Bizim zengin ve ahenkli dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir.

M. K. ATATÜRK

***

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül’ü her yıl “Dil Bayramı” olarak kutluyoruz.

Ayrıca 1 Kasım 1928’ de Harf Devrimimizde 96 yaşında…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Türkçemize katkı sağlayanlara sevgi, saygı ve minnet duygularıyla teşekkürler ediyoruz… Dil ve Harf devrimimiz kutlu olsun…

***.

Ulusları ulus yapan dilleridir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın dediği gibi: "Türkçemiz, ses bayrağımızdır."

Atatürk'ün en önemli ve başarılı devrimlerinden birisi de harf ve dil devrimidir.

Bu devrim sayesinde, dilimiz 50- 60 yıllık dönemde kendi özüne dönebilmiştir.

Bu sayededir ki: "Lisan-ı Osmani" den, Türkçe'ye geçebildik.

Osmanlıca, karma bir dildi. Arapça, Farsça, Türkçe dillerinin bir karışımı. Okullarda okutulduğu gibi,"Lisan-ı Osmani"idi.

Babanıza bir mektup yazacağınız zaman, "Bais-i feyz ü hayatım, Peder-i muhteremim efendim" başlığını kullanmanız gerekirdi.

Osmanlıca, saray ve çevresinde, resmi yazışmalarda, divan edebiyatı şairlerince kullanılan bir dildi.

Halkımız bu dili bilmiyordu. Onlar, Karacaoğlan , Yunus Emre, Dadaloğlu gibi Türkçe konuşuyordu.

***

Atatürk devrimlerinin en önemli özelliği de her şeyi sırasıyla yapmaktır.

Atatürk öncelikle harf devrimini yaparak, dil devriminin kapısını açmış oldu.

Dil konusunda bizzat kendisi çalıştı. Dil konusundaki çalışmalara kendisini öyle verdi ki, sonunda geometri kavramlarını Türkçeleştirdi.

Müselles-i mütesâviyul adlâ = Eşkenar üçgen

Örnekte görüldüğü gibi, eşkenar üçgen diyebilmek için ne zahmetlere giriliyormuş.

Atatürk'ün yazdığı geometri kitabında, Türkçeleştirdiği bazı kavramlar şunlardır:

Boyut, yüzey, uzay, düzey, çap, yarıçap, kesit, yay, çember,açı, açıortay, içters açı, dışters açı, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen,artı, eksi, yanal, artı eksi, çarpı, bölü,oran, orantı..vb.

En çok karşı çıkılan devrimlerin başında dil devrimi geliyor. Dil devrimine karşı çıkanlar, sözcük türetmelere karşı çıkıyorlar, bunlara uydurma sözcük diyorlardı.

1945 yılında, Türkçeleştirilen Anayasa dilimiz, 1952 yılında, Demokrat Parti iktidarıyla birlikte geriye çevrilmek istenmiştir. Anayasa dili eski hale getirilirken:

Toplanır: "Temerküz eder" şekline döndürülmüş.

Eliyle : Marifetiyle

Katılmak : iltihak etmek

Genelkurmay : Erkan-ı Habiyeyi Umumiye vb. örneklerinde olduğu gibi eskiye döndürülmek istendi. Fakat bunlar tutmadı, dil devrimi hızla devam etti.

Kâmile İmer'in yaptığı bir araştırmaya göre:( Cumhuriyet Gazetesi 10 - 3- 1931) Türkiye'de yayımlanan beş büyük gazetenin dilinde Türkçe sözcüklerin oranı 1931 - 1965 yılları arasında büyük ölçüde yükselmiştir.

1931'de ,Türkçe kullanma oranı: % 35

1941'de %48, 1951'de %51, 1961'de %56 ve 1965 yılında ise bu oran %60,5'e yükseliyor.

1965 yılından günümüze epey zaman geçti. Tüm karşı çıkmalara ve engellere rağmen, Türkçe kullanma oranları %80'i aştı.

Yazarlarımızın çoğu da bu zaman içinde kendilerini geliştirerek, eserlerinde Türkçe kullanma oranlarını artırdılar.

Sait Faik, "Semaver" adlı kitabında (1936) %75 Türkçe kullanmışken, "Lüzumsuz Adam" kitabında bu oran %82,5'a çıkmıştır.

***

Dilimizde özleşmeye, Türkçeleşmeye karşı çıkanlar, türetmelere karşı çıktılar. Oysa bütün dillerde türetme vardır. Yeni yeni buluşlar, kavramlar ortaya çıkmaktadır. Bunların karşılığının da dilimiz de bulunması gerekiyor. Bugün "Bilgisayar" diyorsak, bu türetmeye borçluyuz.

Dilimizde özleşmeye dün karşı çıkanlar, bugün karşı çıktıkları sözcükleri kullanıyorlar.

Zaman içinde genellikle şu sözcüklere karşı çıkıldı.

Bağımsızlık, doğa, doğal, düşün, egemen, eleştirmek, eşit, evren, ezgi, genel, içerik, ilginç, kapsamak, karşıt, okul, olanak, olasılık, onur, önerge, örnek, özgür, özgürlük, saptamak, simge, somut, soyut, sözcük, toplum, uzman, yanıt vb

Görünen o ki, zaman içinde karşı çıkanlar, çıktıkları bu sözcükleri kullanmaya başladılar. Doğrusu budur. Dil, bir ulusun varlığıdır, sesidir. Türkçemizi yabancı dillerin egemenliğinden kurtarmak zorundayız. Bu uğurda emek vermiş, başta Atatürk olmak üzere tüm dilcilerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Atatürk dil konusunda bir öğrenci grubuna: " Dilimiz çok zengin bir dildir. Bunu ortaya çıkaracaklar, sizin gibi duygusu derin, yorulmaz Türk gençliğidir" Derken dil konusunda da gençlere güveniyordu.

Dilin bir ulus için hayati olduğunu ise şöyle açıklıyordu:

"Milli his ile dil arasında bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin.

Ülkesini yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."

Son zamanlarda, ne yazık ki dilimize sahip çıkma konusunda bir gevşeklik yaşıyoruz. Bazıları hala Arapça'yı ön plana çıkarmak istiyor. Bazıları da tam batı hayranı durumuna geldi. Market isimleri, iş yerleri, birçok küçük işletmeler, Türkçe isim yerine yabancı isim yarışına girdiler. Dilimizdeki bu kirliliklerden kurtulmak dileğiyle...