En yürekten çözülerek yaşamaya,
Barışa güller ürettik kan renginde.
Severken her gün yeniden doğarak,
Doğanın tenini can bildik içimizde!
Yeterlik bir gereksinimleri karşılama kapasitesidir. Bir nevi doygunluk halini ifade eder. Canlı varlıklar, varlıklarını sürdürmek için olanaklar ölçüsünde gereksinim duydukları şeyleri bir biçimde karşılamak zorundadırlar. Bu zorunluluk, soyun devamını sağlamayı temel amaç olarak benimser. Yani var olmak, varlık sürdürme yükümlülüğünü benimsemeyi gerektirir. Bu gereklilik istisnasız olarak tüm canlı varlıklar için geçerlidir. Canlılar için geçerli olan bu kural cansız varlıkları da kapsar. Cansız varlık bütünlüğünü koruduğu sürece varlığını sürdürür. Her varlık bir ortamda yer kaplar. Bu varoluşun görünürlüğüne olanak sağlayan şeye biz çevre diyoruz. O zaman şu yargıyı dillendirebiliriz; çevre tüm varlıklar için olmazsa olmazdır.
Akıl kullanmak içindir emir almak için değil,
Her şey doğanın doğal kurallarınca akar.
Sonuçta herkes koşullarının gereğini yaşar.
Topalın ardından gidenler aksak yürür…
Çevre varlıkların var oluşuna olanaklar sağlar. Bu çevreye biz, basit bir anlatımla doğa diyoruz. Hava, su, toprak ve güneş…Yaşamın farklı formlarda vücut bulmasını sağlayan temel. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler. Bu türler birbirinin bütünleyenidir. Bu olguya yaşam döngüsü diyoruz. Yaşam döngüsü varlık sürdürümünün hassas dengesidir. Bu zorunlu süreçler aynı zamanda değişim ve dönüşümlere neden olur. Yaşamın sorunlarını çözerek ilerleyebilmesi için, farklılıkların birlikteliğine gerek duyulur. Bu bilinç ve kültür sarmalıdır. Bilimselliğin gerekliliği ve hatta önceliği bu nedenle gereklidir.
Varsınız, çoğunluksunuz ve çok hoşsunuz.
Aymazlığınız çıldırtır düşünen insanları!
Artık ses verin yalnızlığın kuytularından…
Sizin için ölenlere ilgisiz kalamazsınız!
Çevre her yaşam için olmazsa olmaz konumundadır. Parçalar, yaşam bütünselliğini tamamlar. Her varlık, öteki varlıklar için olmazsa olmazdır. Bir halkanın bir biçimde yok olması yaşam döngüsünü parçalar. Bu tehlikenin sebebi yeterince ve gerektiği gibi düşünemeyen insanlardır. Yani insanlar, öteki varlıklar için en büyük tehlike potansiyeline sahiptir. Doğanın tahribi bu kapsamdadır. Hava, su ve iklim değişimine neden olan kontrolsüz girişimler; insanlarda dahil tüm varlıkları tehdit etmektedir(!) İnsanlık için en büyük tehdit yetersiz, bilinçsiz, çıkarcı, özgüven yoksunu olan hırslı kişilerdir. Bunların önde gidenlerini insanlık diktatör olarak adlandırmıştır(!) İnsan olmanın temel gerçeği, kendi kurtuluşunun gereğini yerine getirebilen ve geleceğini bugünlerde kurabilir olmasındandır. Bu ise, bilimle ve sorunlara bilinçli olarak yaklaşmakla olanaklıdır. Muhalif olmak gelişimin ve değişimin dinamosu olmaktır. Muhalefetin gelişip serpileceği ortamda, hukukun üstünlüğünün benimsenmesi gerekir. Laikliğin ki, tüm inançların güvencesidir, doğal ve normal bir yaşam için olmazsa olmazdır. Bunların yanı sıra şeffaflığın ve hesap verebilirliğin olması gerekir.
Tüm yaşamların tanığıdır doğa.
Bir görebilsek onun gördüklerini;
Ölümü en iyi yaşayanlar bilir.
Ama ölüler konuşamaz ki!
Kurtuluş insanların, tüm varlıkların var olma hakkını gözeterek sağlayacağı ortamlarda gerçekleşebilir. Bunun için nelerin niçin olduğunu bilmek kaçınılmazdır. Algılarla görünür kılınabilecek geleceğin nasıl şekillenmesi gerektiğine bilinçli katkılar sunulmalıdır.