İbn-i Haldun, “Coğrafya kaderdir” der.
Doğdunuz coğrafya, her yönüyle üzerinize yapışır.
Fiziksel yapınızı, duygularınızı da etkiler…
Coğrafya, kültürel dokularımızın oluşumuna ve farklılığımıza da büyük katkı sağlar…
***
21 Mart, Kuzey Yarım Küre’de yaşayan tüm toplumlar için önemli bir tarihtir.
Gündüz ve gecenin eşitlendiği, Kış mevsiminin sonuna yaklaşıldığı, ilkbaharın başladığı bu tarih sanki yeniden doğuşun ve yaşamla yeniden kucaklaşmanın adı gibidir…
“Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” der Atalarımız.
Kuzey Yarım Küre’de kış mevsimi bölgesel farklılıklar olsa da genelde çok soğuk geçer.
Uzun geçen kışlar, başta insanlar olmak üzere tüm canlıları olumsuz yönde etkiler…
İnsanlar, ısınmakta, yiyecek bulmakta, büyük sıkıntı çekerler. Hayvanlar da aynı sıkıntıyı çekerler. Yollar ulaşıma kapanır. Hasta olanları kurtarabilmek oldukça zor olur. Elbette tüm bu durumları genel anlamda söylüyorum yoksa tuzu kuru olanların, ağaların, beylerin, kralların, sultanların göreceli olarak böyle bir sorunları yoktur.
Tüm bu zorluklar, sadece bugünleri anlatmıyor elbette… Onbinlerce yıl öncelerinin dipsiz kuyularından gelen çığlıkların sesini de anlatıyor.
***
Kuzey Yarım Küre’de Kıştan kurtulup, bahara çıkmak… Elbette bir coşkuyu, bir kutlamayı hak ediyor… Bu kutlamaları da; toplumlar çağlar öncesinde mitolojik masallarla işleyerek bir kutlamaya dönüştürmüşlerdir.
Kışın çok soğuk yaşandığı Anadolumuz’un bir köyünde çocukluğu ve ilk gençlik yılları geçmiş biri olarak; baharın nasıl dört gözle ve özlemle beklendiğini bilirim.
Hayvanlar hep ahırlardadır. Samanı, yemi, küspesi kalmamıştır. Sular buz tutmuştur. Evlerde un, yağ kalmamıştır. Yakacak kalmamıştır. Isınmakta zorluk çekilmektedir. Herkes zorunlu bir yardımlaşmanın içine girerler, yazın ödeşmek üzere birbirlerine ödünç verirler.
Kasabadan alışveriş yapanlar da “ harmana” diyerek deftere yazdırırlar borçlarını.
***
Kar çiçeği, kardelen, süt çiçeği, itdirseği adları aslında bir çiçeğin adıdır. Kardelen çiçeğinin ortak adı…
Bizim yöremizde; kardelene yani karçiçeğine “itdirseği” derdik. Niye böyle derdik bilmiyorum…
İtdirseği çiçeğinin karların altından gün ışığına çıkarak kendisini göstermesine çocuklar olarak çok sevinirdik. Her nedense koparmazdık. Bu çiçeğin yenmez olduğu zehirli olduğu belleğimize yazılmıştı. Bu çiçeğin karların altından çıkması; çok sevdiğimiz nevruzun, çiğdemin de yakında çıkacağının habercisi olarak; bahara göz kırpmak gibi algılanırdı…
Doğa canlanmış, otlar yeşermeye başlamıştır. Otlar, insanların ve hayvanların beslenmesi için çok önemlidir. Yemlik, ebegümeci, sirken, gulundişi(bir çeşit tere), madımak gibi otlar yemek yapmak, salata yapmak için veya yufka ekmeğe dürüm yapıp yemek için insanların imdadına koşmuş gibidir…
Hayvanlar dıkılı kaldıkları ve zor geçirdikleri bir kıştan sonra dışarıya koşarak, tekmeler atarak, zıplayarak farklı sevinçle çıkarlar. Onlar da değişimi yürekten hissederler, doğada kendilerini bir ziyafetin ve bir bayramın beklediğini derinden hissederler…
***
Tüm bunlar Kuzey Yarım Ülkelerindeki Halklarda benzer şekillerde yaşanır…
Halklar, Atalarının bu yönde mitolojikleştirdiği masalın peşinden giderek; baharın coşkusunu bir kutlamaya dönüştürürler.
***
Nevruz; Türklerin mitolojisinde Ergenekon'dan çıkış günü; kurtuluşun, yeniden varoluşun ve bahara kavuşmanın bir sembolüdür. Bugünün tarihi de 21 Mart olarak kabul görür. Eski Türk takviminde de 21 Mart yeni yılın ilk günüdür…
Nevruz bayramı Kürt ve İran Halklarının mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi'ne dayandığına da inanılır.
Nevruz diğer Türk devlet ve topluluklarında da kutlanılır.
Azerbaycan’da Novruz, Kazakistan’da Navrız meyramı, Kırım Türklerinde Navrez, KKTC’de Martdokuzu, Kırgızistan’da Nooruz, Baı Trakya Türklerinde Mevris adları ile kutlanıyor.
Arnavutlukta ise Sultan Nevruz olarak kutlanıyor.
Afganistan’da da Nevruz bayramı Gül-i Surh festivali(Kırmızı Gül Bayramı) olarak kutlanıyor.
Balkanlarda da çeşitli farklılıklarla bu bayram kutlanıyor.
***
2010'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Nevruz Bayramını “Dünya Nevruz Bayramı” olarak ilan etmiştir. Ayrıca, 2009 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, nevruzu Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi 'ne dâhil etmiştir.
***
Görüldüğü gibi, Dünyanın büyük bir kısmında değişik adlarla ve şekillerde kutlanan Nevruz Bayramı, Dünya manevi kültür mirası olarak da tescillenmiştir.
Ülkemizde de kültürlerin bölgesel farklılıklarla bu bayramı hep kutladıkları bilinmektedir…
Bu bayram bazı ülkelerde resmi bayram ve resmi tatil yapılıyor. Ülkemizde de bu bayramın resmi bayram olduğu günleri görmek istiyoruz…
***
Nevruz Bayramı dedik, Nevruz felsefesi dedik. Hani bu yazıda Nevruz felsefesi der gibisiniz…
Felsefe aynı zamanda bir köken sorgulamasını da yapar. Nevruz Bayramını doğuran nedenler sıkıntılar, yoksulluklar, esaret ve sonrasında kurtuluşa, günışığına çıkışın da bir sembolüdür…
Yazımın içinde de bu tür köken sorgulamaları yapmaya çalıştım.
Nevruz Bayramımız kutlu ve mutlu olsun…