Bütünleştirici söylemler tarihimiz boyunca etkili sonular doğurmuştur. Mevlana,ne olursan ol gel diyerek insanlarda pozitif duygular ve sempati uyandırmıştır. Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’na çağrı için kongrelerdeki birlik söylemi yeni Türkiye’nin kuruluşundaki temel stratejidir. Birlik çağrısı güven verir, güçlü olma duygusu uyandırır. 

    Dört eğilim
    Turgut ÖZAL 1983 seçimlerinde her görüşten milletvekili adayları göstererek seçimi kazanmıştı. Dört eğilimi (merkez sağ, merkez sol, muhafazakarlık ve milliyetçilik) birleştirmek olarak adlandırılan bu hareket, milletin ayrıştığı (ayrıştırıldığı), ötekileştirilen grupların olduğu dönemlerin ardından etkili olmuştur. 
    Aynı durum Ak Partinin  başarılı olduğu dönemlerde de söz konusu olmuştu ve başarılı seçim sonuçları aldı. Ak Parti iktidarının son çeyreği ise ötekileştirici dilin kullanıldığı bir dönem oldu. Ak Partinin bütünleştirici başlangıç siyasetinin sonradan neden kutuplaştırıcı söylemlere evrildiği incelenmesi gereken bir konu. 
    Bu dönemin sonunda bütünleştirici dil kullanan bir liderin çıkması beklenen bir şeydi. 

    Bütünleşme fikrinin ilk adımları
    Kemal Kılıçdaroğlu kafasında şekillendirdiği bütünleşme fikrini ilk aşamada İyi Parti’nin Meclise girmesi için onbeş CHP milletvekilini İyi Parti’ye transfer etmişti. Millet İttifakı’nın oluşumunu takiben daha sonra diğer partilerle iyi iletişim metodları ile bütünleştirici siyasetini devam ettirdi. İlk kez 12 Şubat 2022’de toplanan CHP, İYİ Parti, DP, Saadet, Gelecek ve Deva Partisi bu toplantının ardından her ay bir siyasi partinin genel merkezinde toplanma kararı aldı. İkinci aşama altı partinin bir arada olması ile vücut buldu ve Altılı Masa  olarak adlandırılmaya başladı.


    Altılı masa üretken oldu, politika ve söylem üretti
    Üçüncü aşama Altılı Masanın etrafında bütünleşeceği idealler bütününü oluşturmaya geldi. Bu şekilde masanın bir anlamı, hedefleri olacaktı. Daha sağlam bir birlik olacaktı. Bu çerçevede ilk yazılı metin olan “Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş” mutabakatını partilerin liderleri imzaladı. İlerleyen aşamalarda Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla masaya bir de ortak cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi misyonu yüklendi. Masanın dağılacağı’ yorumlarına rağmen ‘Altılı masa’ gündem belirleyen hale geldi. Politika ve etkili söylemler üretti. Bu dönemde Altılı Masa'nın hükümet programı ortaya çıktı. 182 sayfadan oluşan Altılı Masa'nın Hükümet Programı'nda 9 ana başlık, 72 ara başlıktan oluşmak üzere toplam 2300 maddeye yer verildi. Bu program, Avrupa Birliği ülkeleri ayarında demokratik bir toplum öneren, bütünleştiriciliği en temel ilke olarak öne çıkaran özenli hazırlanmış üst seviye bir belge oldu.
    Cumhur İttifakının ise seçime giderken ortaya koyduğu bir metin olmadı. 


    Yine dört eğilim 
    Dört eğilim Türkiye’nin sosyal yapısından kaynaklanan bir sonuçtur. Yıllarca da bunun değişeceğini sanmıyorum. Dört eğilimin; Sağ, sol, islami kesim ve  milliyetçi (Türk veya Kürt milliyetçiliği şeklinde gelişen) kesimden oluşan görüş farklılıklarının derinleşip ayrışmaya dönüşmesi yerine ortak idealler üzerinde birleşmesi ülkemizin bekası için önemlidir. Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun çabaları değerlidir. 
     Merkez sol CHP, milliyetçi sağ İyi Parti, liberal muhafazakar Deva ve Gelecek Partileri, muhafazakar İslamcı Saadet Partisi ve merkez sağ Demokrat Partiye ilave olarak Kılıçdaroğlu’nun Türkiye İşçi Partisi ve diğer sol partilerin de desteğini yanına alabilecek bir lider olduğu da görüldü. Hatta Yeşil Sol Parti adıyla seçime ayrı bir ittifakla gireceği anlaşılan HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı göstermemesi nedeniyle pasif desteğini aldı. Bu sırada Meral Akşener’in masayı terketmesinden sonra masayı tekrar bütünleştiren iradeyi yine Kılıçdaroğlu ortaya koydu.

    Ortak listelerde uzlaşı
    CHP listelerinden diğer partilerin adaylarının listeye konmasının parti içindeki olumsuz etkisinin de Kılıçdaroğlu için problem olacağını tahmin etmek zor değildir. Bu aşamada da ince bir zekanın ortaya konduğu, milletvekili listelerinde yer paylaşımı gibi zor işte uzlaşı sağlandığı anlaşılıyor. D’Hondt sistemine göre yapılacak seçimlerde barajı geçip Meclise girebilecek partilerle ittifak yapmak pek anlamlı sonuç doğurmuyor, buna karşın CHP ve İyi Parti’nin ayrı ayrı seçime girmesi fakat iki partinin de güçlü olduğu illerde fermuar listeler oluşturması ve 16 ilde birbirleri lehine olabilecek şekilde seçime birinin katılmaması şeklinde anlaşmış olmaları D’Hondt  sistemi yönünden avantajlıdır. 600 milletvekili olan Meclis’te her yüzde 1 oy başına 6 milletvekili girer. D’Hondt sisteminde, Baraj nedeniyle Meclise giremeyecek küçük partilerle bir büyük parti ittifak yaparsa büyük parti listelerinde yer alacak partilerin ilave her yüzde 1 oyu için ilave 6 milletvekili çıkarılabileceği öngörülebilir. Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’nin toplamda yüzde 5-6 seviyesinde ilave oy artışı sağlaması bile anlamlı bir sonuç doğurabilir. CHP’nin oy alamadığı kesimlerde ve illerde bu işbirliği ilave oy-milletvekili kazandırabilir. Muharrem İnce’nin ayrı koldan seçime katılmasının, ikna edil(e)memesinin strateji olduğu iddia edilebilir. Seçimin kazanılması sayın İnce nedeniyle bıçak sırtında ise seçime katılım çok olur, seçmen rahat olmaz sandığa gider oyunu kullanır diye düşünülebilir. 

    Sonuç olarak, Türkiye bu sefer bütünleştici bir döneme daha giriyor. Herkesin kendisini birinci sınıf vatandaş olarak hissedebileceği bu dönem başarılı olursa Kemal Kılıçdaoğlu’nun tarihimizde önemli bir yeri olacaktır.