(Yaşamın içinden kısa bir öykü)

“Hocam buyurun size bir bira ikram edeyim.”

Yok, teşekkür ederim, dersten yeni çıktım ve eve gitmem de bir saati bulur, biraz da yorgunum başka bir zaman olsun…

Israr ediyor, ilk defa kahvede karşılaştığım ve yeni tanıştığım bir öğrencimin velisi…

Sıkıntılı bir süreçten geçiyorum, yeni okuluma, öğrencilerime, Alman Eğitim sistemine ve öğretmen arkadaşlarıma alışmaya çalışıyorum… Belediyenin dakik ulaşım araçlarıyla öğretmenlik yaptığım Alman okullarına rahatlıkla gidip geliyorum…

Benimle beraber Türkiye’nin gönderdiği yirmi öğretmenin yanı sıra; Eyaletin kendi bütçesiyle görevlendirdiği Türk öğretmenler de var… Her nedense Türkiye’nin gönderdiği biz öğretmenlere pek iyi gözle bakmıyorlar “ajan” bile diyorlar…

İşin gerçeği, öğrenci velisinin davetini kabul ederek birahanede bir bira içerek sohbet etmek istiyorum ama öğrenci velisini ve ortamı yeterince tanımadığımdan çekiniyorum…

Zaten daha Alman uçağına bindiğimde çuvallamıştım bir ölçüde…

Ankara’da arkadaşlarımla altı ay sıkı bir Almanca Dil kursuna tabi tutulmuştuk… Çok değişik illerden arkadaşlarımız olmuştu. Başkent Öğretmenevinin rahat ortamında biralarımızı da yudumluyorduk… İlk kez bineceğimiz uçakta bir grup arkadaşla hep birlikte viski içmek için de önceden sözleşmiştik… Eşimizi, çocuklarımızı geride bırakmanın hüznüyle, ilk kez bineceğimiz uçakla bilinmeze doğru uçtuğumuzun tedirginliğiyle ve korkusuyla şaşkındık… Uçakta biz öğretmenlerin yanında çok sayıda Umre’den dönen Türk Hacıları da vardı. Gideceğimiz eyalette okutacağımız öğrencilerin dedeleri veya babaları olmalıydılar… Zaten sohbet faslı da çoktan başlamıştı. Eyaletlerine giden Türk öğretmenleri olmamızdan da büyük mutluluk duymuşlardı. Yaşlıca Hacının biri biraz da imalı bir tavırla “ çocuklarımıza dinimizi de öğretirsiniz herhalde” demişti. Arkadaşımızın biri de bizim adımıza konuşma hakkını kendinde görerek “elbette elbette görevimizdir” deyivermişti…

Uçakta içki servisi yapılıyordu, sözümü tutmuş ve “viski” deyivermiştim. Tüm yüzler bana dönmüştü sanki… Sözleştiğimiz arkadaşlar sözlerini tutmamışlar, meyve suyuyla oyalanırlarken ben de yavaş yavaş viskimi yudumlamaya başlamıştım… Hacılar ara sıra dönüp bana bakıyorlar ve kendi aralarında fısır fısır konuşuyorlardı… İstemediğim halde Alman hostesin önüme bir viski daha bırakmasına; önce şaşırmıştım ama hoşuma da gitmişti…

***

Şimdi öğrenci velisinin teklifini kabul etmeli miydim?

“Haydi, Hocam içeceğimiz birer bira”

Tamam, içkiye pek alışkın değilim ama sizi kırmayayım.

İlk kez bir Alman Birahanesindeydim…

Öğrenci velisiyle, mahallelerindeki Alman okulunda yeni açılmış Türk Sınıfının öğretmeni olarak; öylesine bir sohbet ortamımız oluşmuştu. Ben normalde bir birahaneye girdiğim zaman üç bira içerim ama öğrenci velisinin ısrarına rağmen sadece bir bira içtim…

***

Günler günleri kovalarken aylar geçerken, herşey yoluna girmişti.

Üç okulda görev yapıyordum. Bir saat yolculuktan sonra ulaşabildiğim okulum da vardı ama araçlar dakik olduğu için ulaşım sorunu yaşamıyordum… Hafif raylı sistemde yolculuk ederken bol kitap okumaya zamanım da oluyordu. Ara sıra da yanınıza oturanın Türk olduğunu anladığınızda; ya da Türk müsünüz diye size sorulduğunda sohbet ettiğim de oluyordu…

Yine bir gün okuluma giderken yanıma oturan kişinin Türk müsünüz sorusuyla birlikte sohbet faslımız başlamıştı. Türkiye’den gönderilen Türk Dili ve Kültürü Dersleri öğretmeni olduğumu söyleyince: “Geçen gün arkadaşımın biri anlattı; çocuğunun gittiği okula bir öğretmen göndermişler, adam birahaneden çıkmıyormuş, ayyaşın tekiymiş” o öğretmeni tanıyor musunuz?

Haliyle hangi okuldaymış o diye sorduğum da; görev yaptığım okulun adını söyleyiverdi.

Ben de gayriihtiyarî olarak tanımıyorum “o ayyaşı” dedim. Oysa o okulun tek Türk öğretmeniydim… Okuluma hayli uzak bir durakta nazik bir şekilde vedalaşarak indi.

Ayyaş’ın Teki Adam da yoluna devam ederek okuluna ulaştı…