"Yobaz" te­ri­mi, ge­nel­lik­le aşırı tu­tu­cu, dar gö­rüş­lü ve hoş­gö­rü­süz ki­şi­le­ri ta­nım­la­mak için kul­la­nı­lır. Bu ki­şi­ler, kendi inanç ve de­ğer­le­ri­ni mut­lak doğru ola­rak kabul eder ve fark­lı gö­rüş­le­re karşı ta­ham­mül­süz ola­bi­lir­ler. Yo­baz­lık, sa­de­ce dini ko­nu­lar­da değil, si­ya­si, sos­yal ve kül­tü­rel ko­nu­lar­da da gö­rü­le­bi­lir.” Y/Z’nin sap­ta­ma­sı bu. Öz ola­rak gö­rü­len o ki, ya­şa­mın her ala­nın­da yo­baz­lık ol­gu­su ile kar­şı­la­şı­la­bi­lir. Benim öze­tim ise, şöyle; dü­şün­me­yen, din­le­me­yen ve an­la­ma­yan kişi yo­baz­dır(!) Bu kadar mı? Hayır, bu kadar değil; kendi çı­ka­rı ol­du­ğu zaman duy­ma­yan, gör­me­yen ve inat­la di­re­nen­dir yobaz. İşin il­ginç yanı, yo­baz­la­rın bil­me­den karşı çık­tık­la­rı, bi­le­rek karşı çık­tık­la­rı­nın kat kat üs­tün­de­dir. Ve büyük ola­sı­lık­la di­ren­di­ği şey­le­rin büyük bö­lü­mü, kendi ya­ra­rı­na ola­bi­lecek şey­ler­dir ki, o karşı çı­kı­şıy­la kendi za­ra­rı­na olanı yeğ­ler…Ancak yo­baz­lar di­re­nir­ken, mut­la­ka bir­ta­kım çı­kar­cı­la­rın hak­sız ve hu­kuk­suz çı­kar­la­rı­nı gü­ven­ce­ye alır­lar. Lafın özü şu, dım­dız­lak bir yobaz olmaz, mut­la­ka da­yan­dı­ğı bir güç var­dır. Sırt­la­rı­nı sı­vaz­la­yan­lar var ol­duk­ça onlar var ol­ma­ya devam ede­cek­ler­dir; yo­baz­lar­da kendi bin­dik­le­ri dal­la­rı kes­me­ye devam ede­cek­ler­dir! Ya­şa­ma iliş­kin ola­rak bil­dik­le­ri­ni san­dık­la­rı şey­ler, nor­mal bir ya­şa­mı sür­dür­me­ye ye­tecek veya istem ve bek­len­ti­le­ri kar­şı­la­ya­cak dü­zey­de de­ğil­dir. Çünkü on­la­rın bil­dik­le­ri­ni san­dık­la­rı şey­ler ön­ce­lik­le nor­mal öğ­ren­me ku­ral­la­rı ile bağ­daş­maz ve bi­lim­sel­li­ğe ters düşer. Ancak ta­am­mü­den on­la­rı gü­dü­le­yen­ler, o şe­kil­de bil­me­le­ri­ni ister ve sağ­lar­lar. Öğ­ren­dik­le­ri­ni san­dık­la­rı şey­ler mer­di­ven altı ürün­le­ri olup; ka­pi­ta­liz­min yan çık­tı­sı­dır. Rüz­gâr ol­ma­yan bir or­tam­da üf­le­ye­ni ol­ma­yan fı­rıl­dak dön­mez(!) Yo­baz­la­rın var­say­dık­la­rı akıl, sokma akıl­dır ki, ata­la­rı­mı­zın de­di­ği gibi; “Sokma akıl üç adım gider(!)” Bütün bun­la­ra kar­şın ya­şam­la­ra sı­van­ma­sı, on­la­rın var­lı­ğın­dan ne­ma­la­nan­la­rın var ol­ma­sı ile iliş­ki­li­dir.
En az bil­dik­le­ri­ne en çok ina­na­lar her şey­den önce ya­şa­mı ken­di­le­ri için ya­şan­maz kı­lar­lar! Çünkü saf ve temiz ina­nan­la­rın art ni­yet­li ve kendi çı­ka­rı­nı ön plan­da tutan ya­lan­cı­la­ra inan­ma ola­sı­lık­la­rı ol­duk­ça yük­sek­tir. As­lın­da, inan­ma ih­ti­ya­cı için­de olan­lar, al­da­tıl­ma­ya en yakın olan­lar­dır.
Yo­baz­lı­ğın te­me­lin­de­ki ce­ha­let, ko­lay­ca or­ta­dan kal­dı­rı­la­bi­lecek gibi de­ğil­dir. Karl Marks bunu şöyle vur­gu­lu­yor: “Ce­ha­let ay­rı­ca­lık­lı sı­nı­fın elin­de us­ta­ca kul­lan­dı­ğı bir si­lah­tır.” De­mok­ra­tik ol­ma­yan dev­let­ler bu si­la­hı ku­rum­la­rı ara­cı­lı­ğıy­la bolca üre­tir­ler. En önde ge­le­ni, ca­hil­leş­ti­ren eği­tim­dir(!)
Sos­yal med­ya­da ce­ha­le­tin ni­te­lik­le­ri (ni­te­lik­siz ligi) şöyle özet­le­ni­yor:
-Ce­ha­let asla sor­gu­la­maz daima yar­gı­lar.
-Ce­ha­let öğ­ren­mez, yal­nız ve hep ina­nır.
-Ce­ha­let asla oku­maz ve öğ­ren­mez, gerek duy­maz, o hep hat­me­der.
-Ce­ha­let hoş gör­mez, hep kat­le­der.
-Ce­ha­let il­kel­dir asla sos­yal­leş­mez.
Ca­hil­ler, hiz­me­tin­de ol­duk­la­rı ege­men­ler le­hi­ne ha­re­ket et­tik­le­rin­den, top­lu­mun en zayıf hal­ka­la­rı­na sal­dı­rır­lar. Ama asıl gö­rev­le­ri, bir bi­çim­de temel hak­la­rı ka­zan­ma ve ko­ru­ma ama­cıy­la ha­re­ket eden mu­ha­lif un­sur­la­ra sal­dır­mak­tır! Ay­dın­lar, bilim in­san­la­rı, sen­di­kal mü­ca­de­le veren ön­der­ler ve yurt­se­ver­ler her zaman yo­baz­la­rın he­de­fin­de ol­muş­tur. Oysa yo­baz­la­rın en çok kul­lan­ma­la­rı ge­re­ken, sal­dır­gan ve kaba güç değil; yaşam ko­lay­laş­tı­rı­cı­sı ola­bi­lecek olan akıl­dır. Akla ih­ti­yaç­la­rı ol­du­ğu­nu akıl­la­rı­na ge­tir­me­dik­le­ri sü­re­ce, sü­rül­dük­le­ri yer­le­re git­mek­ten kur­tu­la­ma­ya­cak­lar­dır(!)