1967-68 ler de, Okulda, Amerikan bağışı Marsal yardımı, sıvı yağa,Türk malı menşei buğdaydan yapılı, mis kokulu somun ekmeğini batırarak sabahları karnımızı doyuracaktık..!!

Evden aldığımız bir yudum sevgiyle adap de olup okula gidiyorduk; içimizi öğretmenlerimiz den aldığımız sıcaklıkla ısıtıyor ona göre; defteri kitabı kalemi, boynumuza asılı olan bez çantamız da taşıyorduk. 

Öğretmenlerimiz temenni ederlerdi" kahvaltı etmeden okula gelin" Annem inanmazdı biliyordu benim açlığa olan tahammülümün olmadığını. 

Ne olursa olsun mutlaka, tandır ekmeğine, tere yağı ve üstüne Zile pekmezini sürer bir bardak taze sağılmış inek sütü ile beni doyurur gönderirdi.

Okulda su yoktu ellerimizi gün boyu hiç yıkayamazdık iklim özelliklerine göre kar yağmışsa ellerimizi karla temizler ona göre gün boyu sınıflara girer çıkardık. 

Amerikan yapımı, Marsal yardımı, sıvı yağını çocuklara yedirmekle; güya okullarda olan salgının önüne geçilecekti..!

Hal bu ki, Ege'de Akdeniz'de Marmara'da her yanımıza dikili olan zeytin ağaçlarımız dan hiç haberimiz yoktu.

Belki de o tarihlerde Doğuanadolu da; hayatında hiç zeytin yememiş köy çocukları bile vardı.

Hal böyle iken ne salgın önlendi nede ellerimiz ayaklarımız temiz kaldı.

Tek tesellimiz bizi bu günlere taşıyan Kars'ın temiz havası ve akması gereken, yerler de akmayan, temiz suyu oldu.

Memleketim, can memleketim..!!

Kalın sağlıcakla sevgiyle..