Yeni yıl umutları, göverecek güzel ve istenir günlerin taşıyıcısı olmalı. Birlikteliğin, dostluğun, barışın ve kardeşliğin…                      

 Bizden iken, sonra en mahcup halleriyle yanımızdan geçip gidenlerin; bizden uzaklaştıkları kadar insanlıktan da uzaklaşmadıkları bir birlikteliğin kapılarını sonuna dek açık tutan bir yeni yıl olabilir mi?

Tanık olduğumuz günler her geçen gün birlikteliklerin bağlarını koparıyor. Herkes kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor. İşsizlik, yoksulluk, örgütsüzlük yığınları yerlere seriyor. Kontrolsüz ve denetimsiz fiyat artışları yaşamın aydınlığını çalıyor. Sabit ücretler, güneş görmüş kar gibi eriyor(!) Yok edilen orta gelir düzeyindeki insanlar, bu olumsuz gelişmeler karşısında önceki birikimlerini elden çıkarmak zorunda kalıyorlar. Bu şekilde ve azgınca yoluna devam ederse, insanlarımızın elinde ev ve araba kalmayacak. Aynı süreç, çiftçimizin topraklarını kaybetmesi ile sonuçlanacak(!) Zaten KÖİ ve YİD’lerle geleceğimize ipotek konmuştur. Hatta öyle bir ipotek ki, sadece bizlerin değil; çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın da!...

Açların yığın sallaştığı yer ve ortamlarda herkes suçludur. Susarak, karışmayarak, görmezden gelerek(!) Bu noktada, yeni yıldan ne beklemeliyiz sorusunu öncelikle kendimize sormalıyız. Son sorum; aç yatan çocuklar, çöpten yiyecek toplayanlar, canına kıymayı kurtuluş olarak görenlerin olduğu bir yapıda yeni yıl bize ne getirebilir? Bu kadar mutsuz ve umutsuz insanların olduğu bir yapıda mutlu olmak olası mı?

Bir şiir ile yeni yıl yazısını sonlandıralım. Her şeye karşın okurlarımın tüm beklentilerinin gerçekleşmesini dilerim…

CAN HAVLİ…

Yürüyen enkazlar her yanı sardı(!)

Rüzgâr ne zaman uyanır ki, uykusundan?

 

Ne zaman ve nasıl yıkılacağı belli olmayan,

Başlarına çöken gök kubbe ile sürüklenenler…

Sözüm, yaşamın ihanet ettikleriyle ilgili!

Sönmüş renkler ışıldar can kırıklarından!

Ha battı, ha batacakmış gibi, son seferindeymiş gibi(!)

Pimi çekilmiş insanlar dolaşır sokaklarda!

Hani şu yaşamın ihanet ettiklerinden…

Açık unuttular cehennemin kapılarını!...

 

Sevdim çocuğun çığlıkla süslediği isyanını.

Kabarmaya durdu öfkenin ardındaki yığınlar;

Direnmenin gül açımındayken goncalar.

Yorulmalar yorgun düşerken bedenlerde…

Ve kucaklaşır alevler özlenen yangınlarla!...

 

Yok olmanın eşiği umut gövertirken;

Muhtaçların halinden anlamaz duyarsızlar!

Kaybolan insanlık bulamadıklarımızdandır.

 

Bir güzel umut düşer salıncaktan,

Ve oynaşır yüreğinde sevda kırıntıları…

Ayrılık olmasın diyen yığınların birlikteliğinde;

Telli duvaklı gelin olsun isterse…

Yeter ki solmasın umudun yaşamsal düşleri.

Birgün ve mutlaka, ama mutlaka;

El ele tutuşacaktır can havliyle uçurumun kıyısında,

Ve uçacaktır yarınlara, peydahlanan kanatlarıyla!...