Zaman zaman tarih ile ilgili okuduğum ilginç yazıları ve fotoğrafları arşivliyorum. Bu gün bu arşivlediğim yazılardan bazılarını yazacağım. 

KÜRK MANTOLU TÜRKLER

Fotoğraf da gördüğünüz göç eden kadınların üstünde ki, kürklerle zengin bir hanım portresi çizilse de aslında fotoğrafın ardında başka bir olay vardır...
1950'li yıllarda Bulgaristan'dan göç eden Türklerin yanlarına sadece elbiselerini almalarına izin verilirdi. Bu nedenler Türkiye'ye geçtiklerinde kürklerini satarak en azından elerinde bir miktar paralarını kurtarmış olabiliyorlardı.

“BU FOTOĞRAF, LIFE DERGİSİ FOTOĞRAFÇISI JACK BIRNS TARAFINDAN 1950 YILINDA EDIRNE TREN GARI'NDA ÇEKILMIŞTİR.” 
Kadınların hepsinin üzerinde kürk olmasının nedeni ise;  Bulgaristan'ın göç eden Türklerin yanlarına sadece elbiselerini almalarına izin vermesi. Ömürlerinde hiçbir zaman kürk giyme fırsatı bulamayacak olan bu kadınlar, ellerindekini satıp parasıyla kürk alıyorlardı ki; Türkiye'ye geçtiklerinde kürkü satarak en azından bir miktar paralarını kurtarmış olabilsinler.., Dünya tarihinin en üzücü sahnelerinden biri de 1950'li yıllarda Bulgaristan Türklerinin maruz kaldığı insanlık dışı muameledir. Bu süreçte taşınmaz mallarının bir çoğunu arkasında bırakan Bulgaristan Türkleri taşınabilir mülklerini yanlarında götürmek istemiştir; ancak faşizan bir yönetime sahip Bulgaristan hükümeti Türklerin yalnızca kıyafetleri ile gitmesine izin vermiştir. Gidecekleri yurtta kendilerini neyin beklediğini bilmeyen Bulgaristan Türkleri hem daha sıcak tutması hem de her yerde satıldığında iyi para etmesi hasebiyle kürk satın alarak Türkiye'ye gelmişlerdir.

Tarihten gelen bazı olaylar vardır ki günümüzde deyim gibi dilimize yerleşmiş olup ve bizlerde işin aslını bilmeden kullanıp dururuz. İşte onlardan bir kaçı:  

NÜFUS KAĞIDINA,  NİYE KAFA KÂĞIDI DENİRDİ?
Osmanlı Devleti uyruklarına verilen 24X35 cm boyutlarında tek yaprak kimlik belgeleri, 1863'te yapılan tahrir-i nüfus ( genel nüfus sayımı) sonrasında verilmeye başlandı. Halk arasında nüfus tezkeresi, nüfus kağıdı denen bu belgenin ön yüzünde, bezemeli bir çerçeve içinde matbu olarak üstte padişahın tuğrası ve “Devlet-i Aliyye –i Osmaniye tezkeresidir” başlığı, alt sol köşede Nezaret-i Umur-ı Dâhiliye “(İçişleri Bakanlığı) mührü vardır. Tezkirede, kişinin ismi ve şöhreti, baba ana adları, doğum yeri, tarihi, dini, mesleği, evli olup olmadığı, boyu, göz rengi, nüfus kütüğü, Osmanlı uyruğu  olduğuna ilişkin kayıtla, 1 kuruşluk pul, mühür ve tarih, arka sayfada ise diğer bolümler vardır. 
Tezkirelere kafa kağıdı denilmesinin sebebi, erkeklerin bu belgeyi sekize katlayıp feslerinin içinde ki kesede taşımalarındandı. Böylece Osmanlının simgesi olan fesle, uyrukluk belgesi tezkire daima bir arada bulundurulur. Kontrollerde “Kafa kağıdını çıkar” dendiğinde, tezkire göstermeyen karakola götürülürdü. İşte “kafa kâğıdın ne?” Sorusunun hikâyesi bu.  

KAYMAKAM
VEKÂLETEN YÖNETİCİ
“Kaim-i makam” (makamda duran), yetkileri üstlenen vekil demektir. Osmanlı Devleti'nde, sadrazam sefere gittiğinde, dönüşüne kadar payitaht İstanbul'da sadaret kaymakamı unvanıyla bir vezir kendisine vekâlet ederdi. Aynı sırada padişahta Edirne'de ise bir başka vezir sadrazamın ikinci vekili olarak ve RİKÂP KAYMAKAMI unvanıyla padişahın yanında bulunur; payitahttakine İSTANBUL KAYMAKAMI denilirdi. 
Tanzimat döneminde, taşra yönetiminde düzenlemeler gidilirken vilayet ve sancakların, kaza denen bölgeleri, konumlarına göre kaza kaymakamlığı ve nahiye müdürlüğü olarak teşkilatlandığında, kazayı vilayet valisinin vekili sıfatıyla yöneten mülkiye amirlerine kaymakam dendiği gibi, orduda da binbaşılıkla miralay(albay) arasında ki rütbeye de kaymakam denilirdi. 
Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir ara, VALİ KARŞILIĞI (İLBAY), 
KAYMAKAM YERİNE (İLÇEBAY), 
sözcükleri benimsendi. 
ŞARBAY (BELEDİYE BAŞKANI), 
SAYLAV (MİLLETVEKİLİ), 
KAMUTAY (BÜYÜK MİLLET MECLİSİ), gibi daha birçok Türkçe karşılık yasallaşamadı. Askeri rütbe kaymakam yerine ise yarbay öngörüldü. 

Sonuç: Günümüzde de il ve ilçe yöneticilerimiz Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre ama Osmanlı Devleti'nden kalma vali, kaymakam şanlarıyla görev yapıyorlar.