Darbe sınıflar arası değil, sınıf içi bir olgudur. Egemen sınıf(sermaye kesimi) kendi içinde iktidar mücadelesi verir. Egemen sınıf içinde farklı güç odakları vardır. Sermaye örgütleri; ordu, inanç grupları, sivil toplum örgütleri, sendikalar. Bu toplumsal odaklar kendi aralarında ittifaklar oluşturarak ülke yönetimine talip olurlar. AKP’de böyle bir ittifaklar koalisyonu idi ve en güçlü ortağı da cemaat kesimi idi.
Ülkeyi yönetmek çok büyük bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalık, erk Kullanarak paylaşımı belirlemektir. Paylaşımdan kimlerin yararlanacağına ve ne kadar pay alacağına yönetenler karar verir. Paylaşım biçimi ve oranları sürekli olarak değişir. Aslında değişmesi de kaçınılmazdır. Çünkü her birikim farklı bir güç odağına dönüşür( bu yandaş zenginleri yaratma sürecidir). Aynı toplumda olsa da, farklı güç birikimlerinin süreç içinde çatışması kaçınılmazdır. Bu çatışmalar, toplum içindeki güç odaklarının farklı ittifaklara yönelmelerine neden olur.
Paylaşım temelli iktidar talebi, demokratik yapılarda usulüne uygun yumuşak darbe girişimidir. Bu girişim iktidar mücadelesini temel alan sınıf içi bir mücadeledir. Ancak, yapı demokratik değil ise; hukukun üstünlüğü yerine yasaların belirleyiciliği tercih ediliyor ise, iktidar mücadelesi içeren her girişim darbe olarak gündeme getirilir. Ardından iktidar mücadelesi veren grup veya gruplar “vatan haini” olarak ilan edilir. Bu iktidarı önceleyen ittifakta yer alanlar içinde geçerlidir.
Buraya kadar darbenin teorik çerçevesini çizmeye çalıştık. Darbe olarak nitelenen şeyin, sınıf içi ve paylaşım temelli bir iktidar mücadelesi olduğunu vurguladık. Bu oluşumun demokratik yapılarda yumuşak darbe olarak nitelendiğine değindik. Çünkü iktidar mücadelesi demokratik bir girişim ve eylem özgürlüğüdür. Üstelik bu mücadele yasalarca meşru sayılarak kurumsal güvencelere kavuşturulmuştur.
Yapı demokratiklikten uzaklaşınca, iktidar mücadelesi sertleşir. Hukukun üstünlüğü yerini kaçınılmaz olarak hukuka aykırı yasalara bırakır. Böyle olunca da iktidar mücadelesi veren muhalifler yani, muhalefete mensup olanlar “vatan haini” olarak suçlanırlar. Bu hukuka aykırı zorbaca girişimler toplumun bir kesiminde karşılığını bulur. Çünkü demokratik olmayan yapılarda toplum bilerek ve istenerek cahil bırakılır. Cahillerin oranı artınca, zorba (faşist) yönetimlerin işi kolaylaşır(!)
Buraya kadar anlatmak istediklerimizi bir yerlerden anımsayabilirsiniz. Oysa yaşantımızı etkileyen sorunlar söz konusu olduğunda taraf olmamız kaçınılmazdır. Yani özgür bireyler olarak saflarımızı belirlemeliyiz. Kendimiz için ve geleceğimiz için sandığın tek çözüm olmadığı bilinciyle sandığa gitmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Bu noktada farklılıklarımız birlikteliğimize(cephe) engel olmamalıdır. Kullanılmayan oy, en çok oy alan partiye destek olmakla eş anlamlıdır.
Sınıf içi odakların iktidar mücadelesi yasal ve kurumsal sınırlar içinde ve legal olarak yapılınca demokrasinin gereğinin yerine getirilmesi olarak değerlendirilir. Kural, seçimle gelen seçimle giderdir. Ancak iktidar mücadelesi sertleşirken, örtük de olsa yasaya aykırı biçimler tercih edildiğinde darbe olgusu gündeme gelir.
İktidar mücadelesi dar bir grup veya bir kişi için gündeme gelirse burada demokrasinin rafa kaldırıldığı söylenebilir. Hatta parlamenter sistemin bekleme odasına alındığı yani, anayasanın askıya alındığı söylenebilir! Başkanlık sistemi adı altında oluşturulan yönetim, öncelikle kurumları işlevsizleştirmektedir. Bu kurumlar arasında parlamentoda var. Meclis denetim görevini yerine getirmeyince, yönetimin keyfileşmesi kaçınılmaz olur. Kaldı ki, bu yönetim sistemine geçişin, demokratik bir katılımın sonucu olduğunu söylemek güçtür. Demokratiklikten uzaklaşan yapılarda ilk seçim kazanılır ama sonraki seçimler kaybedilmez!
Seçilme olasılığının tehlikeye girdiği yönünde kuşkular oluşunca, demokratikmiş gibi gözüken bir seçimi darbe olarak nitelemek nasıl açıklanabilir? Zaten mevcut koşullarda fırsat eşitliğinden söz etmek mümkün değildir. Muhalefette yer alan ve birlikte hareket etmekten başka seçeneği olmayan partiler, devlet karşısında yarışı sürdürmeleri zor ötesi bir durum. Bu yetmiyormuş gibi, görevinden ayrılmadan kulvar farkı ile yarışa katılanların muhaliflerini darbecilikle suçlaması akıl alır gibi değil!