Rüş­vet… Türk Ceza Ka­nu­nu’nun 252.​maddesin­de ay­rın­tı­la­rı ile dü­zen­len­miş bir suç.
Öyle böyle der­me-çat­ma adi bir suç da değil… Önem­li ağır bir suç.
Bu suçu iş­le­yen­ler Ağır Ceza Mah­ke­me­le­rin­de yar­gı­la­nı­yor­lar.
İş ciddi.
Ay­rı­ca ya­sa­ya göre, rüş­ve­ti veren de suçlu, alan da… Hatta tek­lif eden bile…
Türk Ceza Ka­nu­nu’nun 252/3.​mad­de­si şöyle ya­zı­yor:
“Rüş­vet alan ile rüş­vet veren ara­sın­da rüş­vet ko­nu­sun­da an­laş­ma­ya va­rıl­mış ol­ma­sı ha­lin­de, rüş­vet ve­ri­le­me­se bile, ta­raf­lar sanki suç ta­mam­lan­mış gibi, rüş­vet suçu ne­de­niy­le ce­za­lan­dı­rı­lır.”
Eeee… “Bütün bun­lar­dan bize ne,” der mi­si­niz acaba?
De­me­yin: Bize çok şey.
Bi­lin­di­ği üzere, yakın si­ya­se­ti­mi­ze damga vuran bir “6’lı Masa” geç­mi­şi­miz var.
Bu ya­zı­nın gün­de­me ta­şı­ma­ya ça­lış­tı­ğı soru şudur:
- Ge­le­cek­te­ki “makus ta­li­hi­mi­ze” ağır bir darbe vuran o masa da bu suç iş­len­di mi; iş­len­me­di mi?
Mut­la­ka ya­nıt­lan­ma­sı ge­re­ken bir so­ru­dur bu.
Ve eğer böyle bir suç iş­len­diy­se… Fa­il­le­ri­nin eleş­ti­ri-öze­leş­ti­ri ge­çiş­ti­ril­me­le­ri ile değil, ciddi bi­çim­de sor­gu­lan­ma­la­rı ge­re­ken bir vakıa var­dır orta yerde…
6’lı Masa üyesi sı­fı­ra yakın ta­ban­lı parti li­der­le­ri­ne mil­let­ve­kil­le­ri [vaadi] da­ğı­tı­la­rak elde edil­miş Cum­hur­baş­kan­lı­ğı aday­lı­ğı­dır rüş­ve­tin ken­di­si, aslı ve esası…
Açık, üstü ör­tü­le­mez bir rüş­vet ola­yı­dır bu.
Ku­ru­lan mil­let­ve­kil­li­ği bor­sa­sın­da pa­zar­lık ko­nu­su olan ise, rüş­ve­tin pa­yı­dır; mik­ta­rı­dır. Pay­daş­la­rın tez­gah­la­dık­la­rı “oy”lar­dır rüş­ve­tin ana mad­de­si…
Ve bu tez­ga­hın üzeri de­mok­ra­si söy­lem­le­ri ile ör­tül­me­ye ça­lı­şıl­mak­ta­dır.
Ama öte yan­dan da bu suçun pay­daş­la­rı ül­ke­ye o de­mok­ra­si­yi ge­tir­me­yi vaat ede­rek yurt­taş­tan oy is­te­miş­ler­dir.
Say­fa­lar do­lu­su ra­por­lar yaz­mış­lar; bir­lik­te al­tı­na imza at­mış­lar, sonra da bütün bu olup bi­ten­le­rin ar­dı­na da o şa­ibe­li borsa ma­ni­pü­las­yon­la­rı­nı sak­la­mış­lar­dır.

Ama kral çıp­lak­tır!..
Hem de çı­rıl­çıp­lak…
Bu ger­çek yük­sek sesle [hep­bir­lik­te] hay­kı­rıl­ma­lı­dır.
Laik ve sos­yal de­mok­ra­tik cum­hu­ri­ye­ti­miz –mut­la­ka ve aci­len- tez­gah, ma­ni­pü­las­yon, borsa, rüş­vet, ya­la­ka­lık, kol­tuk hırsı…vs gibi kav­ram­la­rın sul­ta­sın­dan ayık­lan­ma­lı­dır.
Bu ül­ke­nin “makus ta­li­hi”nden kur­tu­la­bil­me­si­nin başka bir ça­re­si, yo­lu-yor­da­mı var mı?
Bilen söy­le­sin, ya­rar­la­na­lım.

www.​so­ru­mu­yu­sor­mak.​com