Kadınlar erkekler için değil, öncelikle kendileri için ve dünya insanlık ailesi için olması gerekenlerdir. Sosyal medyada bir anlatı gördüm, diyor ki; “Kadın olmazsa sosyalizm olmaz, sosyalizm olmazsa kadın kurtulmaz!” Kadınlar için en büyük tehlike cehalet (cahil kadın kendisinin düşmanıdır(!) ) ve insan olma olgunluğuna erişememiş geri kafalı ve tutucu erkeklerdir. Kadınlarımızın içinde bulunduğu koşulları en iyi anlatan Nazım Hikmet’tir:
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız”
(NAZIM HİKMET)
Attila İlhan’ın, en duyarlı dizeleri yaşamın sıcaklığı ile yüklüdür. Saygı duyuş ve değer bilirlik bir sarmala dönüşür. Dönüşü olmayan düşlerin ardında, sürgüne durur özlemler.
Kendisi için düşündüklerini okurlarıyla paylaşır. Çünkü yazmak, ayrımsız paylaşmaktır…
Ben Sana Mecburum.
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusuSebahattin Ali en ilginç bir siyasi cinayetin ayak izlerini kabul etmekte zorlanacağımız yerlere taşır. Oldukça üretken ve direşken olan bu güzel insanın, daha fazla güzellikler üretmesine tahammül edemediler. Eli kanlı katilleriyle ve hunharca son verdiler yaşamına. Toplumsal bellekteki kapanmayan yararlardan biridir. Her mevsim kanamaya devam eder.
Sebahattin Ali denince Aldırma Gönül ve Kürk Mantolu Madonna akla gelir. Eskisi Gibi şiirinden iki dörtlük paylaşıyorum: Seneler sürer her günüm,
Yalnız gitmekten yorgunum;
Zannetme sana dargınım,
Ben gene sana vurgunum.
Başkalarına gülsem de,
Senden uzakta kalsam da,
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sana vurgunum.
CAN BABA:
Gerçek arayan Can Baba’ya baksın. Doğru, dosdoğru ve harbi…Gizlisi saklısı olmayan bir insan. Aynı zamanda “taşı gediğine koyma” ustası. Gereken yerde ve gerektiği gibi davranıp konuşan bir insan. İnsan dediysem, o insanın hası…
HERŞEY SENDE GİZLİ***
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
ENVER GÖKÇE.
Umudun, direncin, onurlu bir yaşam kavgasının ödünsüz neferi. Her şey için, her zaman ve hep direndi. Kanunsuzlara, hak-hukuk tanımazlara karşı yüreklice ve meydan okuyarak:
Sana selam olsun
Zincirin zulmün kar etmediği,
Kırbacın kar etmediği
Büyük tahammül!
Gel günlerim gel de dol!
Gel Aydınlım, İzmirlim,
Gel aslanım Mamak’tan
Erzincan’dan, Kemah’tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan…
AHMET ARİF.
Acılarla karılmış dostluğun, mertliğin ve yiğitliğin simgesi. Umudun gür sesi ve cümle hakların savunucusu. Ayrımsız gül açımlarının, sevdanın ve yaşamın dostu. Yüreğinde olanları paylaşan bir yiğit insan…
İşte kan tutmuş korsanlar,
Haramla beslenmiş azgın,
Düzmece peygamberler
Ve cüceleri
Ve iğdiş ve aptal kölelerine karşı,
İşte bir kez daha
Bu can bendeyken,
Delin, divanenim işte
Uuuuy gelin…
Bu yasaklar,
Firavun kalıntısı.
Yoksun,Akdan – karadan.
Gizline, canevine kurulu faklar.
Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
Murdar tutkusuna dünyasızlığın,
Gün ola, düşesin bekler.
Düşme! Ölürüm…
Gözlerinden, gözlerinden olurum.
Her şeyimiz olan bizim kadınlarımız için, son sözü Neşet Ertaş’tan alalım:
“Kadın insandır, biz insan evladıyız!”