Yavuz Sultan Selim denince aklımıza hemen Şah İsmail geliyor…

Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail tarihimizin iki hükümdarı ve şairidir

Şah İsmail, Türk Safeviler’inin Şahı.

Yavuz Sultan Selim, Osmanlı Devleti’nin Padişahı.

Şah İsmail, 1486 – 1524 yılları arasında yaşamıştır.

Yavuz Sultan Selim ise, 1470 – 1520 yılları arasında yaşamıştır.

Her ikisi de şairdir. Yavuz Sultan Selim, şiir yazarken Türkçe’yi değil Farsça'yı tercih etmiştir.

Şah İsmail ise şiirlerini Türkçe yazmıştır.

Yavuz Sultan Selim şiirlerinde: "Selimi" mahlasını kullanmıştır.

Şah İsmail ise, "Hatayi" mahlasını kullanmış.

Size iki örnek şiir sunmak istiyorum.

Hatayi'den:

Gönül ne gezersin seyran yerinde(*)

Âlemde her şeyin var olmayınca

Olura olmaza dost deyüb gezme

Bir ahdine bütün yar olmayınca

***

Yürü sofi yürü yolundan azma

İlin gıybetine kuyular kazma

Vurub her dükkânda mataın çözme

Yanında mürşidin var olmayınca

***

Şimdi de; Selimi'den bir şiir:

Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etdi felek

Giryemi kıldı fûzun eşkimi hûn etdi felek

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân

Beni bir gözleri âhûya zebûn etdi felek

***

Yavuz Sultan Selim, Türk- Müslümanlığının ilk halifesi olarak, "Sünnî" mezhebi resmi “mezhep” hale getirmek istemiştir. Buna karşı çıkanları da kılıçtan geçirmiştir. Sünnî Osmanlı yönetimi ve şeyhülislamı, Alevi yurttaşları " kızılbaş, "sapkın", "dinsiz", " mum söndürücü" diye suçlarken, üretici durumda olan bu topluluktan aldığı vergilerle geçiniyorlardı. O zamanlarda, Osmanlı "çalış yiyelim" düşüncesindeyken, Alevi Türk, Türkmen toplulukları: "Çalışalım yiyelim" düşüncesindeydiler.

Şu Avşar deyişi o zamanlardan kalmadır:

"Şalvarı şaltak Osmanlı

Eğeri kaltak Osmanlı

Ekende yok, dikende yok.

Yemede ortak Osmanlı

Yavuz Sultan Selim, tahtı için kardeşlerini boğdurmuştur. Kellesini aldığı sadrazam ve devlet adamlarının sayısı bile bilinmemektedir. Resmi mezhep haline getirdiği "Sünnî" mezhebin dışındakileri sapkınlık, Osmanlı'ya karşı duruş olarak algılamış ve yüz binlerce Türk Alevi'yi kılıçtan geçirmiştir.

Diğer taraftan, Türk soyundan olan ve İran'da Safevi Devletini kurmuş olan Şah İsmail, Türkler tarafından çok sevilen bir lider olmuştur. Yazdığı Türkçe şiirleri dilden dile dolaşarak günümüze kadar gelmiştir. Anadolu'da Şah İsmail sevgisi ve taraftarı o dönemlerde hızla artmıştı.

Şah İsmail'in yaymaya çalıştığı Alevilikle, Anadolu insanını yaşam ve yaşam anlayışı uyuşuyordu. Kökünü "Erdebil Tekkesinden alan bu anlayış, İslamiyet ileTürk inançlarını bir arada yoğurarak yeni bir anlayış oluşturmuştu. Bu yeni inanç düzenine göre, kadın- erkek ayrımı yoktur. Aile toplumun kurucu birimidir. İçki yasak değildir. İnsanların birbirini küçümsemesi doğru ve tanrısal değildir. Kadının kapanması, erkeğin buyruğu altında bir araca dönüştürülmesi doğru değildir. Çalgı, müzik, oyun eşliğinde tören düzenlemek insanın doğal ihtiyaçlarıdır. Şeriatın getirdiği kurallar çok katı ve acımasız olarak algılanıyordu. Oruç, namaz, hac, zekât görevleri kişilerin isteğine bağlı bir durum, gerekli de değil diye düşünülüyordu.*

Göçebe, konargöçer Türk toplumu içinde bu durum ilgiyle karşılandı ve çok taraftar buldu.(*

Yavuz Sultan Selim, Doğuda Şah İsmail'in güçlenmesinden rahatsız oluyordu. Aleviliğin yayılmasını önlemek istiyordu. Şah İsmail ile Yavuz Sultan arasında yazışmalar bile dinî yöndendi." Sen yanlış yoldasın, ben doğru yoldayım" şeklinde karşılıklı suçlamalarla doluydu. Yavuz Sultan Selim bir mektubunda; Şah İsmail'e : ..."Ben Sultan Beyazıt oğlu Sultan Selim, sen ki ey eşek Türk"...Diyebiliyordu...

1501 yılında, Anadolu’dan giden Türkmenler, İran’da Türk Safevî Devleti’ni kurdular. Bu devletin kurulmasına: Ustaclu, Şamlu, Bayat, Avşar, Beğdili, Döğer, Yüreğir, Kınık, Bayındır, Salur, Eymir, Halep Türkmenleri, Rumlu, Çepni, Musullu, Tekelü, Bayburdlu, Karadağlu, Çapanlı, Turgutlu, Karamanlı, Dulkadırlı, İspirli, Hınıslı, Tokaçlı, Varsaklar… Katkıda bulunmuşlardır... Bu aşiretlerin büyük bölümü Alevî idi (bu konudaki ayrıntılar için Bakınız: Prof. Faruk Sümer; Safevi Devleti’nin Kuruluşunda Anadolu Türklerinin Rolü, TTK Yayını).

Şah İsmail, Savaştan yana değildi. Barış istiyordu.

Tarih, Bu iki Türk liderini karşı karşıya getirdi.

1514 yılında Çaldıran Ovası’nda Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim ile İran’daki Türk Safevi Devleti’nin sultanı Şah İsmail arasında yapılan savaş bir mezhep savaşıydı. Osmanlı Sünni Mezhebi, Safeviler de Alevi mezhebini temsil ediyordu... Savaşı, Osmanlı kazandı. Bu savaşta Anadolu Türk Alevileri Şah İsmail’in yanında savaşırken, Kürtler Osmanlı’nın yanında yer almışlardır... Savaş sonrasında da Yavuz Sultan Selim Kürtleri ödüllendirmiş bölgede onlara geniş araziler ve yetkiler vermiştir... Bu durum bu bölgenin Türk Alevilerini sıkıntıya sokmuş, bu bölgenin Türkleri İran, Azerbaycan taraflarına doğru göçmeye başlamışlar... Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun nüfus dağılımı, Kürtlerin lehine değişmeye bu dönemlerde başlamıştır...

23 Ağustos 1514 yılında Çaldıran Ovasında, ilk kez ateşli silahların da kullanıldığı savaşta, Şah İsmail yenildi.

İki Türk, İkisi de hükümdar, ikisi de şair. Birbirini acımasızca kıran bir anlayış…

Dünden bugüne çok acılar yaşadık.

***

Her nedense, Tarih kitaplarımız bunları gerçek yönleriyle yazmaz.

“Türklerin Tarihi” kitabının yazarı Doğan Avcıoğlu, Bir Türk Devleti olan “Safeviler’in Cumhurbaşkanlığı forsunda yer almamasının da büyük bir yanlışlık ve eksiklik olduğunu belirtir…

Şimdi de tutuyorsunuz günümüzde, İstanbul’da yapılan 3. Boğaz Köprüsüne “Yavuz Sultan Selim adını veriyorsunuz…

Yavuz Sultan Selim, tarihimizde her yönüyle tartışılan bir padişahtır… Bu köprüye verilen ad öncelikle Alevilere karşı bir tavır olarak algılanmaktadır…

Nitekim CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün:

“AKP İstanbul'daki 3. Köprü'ye Yavuz Sultan Selim adlı Alevi cellâdının adını vermiş. Bu, Alevilere yeni bir hakaret ve açık bir gözdağıdır.”Demiştir…

Bu köprüye verilecek en son isim Yavuz Sultan Selim’dir… Bu durum toplumsal iç barışımızı da olumsuz yönde etkileyecektir… Devlet bütçesinden önemli bir pay alan, Diyanet İşleri Başkanlığının da Sünnî mezhep için çalıştığını düşünürsek, Yavuz Sultan Selim’in Sünnîleştirme politikasının, günümüzde de Aleviler dışlanarak devam ettiğini söyleyebiliriz…

ÇEDES uygulamasıyla da Suni mezhebin Talibanları yetiştirilerek; şeriat düzeni düşleri kurulmaktadır…

***

Şah İsmail-Hatayi- den bir deyişle yazıma son vermek istiyorum.

Şu dünyanın ötesine

Vardım diyen yalan söyler

Baştanbaşa sefasını

Sürdüm deyen yalan söyler

Kaynaklar:

(*) İsmet Zeki Eyuboğlu, Hatayi ( Şah İsmail)

(**) S. N. Ergun