ÖZGÜRLÜK:

Özgürlük; zorunluluklarla olabilirliklerin uyumlu bileşimidir. Özgürlük, seçenek kullanabilirlik olarak tanımlanır. Seçeneğin olmadığı yerde özgürlükten söz edilemez. Seçenek nedir diye sorulduğunda; farklılıklar ve zorunluluklar bileşenidir denebilir. Burada temel olan özgür iradi tercihtir...Yapmak veya yapmamak bir başka zorunluluğun akarı olabilir. Özgürlük, zorunluluklara karşın, bireyin bilinçle yarattığı alanda tercih kullanabilmesidir. Birey kendisine yettiği oranda özgürleşir, bu nedenle özgürlük bir bakıma yalnızlıktır. Yalnızlaşan bireylerin nitelikleri artar…

 TUTUCULUK: 

 Öz yaşamına, olumlu ve gerekli katkıları sunmayan kişiler muhafazakardır. Bunun farkında olup olmamaları sonucu değiştirmez. Normal bireylerin yaşantılarının büyük bölümü, alışılmış tekrarlardan oluşur. Tekrar üretken ve yaratıcı değil, aksine körelticidir. Olabilirliklerin kayıplarıyla sonuçlanır.Yoğunluğu yüksek ortalama çoğunluk içinde yer alan bireyler, tekrarlı yaşamlara uyumları nedeniyle muhafazakardır. Ancak, yaşamı ve öz yaşamını sorgulayan bireyler muhafazakarlık alanının dışında konumlanmış olurlar. Bu nedenle pozitif ayrıksılar, değişim ve dönüşümlere öncülük ederler. Azınlıkta olan bu kişiler, genellikle toplumdan dışlanırlar. Bu dışlanan önderler şimdilerin, geleceğin ve insanlığın kaybıdır(!) Genellikle toplumlardaki dâhilerin oranı %2 veya %3 dolayındadır. Hukukun üstünlüğünü ve demokratik hakları güvenceye alan devletler dâhilerinden yararlanırlar. Demokratik olmayan ülkeler, dâhiler ile, toplumun geleceğini de yok ederler. Bu muhafazakarların neden oldukları zararlardandır(!)

SİVİL MİLLİYETÇİLİK:

Asker sivil değildir; herhangi bir oluşumun askerleri de sivil değildir. Askerlerin sivil olamayışlarının nedeni, özgür iradi yaklaşımlarda bulunamamalarıdır. Neyi ne zaman ve nasıl yapacağını bir otorite belirlemiştir. Çok dar bir aralık dışında iradi belirleyicilikten uzaktır. STK’lar tanımlanırken; “Bir sorun çevresinde, çözüm temelinde bir araya gelen; herhangi bir otoriteden (dinsel otoritelerde bu kapsamdadır) emir ve direktif almayan, as-üst ilişkisi olmayan, özgür iradi katılımcılardan oluşan yapılanma sivildir.

Sivil olmak özgür olmaktır. Özgür olmak, iradi olarak seçenek kullanabilmektir. Seçenek kullanabilmek, sorularına yanıt aramaktır. Yani soru sorabilmek, sivil olmanın bir sonucudur. Çözüm arayan özgür birey, soru sorarken, çözümlerde üretir. Dolayısıyla sivil olmak, çözüm üretebilmektir.

Sivil milliyetçilik, milliyetçiliğin dinamik halinin karşılığıdır. Milliyetçilik doğal gelişimin evrelerinden biridir. Bu olgu gelişimine devam ettiğinde, kaçınılmaz olarak yurtseverliğe evrilir. Yurtseverlik, sivil milliyetçiliğin karşılığıdır.

YAZMAK:

Yazmak özünde eylemler toplamıdır. Yazmak çoğalmaktır. Yazmak yaşama tutunmaktır, güvenmek ve güven tazelemektir. Yazmak aramaktır, bulmaktır, görebilmektir. Yazmak üretmek ve yaratmaktır. Bütün bunların temelindeki itici güç; sormak ve düşünmektir! Çözüme yönelen düşünce seçenek üretir. Normal olan insanlar yaşamdan yana tavır alırken soru sorarak işe başlar. Haksız çıkarlar elde edenler, adaletsiz paylaşımları onaylayanlar, soru soran özgür bireylere karşı olurlar. Bu konuda baskılamayı insanlar üzerinden hayata geçirirler. Şiddetin yarattığı terör dalgasının etkisiyle, yığınları soru sormaktan alıkoymaya çalışırlar. Tarikat müritlerini kör, sağır ve dilsiz yapmak için soru sormamayı biatin temel kuralı olarak benimsetirler!

DİRENME HAKKI:

Hak olgusu, var oluşla kazanılan bir şeydir. Bu şey, yaşama ilişkin temel haklarla ilgilidir. Yaşam hakkı direnişin temel dayanağıdır. Hiçbir güç, zorbalık ve kanunsuzluk yaşam için direnişi yok sayamaz! Yaşam hakkı, yaşam için direniş hakkı ile gelişir. Yaşamın bir direniş olduğu dikkate alındığında, yaşam direnişine saldırının meşruiyetinden söz edilemez. Ancak; haksız, hukuksuz ve adaletsiz yönetimler, kirli, işlerini gizlemek için, özellikle muhaliflerini önce itibarsızlaştırır, sonra da suçlamayı meşru bir dayanakmış gibi kullanır(!) İnanmaya hazır kıtalar genellikle bu kara çalmaları araştırmadan kabul ederler.

Demokratik ülkelerde vatandaşların, yaşama ilişkin temel haklarını savunmaları suç değildir ve suç olarak gösterilemez! Dahası böyle bir durum, meşru olarak direnme hakkını doğurur. Kamusal haklara ve ülke bütünlüğüne aykırı olmamak kaydıyla, yaşam hakkı öncelikli haklardandır. Usulüne uygun hak talebi hiçbir koşulda suç sayılamaz. Aksine bu tür meşru ve yasal hakların bir biçimde engellenmesi, yok sayılması veya görmezden gelinmesi sadece suç değil; kasta dayalı ve tasarlanarak işlenen suçlardandır. Daha açık bir ifade ile; insanlığa karşı işlenen bir insanlık suçu olarak değerlendirilmesi gerekir!