Eşitsiz paylaşım erk temelli olduğu için ben ona nepotizm yerine erk ayrımcılığı dedim. Erk ayrımcılığı paylaşım temelli olduğu için önemlidir. Yeryüzünde tanık olduğumuz sorunların büyük bölümü, paylaşım adaletsizliğinden çıkmaktadır. Erk ayrımcılığı bu adaletsizliğin kaynağıdır. Yandaşlar kayrıldığında, yığınların hakları gasp edilmiş olur. Dünya nüfusunun yüzde biri, tüm gelirlerin yüzde doksan dokuzuna sahiptir(!) Ayrımcı ve adaletsiz paylaşım ötekileştirir. Eşitliğin olmadığı yerde; hak, hukuk, adalet olmaz! Fırsat eşitliğinin gözetilmediği ortamlarda işsizlik, yoksulluk ve enflasyon kaçınılmaz olur! Fırsat eşitliği liyakati olduğu kadar toplumda ihtiyaç sahibi olan kesimlerin gözetilmesine olanak sunar. Pozitif ayrımcılık toplumsal birlik ve bütünlüğün çimentosudur.
Nepotizm konusunu Y/Z’ye sordum ve aldığım yanıtları okurlarımla paylaşmak istiyorum:
“Nepotizm, bir kişinin akrabalarını veya yakınlarını kayırarak onlara iş, terfi veya diğer avantajlar sağlamasıdır. Bu durum, genellikle liyakat ve yetenek yerine aile bağlarının ön planda tutulduğu durumları ifade eder. Nepotizm, iş yerlerinde, siyasette ve diğer organizasyonlarda adaletsizlik ve verimsizlik yaratabilir.”
Nepotizm ile adalet ilişkisini açıklar mısın?
“Nepotizm, adalet kavramıyla doğrudan çelişir. Adalet, herkesin eşit fırsatlara sahip olması ve liyakat esasına dayalı olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Ancak nepotizm, akraba veya yakınların kayırılması anlamına gelir ve bu durum, liyakat ve adalet ilkelerini ihlal eder.
Nepotizm, iş yerlerinde, siyasette ve diğer organizasyonlarda adaletsizlik ve verimsizlik yaratabilir. Bu tür uygulamalar, yetenekli ve hak eden kişilerin önünü keser ve kurumların performansını olumsuz etkiler. Ayrıca, nepotizm, toplumda güven kaybına ve moral bozukluğuna yol açabilir.
Adaletin sağlanması için, nepotizmin önlenmesi ve herkesin eşit fırsatlara sahip olması büyük önem taşır. Bu, hem bireylerin hem de kurumların daha adil ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlar.
Muhalif olmanın insani boyutu nedir?
“Muhalif olmanın insani boyutu, bireylerin kendi inançları, değerleri ve vicdanları doğrultusunda hareket etmelerini içerir. Muhalif olmak, sadece bir siyasi duruş değil, aynı zamanda bir ahlaki ve etik sorumluluktur. İşte muhalif olmanın insani boyutuna dair bazı önemli noktalar:
- Vicdan ve Adalet: Muhalif olmak, bireylerin vicdanlarına ve adalet duygularına göre hareket etmelerini gerektirir. Haksızlıklar karşısında sessiz kalmamak ve adaleti savunmak, muhalif olmanın temel unsurlarındandır.
- İfade Özgürlüğü: Muhalif olmak, bireylerin düşüncelerini ve görüşlerini özgürce ifade edebilmelerini içerir. Bu, demokratik toplumların temel taşlarından biridir.
- Sosyal Sorumluluk: Muhalif bireyler, toplumun genel çıkarlarını gözetir ve toplumsal sorunlara dikkat çekerler. Bu, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi gerektirir.
- Empati ve Dayanışma: Muhalif olmak, başkalarının acılarını ve sorunlarını anlamayı ve onlarla dayanışma içinde olmayı gerektirir. Empati, muhalif olmanın insani boyutunun önemli bir parçasıdır.
- Değişim ve İlerleme: Muhalif bireyler, mevcut durumu sorgular ve daha iyi bir gelecek için değişim talep ederler. Bu, toplumsal ilerlemenin ve yeniliklerin önünü açar.
Muhalif olmanın insani boyutu, bireylerin kendi değerlerine sadık kalarak, adalet, özgürlük ve insan hakları gibi evrensel değerlere katkıda bulunmalarını sağlar.”
Y/Z’den aldığım yanıtlar soruların yakınlığı nedeniyle kısmen tekrarların oluşmasına neden oldu. Ancak konunun daha iyi kavranması açısından tekrarın sakıncalı olabileceğini düşünmüyorum. Sorusu az olanın gerçeği de az olur…
Farklılığın anlam ve önemini kavramak için öncelikle farklılığın farkında olmak gerekir. Toplumları geliştiren, değiştiren, yeni yol ve yöntemler bulanlar genellikle toplumun aykırı gördüğü kişilerdir. Yaşamın içinde olmak akarla sürüklenmektir. Akarın dışına çıkabilmek, olabilirlikler setine ulaşabilmektir ki, işte bu farklı olan yenidir. Farklı yeniler insanlık için olmazsa olmazlardandır…