Bulutlar kahırlandı, çağlara sığmaz hüznüm!
Bağladı kollarımı çaresizlik, yüreğim yanıyor!
Düzensizlik düzeninde örselendi umutlarım;
Yaşayan ölülerleyken, kanamakta insanlığım!

Sonunda bilinçsiz, örgütsüz ve tepkisiz bir toplum yaratmayı başardılar!...

Tüm varlıkları ve kaynakları tükettiler!

Düşünmeyen, sorgulamayan fakat sadece itaat eden bir toplum yarattılar(!)

Zıtların çatışmasında ağırlıklarını negatif olandan yana koydular. Geleceği geçmişe tutsak ettiler!

Nitelikli göç verip, niteliksiz, kontrolsüz ve denetimsiz göç alır olduk ki; çeyrek yüz yıl sonra ülkemizde azınlık olmamızın yollarını döşediler(!)

İşçiyi, çiftçiyi ve esnafı bitirdiler!

Eğitimi, sağlığı ve güvenliği çökerttiler!

Cumhuriyetin kazanımlarını ve değerlerini yerle bir ettiler!

Kurumları ve tesisleri içini boşaltarak, liyakatsiz yandaşlarla doldurarak işlevsizleştirdiler!

Her fırsatta saldırdıkları laikliği, kemire kemire tükettiler.

Oysa o Kurtuluş Savaşı bütün bunlar olmasın diye yapılmıştı!...

Bu ulus yedi düvelin işgalcilerine ve onların işbirlikçilerine karşı şanlı Kurtuluş Savaşımızı kazanmıştı!...

Liyakati bitirirken ahlakı da çökerttiler.

Önce kurum ve kuruluşları sonra üretimi bitirdiler. Kendi kendine yetebilen bu güzel ülkeyi dizleri üzerine çöktürüp kötürüm ettiler!

Tarım ürünlerini dışarıdan alarak yabancıların çiftçilerini desteklerken; kendi çiftçilerini ektiklerine ve ekeceklerine pişman ettiler!

Şehirlerde işsizlik, pahalılık, barınma ve korkunç bir yoksulluk yaşayan insanlar köylerine dönmek zorunda kaldılar.

Üreticilerimiz kendi yerli tohumunu ekemez oldu.

Tohum, ilaç, gübre, yakıt ve su giderlerini karşılayamaz hale gelen üreticilerimiz ölçüsüz biçimde borçlandırıldılar. Bütün bunlarla üreticilerimizi üretimden kopardılar!

Bu olumsuz gelişmenin özü, Anadolu’yu insansız bırakmak; kendi kendine yetebilmenin alt yapısını oluşturan verimli toprakları ve suları yağmacı madencilerin hizmetine sunmak!

Ülke genelinde yüzde yetmişe yakın bir alan için maden arama ruhsatı verilmiştir. Çeyrek asırdır madenlerimiz çıkarılıyor. Bu yağmacı madenciliğin ülkemize katkısı ne? %3’lük pay yeterli mi? Sadece işbirlikçilerin kazandıkları ülkemize yeter mi? Yediden yetmişe bütün vatandaşlarımızın hakkı olan madenler bu kadar adaletsiz bir paylaşımın konusu olabilir mi? Bu koşullarda madenlerin çıkarılması ülke yararına değil, kesinlikle ülkemizin zararınadır. Durumun mutlaka gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kamu yararı kişilerin yararına kurban edilmemelidir.

Özelleştirmeler başlatıldığında, biz ülkemizi kaybetmeye başlamıştık! Ülkenin can damarlarını oluşturan üretim birimlerini, yabancılara ve yabancılaşan ortaklıklara yağmalattırdılar! TELEKOM bunların en büyük ve temel halkası idi. Telekom’un tüm varlıkları satıldı, bankalardan alınan kredileri de alamayacaklarımıza ekleyip, büyük bir borç takarak adam çekip gitti! Sonra aynı borçlu adam yetkili olarak ülkemize gediğinde kırmızı halıda yürütüldü. Borcuna ilişkin bir şey sorulmadı. Alacaklarla ilgili olarak uluslararası yargı mercilerine başvuru yapılmadı! Peki, bizim devletimiz ülkemizin çıkarlarını her koşulda savunmakla yükümlü değil miydi? Türk halkının alacaklarının hesabı kimden ve nasıl sorulacak?

TEKEL’in özelleştirilmesi ile yabancılar, bizim çayın taşı ile bizim kuşları avladılar(!)

Eğitimden ve kültürden yoksun bırakan SEKA özelleştirilmesi yapıldı. Aksu Kâğıt Fabrikası beş milyona satıldı. Alıcı hemen makinaları hurdacıya on bir milyona sattı. Bir süre sonra aynı fabrikanın arsası devlete altmış milyona satıldı(!) Bu milletin malının nasıl yağmalandığının tipik örneklerinden biridir.

Benim aklımın almadığı tipik özelleştirmelerden biri, Milli Piyangonun özelleştirilmesidir. Darphane gibi para basan bir kurum ülkeye katkılar sunması gerekirken, bir kişiye satıldı(!) Bu özünde ülkenin satışının tescili idi…Üstelik, köyünü halkı ile satan “ağa” yaklaşımının ülkeye uyarlanması idi!...

Bir ateş attılar yaşamın orta yerine ki;

Canımız yandı, canlarımız yandı, fidanlarımız yandı!...

Umutlar döktü yaprağını, beklentilerde yandı!

Ve her şey kurtuluş içindi ama oda, oda yandı!...