'a geçerken, erkek şiddeti ne yazık ki sürüm 1.0'da kaldı.

Kadına Yönelik Şiddet Çağ Atladı, Erkeklik Yerinde Saydı

Bugün şiddet artık yalnızca fiziksel değil; dijitalde biçim değiştirdi:

  • Konum bildirerek tehdit etme

  • Sosyal medyada ifşa etme

  • Dijital takip (stalking)

  • Özel görüntü yayma

  • Sessiz emojilerle yıldırma

Şiddet dijitalleşti, ama zihniyet güncellenmedi.
Toplumsal bellekte hâlâ “kadın senin namusundur” gibi virüslü kodlar çalışıyor.

Bir antivirüs yazılımı yıllarca güncellenmediğinde sistem çöker.
Bugün toplum da, güncellenmeyen erkeklik nedeniyle çöküyor.
Ve bu çöküşün altında en çok kadınlar kalıyor.

Eski sürüm erkeklik; şiddetin arka plan uygulaması gibi...

Bu çağda şiddet artık yalnızca cinsiyet temelli değil; toplumu çökerten bir virüs, gizli çalışan bir arka plan uygulaması,
hatalı kodlanmış bir erkeklik sürümü...

Her ay onlarca kadın öldürülüyor; ama devlet failleri değil, duvarlara asılan afişleri topluyor.
Şiddet artıyor; biz yalnıza hashtag güncelliyoruz.

Ve kadınlarla birlikte kavramlar da ölüyor:

“Cinayet” yerine “aşk kıskançlığı”
“Tecavüz” yerine “birlikte olmuşlar”
“Şiddet” yerine “bir anlık öfke”

Bu, teknik bir hata değil.
Sistemsel bir arıza.
Ve adı: Erkeklik.

Ne yazık ki duygularını tanımayan erkek, şiddeti tanıyamaz. Onlara bu kodlar çocukluktan yükleniyor:

“Ağlama, erkek adam güçlü olur.”

“Kadın senin namusundur, korumalısın.”

“Öfkelenmek erkeğe yakışır.”

Böylece duygusunu bastıran, empati kuramayan, terk edilmeyi kaldıramayan bir profil doğuyor.

Ve sistem sorumluyu aramak yerine kadınları susturuyor.

Dolayısıyla dijital çağda kadınlar tehlikeyi algılayarak / öngörerek yaşıyor

  • Sokağa çıkarken konumunu kapatıyor

  • Gizli numaralardan korkuyor

  • “Neredesin?” mesajına geç kalırsa hesap veriyor

  • Paylaştığı fotoğraf, “namus meselesi”ne dönüşebiliyor

  • Hâlâ “açık giyinme” diye uyarılıyor

Bunlar günümüzde şiddetin yeni sürümü.

Erkek şiddet döngüsü hiç değişmiyor; aynı kod, aynı sonuç ve değişmeyen bir süreç: Sözlü Şiddet / Dijital Taciz / Fiziksel Şiddet / Cinayet / Mahkeme: “İyi hâl indirimi" / Medya: “Bir kadın daha hayatını kaybetti” / Toplum: “Acaba ne yaptı ki?”

Ardından ekran kararır. Yeni bir kadın profili çıkar; genelde çiçekli bir fotoğraf... Yanında “Bu son olsun.” sözleri yazar.

Ama sistem hiç değişmez, aynı sürümde kalır.

25 Kasım; yalnızca kadınlar için değil, çünkü kadınlar 25 Kasım’ı kutlamıyor. Yaşamak için, yaşamda kalmak için bu günü anıyor. Gerçekte toplumu uyarıyor bu günde kadınlar ama erkekler çoğunlukla ya susuyor ya da konuyu kendine çeviriyor:

“Biz de mağduruz.”

Oysa bu gün, erkeklik değer yargılarını sorgulamak için bir olanaktır.

Bugünde; erkeklere sorulması gereken sorular vardır:

  • Neden susturmak istiyorsun?

  • Neden sahiplenmeyi aşk sanıyorsun?

  • Neden reddedilince yok etmek istiyorsun?

  • Neden seni istemeyen bir kadının yaşamasını bile istemiyorsun?

Bu sorular sorulmadıkça; 25 Kasımlar yalnızca cenaze töreni olur.

Kadına yönelik şiddete karşı savaşım; yalnızca fiziksel eylemleri değil, o eylemi doğal sayan zihinsel yazılımı da hedef almalıdır ve kesinlikle unutmayalım:

Bu çağda “erkeklik güncellenmiyor” bahanesi bundan böyle geçerli değil. İleri sürülecek bahane değildir; toplumsal yapıda erkeklik değer yargıları için de güncelleme gereklidir.