Türkiye’de zamlar arttıkça, TL’nin euroya karşı değeri düştükçe BATI ile karşılaştırma yapılıyor. Gelen turistler arasında Avrupa’da yaşayan yurt dışı Türklere karşı kıskançlık duygusu imrenmeyi geçiyor. Euroyu TL’ye bozdurunca zengin sanılıyor.

Tartışmalarda altmış yıl emeği olan konuk işçi geçmişi ile, bugün mülteci durumuna düşenler aynı kefeye konuyor.

Her iki ülkede genelleme, ön yargı mantıklı düşünmeye engel oluyor. Bu nedenle yaşayarak yazdığımız makaleler çok önem kazanıyor.

Son açıklanan anket neticesine göre Almanya’da her beş kişiden biri, yani yüzde yirmi üçü seyahat edemiyor. Göçmenlerde bu oran yüzde otuz üç oluyor.

Almancı, gurbetçi kelimelerle aşağılanan, turistik mekanlarda yerli turistten daha fazla ödemek zorunda olan Almanya Türk Toplumun yüzde yetmişi izin yapabiliyor. Çoğu kez ilk nesil Türkiye’de yazlık almasaydı bu da gerçekleşemezdi.

Alman basın ve medyasında göçmen çocukların sorunları tabu yapılarak, okulda başarısız oldukları konusu tartışılır. Yerli halk göçmen kökeni olanlardan kaçar, daha iyi semtlere taşınır.

Tarih tekerrür etmeye devam ediyor. Altmış yıl önce yaşananları, bugün Almanya’ya gelen mülteciler yaşıyorlar.

Tüm dünyada zengin fakir arasındaki fark, makas açılıyor. Endüstri ülkelerin içinde en fazla açık Almanya’da gözleniyor.

Dün yürüyüş yaparken on bir, on iki yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Annesi elinden tutmuş, çocuk yürümekte zorluk çekiyordu. Ayak topukları ayakkabının dışına çıkmış, sağ sol ayrı model. Ayakları yara bere içinde, zengin bir ülkede yaşam mücadelesi veriyor.

Evimizin avlusundan sığınmacıların kaldığı binayı görüyorum. Manzara içler acısı, pencereler cezaevi gibi, yalnız demir parmaklıklar noksan. Sosyal danışman olarak çalışan torunum, anne anne benim çalıştığım barınakta pencere bile yok, çadırda yaşıyorlar, diyor.

Köln Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Carolin Butterwegge, ve aynı üniversitede sosyal bilim uzmanı Prof. Dr. Christoph Butterwegge birlikte yazdıkları Kinder der Ungleichheit kitabıyla sorumluları göreve çağırıyorlar.

Her iki yazar da çalışmalarını göçmenlerin yoksulluğu üzerinde yazıyorlar. Ev doktorum da sağlık alanında göçmen konusunda doktora çalışması yaptı. Seminer müdürüm de Türk öğretmenleri üzerine doktora çalışması yapmıştı. Arzum, konu bu yerli akademisyenlerin ün yapmasıyla kalmaz, mülteci ve göçmenlerin yaşamına pozitif etki eder.

Almanya’da tabu yapılan, sağ tutucu partilerin programında bulunmayan Yoksul Çocuklar, toplumdan ayrı görülemez, böyle gelmiş, ama böyle gidemez.

Gönüllü elemanların hizmet ettiği, fakirlere yemek dağıtan Sofra (Tafel) artık kapasite doldu, her gelene çorba veremiyoruz, diyorlar.

Tam gün öğretim yapılan okullarda pazartesi günleri, diğer günlere göre daha fazla yemeğe ihtiyaç oluyor, çünkü yoksul öğrenciler hafta sonunda aç kalıyorlar.

Yoksulluk yalnız maddi olarak iz bırakmıyor. Aynı sınıfta zengin ailenin çocuğu özel ders alıyor, iyi besleniyor, sinema, tiyatro ve sergi gibi kültürel etkinliklere katılıyor. Hastalık, sağlık sigortaları mükemmel. Bu eşitsiz paylaşım neticesinde karnesinde eşit başarı bekleniyor. Finansal, toplumsal, sosyal ve kültürel alanda yoksul bırakılan sınıf.

Yoksul öğrencilerin hiç karşılaşmadığı milyonerlerin çocukları, lüks villalardan özel şoförlerle özel okullara götürülüyor.

En son moda giysileri hazır almıyor, vücuduna tam olarak uyan ölçülerine göre özel terzilerde diktiriliyor.

Türkiye ve Fransa gibi ülkelerde öğrencilerin giydiği üniformalar

sadece problemin üstünü örtüyor. Odayı süpürüp çöpü halının altına sürmeye benziyor. Zengin fakir arasındaki uçurumu kapatmıyor.

Sığınmacı, mülteci, göçmen çocukları arasında da farklar var. Sığınmacı ailelerin çocukları sosyal yardımla yaşamak zorunda. Mülteci olanlar oturma izin durumuna göre, çalışma izini alıyorlar. Çalışma izni olmayanlar da sosyal yardım alıyor. Göçmen çocukların çoğu ırkçı zihniyetten dolayı iş ve kiralık ev bulamıyorlar. Bunlar işsizlik parası ile geçinmek zorunda kalıyorlar.

Sosyal yardım alanların resmî devlet dairelerinde yaşadıkları zorlukları, SPD’de müşavirliğe kadar yükselen Sawsan Chebli,

Laut (Sesli Ol) kitabında yazmıştı. Bu aşağılanma, utanç duygusunun bıraktığı izi çok iyi anlatmıştı. Gönülde kalan yara izi ömür boyu etki yapıyor.

Bin bir zorlukla yoksulluk basamaklarından bir üst sınıfa  çıkmayı başaranlara karşı linç olayları sosyal medyada AfD (Almanya için Alternatif Partisi) yandaşları tarafından yapılıyor, Sawsan Chebli gibi.

Toplumda zengin yoksul arasındaki farkı azaltmak için, zenginlerin vergi kaçırmalarına izin verilmeyerek başlanmalı.

Almanya’da ev sahibi olanların sayısı yüzde elli. Geri kalanlara ödenebilecek kira, sosyal ev düzenlenmeli. İşsiz kalan, eşinden ayrılanlara sokağa düşmeden yardım edilmeli. Borçlar ödenmedikçe faizi yükseliyor, borç katlanıyor.

Yerli Alman halkın çalışmak istemediği zor ve pis işlerde çalışan işçilere eşit para ödenmeli. Aynı işte çalışan bir Alman 13, göçmen 11, mülteci 9 euro saat ücreti alıyor. Aynı işe eşit ödeme yapılmalı. Bu fark, kadın erkek arasında da haksız ödeme görülüyor.

Avrupa Birliği üye ülkelerden gelen göçmenlere eşit muamele yapılıyor. Göçmenler içinde Alman kökenli olan Doğu Avrupa’dan gelenlerin durumu daha iyi.

 Haklı paylaşım ile ülkesinde doğan, büyüyen çocukların yeteneklerini geliştirmek yerine, yeni yapılan göç yasası ile Almanya eleman açığını yurt dışından getireceği kaliteli elemanlarla kapatmaya çalışıyor.

Kaliteli, iyi tahsil yapmış doktor, mühendis, hemşire ve diğer elemanları getirerek gelişmekte olan ülkeleri daha da yoksullaştırıyor. BATI böylece tarihte yapılan köle ve sömürgecilik zihniyetini daha modern zamana, çağa uyarak uyguluyor.

Türkiye’den gelen ve gelmek isteyenler daha özgür bir ülkede yaşamak istiyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün kıvılcım olarak gidin, alev olarak dönün, dediği amaçla gelmiyorlar. Bu nedenle durum oldukça üzücü. Bilinçlendirmek de biz yazanların görev ve sorumluluğu.

Rüyaların, hayâllerin gerçek olması,

derin uykudan uyanmakla mümkündür.         Çin Atasözü

Hoşça kalın!

Bu konuda okuduğum ve kaynak olarak kullandığım kitaplar:

Carolin Butterwegge, Christoph Butterwegge, Kinder der Ungleicheit, Campus Verlag, Frankfurt a.M./New York, 2021

ISBN print: 978-3-593-51483-3

İSBN ebook: 978-3-593-44891-6

Sawsan Chebli, Laut, W.Goldmann Verlag, München 2023

ISBN: 978-3-442-31706 6