Giriş: Çanakkale’de Doğan Umut

1915 Çanakkale Muharebeleri, yalnızca İstanbul’un işgalden kurtarılması değil; Türk milletinin küllerinden doğuşunun ilk büyük zaferiydi. Bu savaş, Osmanlı ordusuna yeni bir kahraman armağan etti: Mustafa Kemal.
Anafartalar’daki direnişi, askerlerine verdiği unutulmaz emir ve ileri görüşlülüğüyle Mustafa Kemal, bir milletin kaderinde liderlik ışığını yaktı.

Doğu Cephesi’nden Kurtuluş’a

Çanakkale’den sonra Mustafa Kemal’in görevleri yeni bir ivme kazandı:
* 1916 – Doğu Cephesi: Bitlis ve Muş’un Rus işgalinden kurtuluşu, stratejik düşünce gücünü pekiştirdi.
* 1917-18 – Suriye Cephesi: Yıldırım Orduları’nda Alman generallere karşı bağımsız karar alma yetisini sergiledi.
* Mondros Mütarekesi sonrası, Osmanlı ordusu dağılırken Mustafa Kemal artık yeni bir mücadele fikrini kafasında şekillendirmişti: Tam bağımsızlık.

Kurtuluş Yolu: Samsun’dan Sakarya’ya


* 19 Mayıs 1919: Samsun’a çıkarak milli mücadelenin fiili başlangıcını yaptı.
* Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919): “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” diyerek yol haritasını çizdi.
* Sivas ve Erzurum Kongreleri: Milli iradenin temelini oluşturdu.
* 1920 – TBMM’nin Açılışı: Mustafa Kemal, artık yalnız bir asker değil, aynı zamanda milletin siyasi önderiydi.
Ancak, bu mücadelenin en kritik dönemeçlerinden biri, Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos – 13 Eylül 1921) oldu.

Sakarya Zaferi: Stratejik Bir Uyanış

Sakarya, yalnızca bir askeri çatışma değil; bir varlık-yokluk savaşıydı.
* Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” emri, askeri stratejide bir dönüm noktasıdır.
* 22 gün 22 gece süren bu muharebe, Anadolu’nun işgal edilemeyeceğini dünyaya ilan etti.
* Zaferin ardından Mustafa Kemal’e “Gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi verildi.
Bu savaş, Çanakkale’de doğan umudun, Sakarya’da stratejik bir yükselişe dönüştüğünün en somut kanıtıydı.

Sonuç: Liderlikten Kuruculuğa

Çanakkale’de kahraman bir komutan olarak yükselen Mustafa Kemal, Sakarya’da artık bir milletin kaderini belirleyen stratejist ve lider olmuştu.
Bu süreç, onu yalnızca bir cephe kahramanı değil, bağımsız Türkiye’nin kurucusu haline getirdi.
Mavi Didim’in değerli okuyucuları, tarih sadece geçmişin aynası değil, geleceğin pusulasıdır. Bizler de bu pusulayı iyi okumalı, tarihimize, ecdadımıza ve onların bize bıraktığı onurlu mirasa sahip çıkmalıyız.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle...
Ne mutlu Türk’üm diyene!

Sonsuz Sevgi ve Saygılarımla