17 NİSAN

Kırk­bin köy,
Kırk­bin sön­dü­rül­müş yıl­dız gibi...
Da­ğıl­mış­tı, Ana­do­lu top­rak­la­rı­na
Çır­pı­nıp du­rur­lar­dı ka­ran­lık için­de
Cin­ci­ler, mus­ka­cı­lar şeyh­ler el ele
Yon­tup du­rur­lar­dı, köy­le­rin umut­la­rı­nı
Yemen'deydi, Sa­rı­ka­mış'taydı ve Kur­tu­luş'taydı…
Ka­nı­nı verdi, ca­nı­nı verdi ve kur­tar­dı va­ta­nı
Mus­ta­fa Kemal Ata­türk bi­li­yor­du...
Köy­ler­den baş­la­ma­lıy­dı ül­ke­nin ışığı
Işık, köy Ens­ti­tü­le­riy­le geldi
Köy ço­cuk­la­rı okul­lar­la ta­nış­tı...
Vur­duk­ça ışık da­ğıl­dı ka­ran­lık.
Ay­dın­lan­dık­ça or­ta­lık, ay­dın­lan­dık­ça or­ta­lık
Açığa çı­kı­ver­di yo­baz­lık
Yobaz, ışık­tan kor­kar­dı.
Boş durur mu yo­baz­lar
Boş durur mu be­zir­gân­lar
Yavaş yavaş ve de­rin­den
Kur­du­lar, ta­kiy­ye­li tu­zak­la­rı­nı
Din be­zir­gân­la­rı, çı­kar­cı­lar
Yü­rü­dü­ler ışı­ğın üs­tü­ne üs­tü­ne...
Bir düşü son­lan­dır­dı­lar al­çak­ça…
Ka­ran­lık para de­mek­ti, ik­ti­dar de­mek­ti...
Ka­pı­la­rı­na kilit vur­du­lar, ışık top­la­rı­nın
Ve bu çağda, hala ka­ran­lık bir ya­nı­mız...
Hav­la­yıp du­rur­lar ışığa doğru…
                            Er­do­ğan Şahin