Federal Almanya Cumhuriyeti vatandaşları ayağa kalktı, sokak gösterileriyle sağlam duruş gösteriyor. Her fırsatta sokak gösterilerine hiç ara verilmiyor. Böyle yoğun kitle hareketi, iki Almanya birleşmesinden önce Doğu Almanya’da görülmüştü. Otuz dört yıl sonra ülke yine ayağa kalktı, KIŞ uykusundan uyandı.
Tüm Dünya’da ve Avrupa’da sağ, koyu, tutucu radikal partilerin oyları yükseliyor. Çoğunluğu temsil eden halk, ayrımcılığa, haksızlığa uğrayan azınlık grupların sorunlarına karşı üç maymun misali yıllarca karşı koymadı, rahatını bozmadı.
Almanya için Alternatif (AfD) partiden bazı milletvekillerinin Kasım ayında katıldığı gizli toplantı 10 Ocak’ta ortaya çıkınca halk uyandı. Sığınan, iltica eden yabancılar ve geçmişinde göç tarihi olan Alman vatandaşları, hatta onları koruyan Alman vatandaşların sürgüne gönderilmesi plânlanmıştı.
Almanya, Hitler rejiminin başladığı 1933 yılını hiç bu kadar yakından anımsamamıştı.
Hitler’in partisi Demokrasi yoluyla, seçimle devleti idareyi ele almış, tek partili diktatörlüğe geçmişti. 1939 İkinci Paylaşım Savaşı başladığında ülkede demokrat kalmamıştı. Hapislerde çürüyen veya işkencede öldürülmeden kurtulanlar yurt dışına gitmek zorunda kaldı.
Musevi inancında olan insanların iyimserleri soykırımda toplama kamplarında öldürülmüştü. Biz Alman vatandaşıyız, atalarımız Birinci Paylaşım Savaşı’nda bu ülke için savaştı, ödül nişanları aldı, bize bir şey yapamazlar, diye
düşünüyorlardı.
Tehlikenin farkına varanlar ülkeyi zamanında terk edebildi.
Yıl 2024 Almanya’da Yahudi ve göçmenlere karşı düşmanlığı, seçilmiş bir parti önderliğinde yürütülmesine halk, buraya kadar diyerek durdurmaya çalışıyor.
Gösteri ve gösteriye katılanlar sayılamayacak kadar fazla. Göç kökenli olan vatandaşların olmadığı Doğu eyaletlerde göçmen düşmanlığı ön plânda. Üç Doğu eyaletinde bu yıl seçim var. Yine Haziran ayında Avrupa Parlamento seçimleri yapılacak. Yeni vatandaşlık yasasına göre Alman vatandaşı olacakları, şimdiden seçimlerin ve katılmanın önemi hatırlatılmalı.
Ailesinde göç hikâyesi olanların sayısının yirmi dört milyon olduğu sanılıyor. Almanya’ya konuk işçi olarak gelen ilk nesil ve ikinci nesil göçmen sayılıyor. Üçüncü nesil bu sayıya dahil edilmiyor, kurala sayıma göre. 1990 yılına kadar Doğu Almanya’ya gelenler de bu gruba dahil.
Aşırı sağ radikal parti düşüncelerine göre vatandaşlık sınıflara ve böylece değerlere ayrılıyor. Alman vatandaşlar, Alman pasaportu taşıyanlar. Vatandaşlık kâğıt değerine indirilmiş oluyor.
Göçmenlerde uyarılan korku ve endişeleri hafifletmek amacıyla Federal Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Cumhurbaşkanı Walter Steinmeier öncü düşünür göçmenleri ve göçmen kuruluş, dernek ve vakıf yöneticilerini davet ettiler. Basın açıklamaları halkı biraz rahatlattı. Afrika ve Asya kökenli göçmenler biz buralıyız, dediler.
Gösterilerde en fazla görülen bu aşırı milliyetçi partinin yasak edilmesi afişlerde yazıyordu. Basın ve medyada tartışılan önemli bir konu olarak gündemi meşgul ediyor.
Siyasal bilimcilerin çoğu parti yasaklanmasına karşı. Bir parti yasaklanması, kapatılması işlemi mahkemede yıllarca sürüyor. Bu, tarihte denenmiştir. Şu anda sayısal çok oya sahip bir parti kapatılmadan, demokrasiye sahip çıkılmalı.
1933 yılı tekrarlanmamalı, işlenen hatalar tekrar edilmemelidir. Demokrasiden daha iyi bir idare sistemi yoktur.
Demokrasi kelimesi antik Yunancadan anadil Latinceden türetilen dillerde kullanılıyor. Demo halk, kratos iktidar anlamında. Halkın kendini yönetmesi ya da halkın halk adına yönetilmesidir.
Bu tarifi genişletmek gerek. İnsanın saygınlığına değer veren, kişilerin karşılıklı anlayış içinde birbirlerine özgürlük tanımalarını ve bunun için sorumluluk duymalarını birlikte yaşamanın temeli olarak alan yaşam biçimidir.
Türkiye bu yönetimle yönetilen bir ülke olduğu için, 1960 yılında konuk işçi olarak gelen işçiler bu konuda uyum sorunu yaşamadılar.
Türkiye, medeni BATI demokrasilerinin ifade hürriyetini bütün genişliğiyle benimsedi. B.Felek
Bugün 2024 yılında demokrasi nasıl işliyor, Türkiye’de yaşayan siyasal bilimcilere yorumu bırakmalı.
Demokrasiyi korumanın ilk şartı bireylerin demokrat olma bilincini içselleştirmesidir. Yani sistem aşağıdan yukarıya işlemelidir. Ailede, yuvada, anaokulunda, okullarda da demokrasi kuralları geçerli olmalıdır.
Politikacılar seçim kampanyalarında oy avcılığı kaygısıyla sağ, tutucu ve radikal partinin dilini kullanmamalıdır.
Dilin gücünü hemen hemen her makalemde dile getiriyorum. Sığınmacı, iltica eden, göç geçmişi olan grupları doğru sözlerle anlatılmalı. Hepsini bir çekmeceye koymak, yanlış anlaşılmaya sebep oluyor.
Birey, seçimlerin önemini kavramalı, seçimden sonra seçtiği milletvekili aracılığıyla demokrasiye katılmaya devam etmelidir.
Alman basın ve medyası teni, dini, adı ve görünüşü ile başka edilenleri görülür yapmalıdır. Göçmenlere de yönetici görevleri verilmeli, onlar hakkında uzman olanlarla değil, bizzat kendileriyle konuşmalı, söz hakkı verilmelidir.
Yahudi düşmanlığına karşı önlem alındığı gibi, İslâm ve Türk düşmanlığına karşı da önlem alınmalı. Emniyet birimleri tarafından ciddiye alınmalı ve vatandaş korunmalıdır.
Berlin Uyum ve Aile Senatörü Cansel Kızıltepe resmi dairelerde göç kökenli insanlara da görev verilmesi için anket uyguluyor.
Dikkatle takip etmeliyiz. Biz yazan öncü düşünürler dernek, vakıf ve diğer sivil kuruluşları uyarmalıyız.
AfD’nin söylem ve parti tüzüklerini anlamaya çalışmalı. Ki karşı koyacak argümanları derlemek mümkün olsun.
Demonstrasyonların etkisi sokakta kalmasın Alman halkı çoğunluk toplumun sağlam duruşu günlük yaşama dahil edilmeli. Modern vatandaşlık yasası, yıllarca Almanya’da yaşayan Türk toplumuna katılma fırsatı veriyor. Bu fırsat eşitliğini iyi değerlendirmekten başka çare yoktur.
Dernek, vakıf diğer kuruluşlar ve tüm bireyler Almanya’dan Türkiye’yi idare etmeye kalkmayarak, torun ve çocukların geleceğine Almanya’da sahip çıkmalıdır. Birinci neslin emeği boşa gitmemelidir.
Bu tutum, Türkiye’de gelişen olaylara karşı ilgi duymamak anlamına gelmez. Gönülde iki kalp taşımaya devam ederek, idareyi, son sözü orada yaşayanlara bırakmak daha akıllıca eylem olur.
Federal Almanya Cumhuriyetinde Demokrasiye sahip çıkmak, 1933 yılında yapılan hatalardan korumak anlamına gelir.
Tarih, geçmişte işlenen hatalardan ders alınmazsa tekerrür eder.
Hoşça kalın!