Didim Sektörel Gelişim Stratejileri raporunun basın mensuplarına dağıtıldığı basın toplantısında raporun hazırlanma süreci ve stratejik yönetim anlayışı çerçevesinde getirdiği önerileri hakkında bilgiler veren Başkan Hilmi Erbaş şunları söyledi;
Katılımınız için teşekkür ediyorum. Ana hatlarıyla konunun değerlendirmesini sizlere yapmak istiyorum. Öncelikle Didim’de ilk kez sektörlere ilişkin bir strateji çalışması gerçekleştirildi. Bu çalışma Valiliğimizin himayelerinde TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinden hocalarımızla, kamu kurumlarımızla, yerel yönetimimizle, meslek odalarımızla, sivil toplum örgütlerimizle, basınımızla, sektörden katılımcılarımızla çok geniş katılımlı süreçlerden geçerek bu çalışmaları tamamladık. Başta Valimiz olmak üzere bu çalışmaya katkı sunan herkese, çok teşekkür ediyorum. Dolayısıyla bu rapor Ticaret Odasının öncülüğünde TOBB ETÜ SEM hocalarıyla beraber hazırlanmış olmakla beraber buradaki görüşler hepimizin görüşlerinin damıtılmasıyla ortaya çıktı. En büyük arzumuz bu raporun önümüzdeki dönemde yerel yönetimimizce, yatırımcılarımızca, sivil toplum örgütlerimizce, kamu kurum ve kuruluşlarımızca dikkate alınmasıdır.
Çalıştayın açılış konuşmasında da ifade ettim. İbn-i Rüşt’ün güzel bir sözü var. “Yumurta içeriden kırılırsa hayat bulur, dışarıdan kırılırsa hayat son bulur” Bir kentin gelişmesi için Bir kurumun, bir ülkenin, bir şirketin, bir beldenin gelişmesi için içeriden gelen hareket, fikir üretme enerjisi dışarıdan gelecek enerjiden çok daha kıymetlidir. Bu açıdan Didim’in kendi içinden bir bakış açısı geliştirerek, geleceğe ilişkin bir perspektif üreterek, proje üreterek, heyecan üreterek, Plan, proje yaparak geleceğini tasarlamasına ihtiyaç var. Bu raporun çıkış amacı tamamıyla bu. Didim kendi enerjisini ortaya koysun. Sürekli şikâyet etmek, sürekli eleştirmek, sürekli yapılana bir şey söylemek değil de gitmemiz gereken yola bir önerme geliştirsin.
Lübnan asıllı Fransız yazar, şair Amin Maalouf'un güzel bir sözü var. Orta Doğulular için söylemiş ama ben kendimize de uyarlıyorum. “Orta Doğulular olan bitenlere çok üzülür, çok söylenir ama hiç aksiyon almaz, hiç harekete geçmez” Yani bizim harekete geçmeye, sorunları çözmeye ihtiyacımız var. Onun için reaksiyoner olmak değil de aksiyoner olmak önemli. Yapılanları eleştirmek elbette kıymetli, eleştirmeyelim demiyorum. Burada yanlış anlaşılma olmasın. Ama olup bitenlere bir aksiyon geliştirmeli. Kendi adımıza bir aksiyon geliştirmeden sadece olup bitenleri tepkisel olarak eleştirmek bizim problemlerimizi çözmüyor. Nitekim çözmediğini gördük. Sadece eleştirmiş oluyoruz, sonra dönüp gidiyoruz. Ona bir alternatif, farklı bir bakış açısı geliştirmiyoruz. Geliştirilmeyince de başımıza gelenlere razı olmuş oluyoruz.
Kendi yörüngesini oluşturan kentler, kendi geleceğini için vizyon çizen, kendisini diğerlerinden ayıran kentler ayrışıyorlar. Rekabette öne geçiyorsunuz. Onun için Didim kendisini nerede görüyor? Nerede görmeli? İçinde bulunduğumuz durum ne? Zayıf yanlarımız, güçlü yanlarımız, atmamız gereken adımlar… İşte bu raporda bunların hepsini bilimsel bir dilde göreceksiniz.
Bu rapor elbette ki değişemez, eleştirilemez değil. Bu rapor her şeye tek başına bir reçete yazmış da değil. Bu bir rapor, adı üstünde. Bunlar tenkit edilebilir. Üzerine yeni şeyler ilave edilebilir. Bu bir tespit raporu, başlangıç açısından bir yol haritası. Elbette ki zaman içerisinde geliştirilebilir.
İşte bu ihtiyaçtan yola çıkarak güzel bir sonuca ulaştığımız kanaatindeyim.
Bilimsel bir dille yazılmış ama çözüm ve önerileri son derece net, açık, kısa ve belirleyici. Önümüzdeki dönemde basın mensuplarımızdan özellikle şunu istirham ediyoruz. Ne yapıyoruz? ne aşamadayız? Kamu kurumlarını, bizleri zorlasınlar.
İlçemizde bu raporda çıkan sonuçlara paralel birtakım işler de olmaya başladı. Kaymakam Bey'imizin başkanlığında bir koordinasyon kurulumumuz var. Bu, raporun sonuçlarından da bir tanesi. İlçede birlikte hareket etme, temel sorunları birlikte takip etme, eş günüm içerisinde çalışmayla ilgili bir sürecin içerisindeyiz. Bu da bu sürecin meyvelerinden bir tanesidir diye düşünüyorum. Kaymakam Bey'in başkanlığında her 15 günde bir sivil toplum örgütlerimiz, belediyemiz, siyasi partilerimiz, üniversitemiz gibi kurumlarımızla beraber değerlendirme toplantısı yapıyoruz. Konularımızı, sorunlarımızı masaya yatırıyoruz. Sorumlulukları üstleniyoruz. O sorumlulukları hep beraber delege ediyoruz. İlgili sorumlu onları takip ediyor.
Birlikte hareket etmek, kendi güç ve kabiliyetimizi, imkan ve olanaklarımızı doğru kullanma açısından önemli, buna ihtiyacımız var. Bir kentin bileşenlerinin düşünceleri ve fikirlerinin ne olduğunun bir önemi yok. Kent genelindeki sorunlara çözüm önerilerinin üretilmesi noktasında birlikte hareket ederlerse o kent ileriye gider. Birliktelik duygusuyla temel meselelere farklı bakmaya başlarsınız. O temel meseleleri çözersiniz. Çözdükçe de yan yana gelme, farklı olan düşünceleri bir araya getirip müzakere etme ve bu müzakerenin sonunda da ortak, optimum çözümleri bulmayla ilgili süreci geliştirmiş olursunuz. Didim böyle bir sürecin de içerisinden geçiyor.
Değerli arkadaşlar, Didim'de üç temel sektörü burada inceledik. İlçe ekonomisinin en temel ayaklarından birisi turizm, birisi tarım. Kentleşmeyi de gayrimenkul sektörü ve diğer sektörleri etkileme bağlamında değerlendirdik. Buna ek olarak da hocalarımız Tüm SWOT analizlerinde eğitim başlığı çıktığı için eğitimi de bir başlık olarak değerlendirdiler. Dolayısıyla turizm, tarım, kentleşme ve eğitim başlıkları aslında bu raporda değerlendirilmiş oldu.
Turizmle ilgili bir yükselme trendi içerisindeyiz. Biliyorsunuz Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın Didim’le ilgili yaptığı çalışmalar var. 2006 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Didim turizm kenti ilan edildi. Ona bağlı olarak birtakım yatırımlar yapılıyor. Yeni bir planlama çalışması devam ediyor ve biz Didim olarak bu planlama çalışmasının içerisinde olmak istiyoruz. Sayın Bakanımıza da müteaddit defa görüşmelerimizde ifade ettik. Didim'de, yereldeki sivil toplumun, yerel yönetimin, teknik elemanların, işletmelerimizin, iş adamlarımızın, basınımızın, hepimizin bu süreci aktif olarak takip etmesi, Didim'e uygun bir planlamanın oluşacağı zeminini hazırlaması lazım. Bu süreçte bu raporu da Bakanlığımıza tüm paydaşlarımıza, siyasetçilerimize, milletvekillerimize, hakeza kamu yöneticilerimize ileteceğiz. Turizmle ilgili önümüzdeki dönemde doğru planlamaya ihtiyacımız var ve bu raporun buna katkı sunacağı inancındayım.
Bir diğer konu tarım. İlçemiz, özellikle zeytincilikte, zeytinyağında, sofralık zeytinde önemli bir oyuncu olmaya doğru gidiyor. Zeytin varlığımız ve üretim kapasitemiz artıyor. İlçemizdeki önemli ekonomik değerlerden bir tanesi. Oranın da doğru yönetilmesi, özellikle endüstriyel kısmının kümelenmesi, marka çalışmalarının yapılması raporun sonuçlarından bir tanesi. Buna ilişkin çalışmalar yapmaya ihtiyacımız var. Tarım sektörünün sorunları var. Özellikle sulamayla ilgili. Su kaynaklarına, markalaşmaya, kümelenmeye, organik tarıma ilişkin önerilerimiz var.
Turizmde, Turizm Bakanlığı'nın yaptığı çalışmaya entegre olma, turizmin çeşitlendirilmesi ve turizmin sürdürülebilirliği açısından önerilerimiz var. Özellikle arkeolojik sit alanlarında koruma imar planlarının yapılması, o alanların turizmde daha etkin olarak kullanılması, kültür turizminin arttırılması önerilerimiz var. Didim turizminin gelişmesine ilişkin ulaşımla ilgili önerilerimiz var.
Turizmde yeni bir bakış açısı geliştirmek, kendimiz olmak, Didim olmak ve yeni bir strateji çizme ile ilgili önerilerimiz var.
Kentleşme başlığında raporun sonuçlarından bir tanesi kent bütününde yeni bir kent kimliği inşa edecek uzun vadede sürdürülebilir bütüncül yeni bir planlama anlayışına ihtiyaç olduğu tespiti var. Yine bu raporda önümüzdeki dönemde depremi de kentsel dönüşümü de dikkate alan yeni bir perspektif öneriyor. Su kaynaklarına ilişkin gerek içme ve kullanma suyu gerek tarımsal kullanma suyuyla ilişkin önerilerimiz var. Önümüzdeki dönemde iklim krizine bağlı ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Ciddi bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Bu anlamda uzun vadede barajımız yapılıncaya kadar -ki bu baraja ihtiyacımız var- su kaynakları noktasında ciddi bir sıkıntımız var. Beşparmak barajının yapılması noktasında önerilerimiz var. Arıtma tesisinde denize deşarj edilen arıtma suyunun yatırım yapılarak tarımsal sulamada kullanılmasına dair yine önerilerimiz var.
Değerli arkadaşlar gerçekten sorunlarımız çok. Bunların hepsinin bir anda olmasını hiç kimse beklemiyor. Zaten bu raporda bir hap reçete sunmuyor. Bu rapordaki temel amacımız temel bir yaklaşım belirlemek. Yani önümüzdeki dönemde bir planlama yapmak ve bu plan çerçevesinde hareket etmek. Eğer planlama yaparsak, orta - uzun vadede daha iyi, imkanları ve kaynakları daha sürdürülebilir, daha doğa dostu bir kente ulaşırız. Daha umutlu, daha huzurlu, daha çok turist çeken, ekonomik kalkınması daha yüksek seviyeye ulaşmış, ulaşım imkanları daha kabul edilebilir, dünya standartlarına yaklaşmış, refah seviyesi yüksek, daha mutlu bir kent inşa edebiliriz. Bunun için birlikte olmaya, paydaşların bir arada çalışmasına ihtiyaç var. Bunun için “mış” gibi yapmaya değil de eli taşın altına koymaya ihtiyacımız var. Ben bu konudan şikayetçiyim. Otuz yıl sivil toplum içinde bulunan birisi olarak çokça konuşup az iş yapma konusunda şikayetçiyim. Reçete belli olmasına rağmen maalesef egolarımız buna engel oluyor. Maalesef siyasal görüşlerimiz zaman zaman çatışmanın kaynağı oluyor. “Kasaba siyaseti” diye tarif ettiğim, birinin diğerini aşağıya çektiği, önünü kestiği duruma gidiyor. Olması gereken adımlar da atılmıyor. Bunların tamamına karşıyız, biz rasyonel bir yerden bakıyoruz. Kimin görüşünün ne olduğunu gerçekten bir önemi yoktur. Sonuçta herkes kendi görüşüyle kaim ama meseleleri, projeleri konuştuğumuz zaman bir yerde mutabık kalıyoruz. 30 yıllık sivil toplum hayatımda, İdeoloji konuşmadığımız, sadece proje konuştuğumuz zaman çok büyük farkların olmadığını da gördüm. Hadi şu projeyi konuşalım dediğimiz zaman, farklı farklı dünya görüşlerine ait insanlara bakıyorsunuz ki Görüşleri hemen hemen çok yakın. Maalesef ideolojik tutkuların esiri olmaktan kurtulamadığımız için objektif bir toplum olamıyoruz. Doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilmemiz lazım. Bizim tam karşımızda düşünen insanların doğrularına doğru, bizim tam yanımızda bulunan insanların yanlışlarına yanlış diyebilmemiz lazım. Zaten böylece gelişmiş bir toplum oluruz. Objektif bir toplum aynı zamanda gelişmiş bir toplumun zeminini oluşturur. Gelişmiş bir toplum da demokrasiyi oluşturur. Demokratik bir toplum da refahı oluşturur.
Bu rapora katkıda bulunan; tüm arkadaşlarımıza, kurumlarımıza, paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu raporun ilçemiz açısından bir başlangıç olmasını temenni ediyorum. Süreci de -zaten ticaret odası olarak duruşumuzu biliyorsunuz- takip edeceğimizi, bizatihi bu süreçlerin içerisinde lobi yapacağımızı, burada bulunan her başlıkta ayrı ayrı hem üzerimizden sorumluluğu yerine getirme anlamında o sorumluluğu üstleneceğimizi hem de takip noktasında takip edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Daha bu hafta başında Büyükşehir Belediye Başkanımızla buluştuk. Bu raporda yer alan bazı unsurları da Koordinasyon Kurulu'nun aldığı karar çerçevesinde Büyükşehir Belediye Başkanımıza ilettik. Basına kapalı bir toplantı olduğu için Onun detaylarına burada girmeyeceğim. Didim’le ilgili temel meseleleri, aklınıza gelebilecek tüm konuları, taleplerimizi, önerilerimizi Sayın Belediye Başkanımıza aktardık. Karşılıklı bir görüş alışverişinde bulunduk. Kendisi düşüncelerini bizimle paylaştı. Hemen atılabilecek adımlar olduğunu gördük. Bazılarının özellikle mali açıdan ekonomik zorluklar sebebiyle biraz beklemek zorunda olduğunu gördük. Hemen kısa zamanda orta uzun vadede atılacak adımlar olduğunu da gördük. Nisan ayında da kendisini İlçemizde ağırlayacağız.
Hakeza İlçe Belediyemizle ilgili zaten yine bu raporun sonuçları ile örtüşen teknik birtakım toplantılar yapıyoruz. Yine onlar da basına kapalı olduğu için detaylarını paylaşmam doğru değil. İmar planlama süreçlerine ilişkin bir takım teknik mevzularda Belediyemizin teknik personeli ve Başkanımıza önerilerimizi sunuyoruz, görüşüyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığımıza da önümüzdeki günlerde yine bu süreçle ilgili ziyaretlerimiz olacak, bu süreçlerle ilgili, Bakanlığımız nezdinde özellikle planlama sürecini takip ediyoruz.
Ülkemizle, genel konularla ilgili de bir değerlendirme yapmak istiyoruz. 2024 yılı öncelikle turizm açısından hem Didim hem de Ülkemiz açısından zorluklara rağmen, Avrupa Şampiyonası'nın olmasına ve pahalılıkla ilgili bir algı oluşmasına rağmen yine de arzuladığımız seviyelere yakın belki de kısmen de aşılmış olduğu bir yıl oldu. Turizm verileri Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın arzuladığı hedefler doğrultusunda gerçekleşti. 2025 yılı için de Bakanlığımızın projeksiyonu büyüme ve 2024 yılındaki sonuçların aşılacağı yönünde. Tabii burada birtakım riskler de var. Özellikle Yunanistan adalarında meydana gelen depremlerden dolayı bir miktar rezervasyonlarda bir yavaşlama olsa da umut ediyoruz ki büyük bir facia gerçekleşmez. Eğer olağanüstü bir durum gerçekleşmezse, dünya konjonktüründe de Ukrayna'daki savaşın öyle veya böyle sonuçlanacağına doğru bir beklenti var. Filistin'de bir ateşkes var. Belki orada da uzun vadeli bir ateşkese dönüşmesiyle ilgili bir süreç var.
Ülke içerisinde de biliyorsunuz terör belasından kurtulma, terörün sonlandırılması noktasında çalışmalar, olumlu gelişmeler var. Ki biz bunları destekliyoruz arkadaşlar. Türkiye'nin terör belasından kurtulması gerekiyor. Kırk yıldır Türkiye bunun içerisinde. Türkiye'nin istikrara kavuşması gerekiyor. Enerjisini bundan sonra içerideki kalkınmasına, sorunlarına ve büyümesine, başka önceliklerine vermeli. Umut ediyoruz ki orada da her şey yolunda gider ve Türkiye terör belasından kurtulur. Onlar da sonuçlanırsa Türkiye'nin hem turizmde hem ekonomik kalkınmada hem dışarıdan yatırım alma noktasında olumlu bir yöne doğru evrileceğini düşünüyoruz. Bu tabii akşamdan sabaha olmayacak ama gerek yabancı yatırımcılar anlamında gerek kendi yatırımcılarımız anlamında Türkiye'nin doğusuna da güneydoğusuna da yeni yatırımların yapılacağına, oradaki turizmin de çok gelişeceğine dolayısıyla toplamda ülkenin turizm gelirlerinin de daha da artacağına inanıyorum. Ben bölgeyi gördüm. Ciddi bir gastronomi, tarih ve kültür turizmi potansiyeli var. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde terörün bitmesiyle beraber bölgedeki turizm aktivitesinin ciddi manada artacağını hep beraber göreceğiz. Oraya çok ciddi yatırımların olacağını da göreceğiz. Doğu ve Güneydoğu güçlü bir turizm destinasyonu olacaktır. Bu da ülkemizin büyümesi, gelişmesi için çok önemli katkılar sunacaktır. Bölgenin kalkınması, refahı, yükselmesi saçısından da önemli katkılar sunacaktır.
2023 seçimleri sonrası ekonomi politikasında ciddi bir değişiklik gördük. Aslında onun tam 180 derece aksine döndü dersem daha net ifade ederim. Maliye Bakanımızın ifadesiyle irrasyonel politikalardan rasyonel politikalara dönüş oldu. Merkez Bankamızın adımlarıyla enflasyonla mücadele edilmeye başlandı. Türkiye bir ödemeler dengesi krizinden döndü. Ancak enflasyonla mücadelede bugün için henüz arzu edebildiğimiz yere gelmiş değiliz. Maalesef orada özellikle birçok sivil toplum örgütünün ifade ettiği gibi maliye tarafında, devletin tasarrufu ve yapısal noktada gerekli adımlar atılmadığı için henüz enflasyonda arzu ettiğimiz seviyelerde değiliz. Onun için kamunun daha çok tasarruf, daha çok reform yapmasına ihtiyacımız var. Özellikle Merkez Bankamızın TÜİK ve BDDK'nın elinin güçlenmesi ve bağımsız hale gelmesine ilişkin yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Yani Merkez Bankası'nın tam bağımsız olarak hareket edebileceği imkanların yaratılması lazım. TÜİK istatistiklerinin daha güvenilir hale gelebilmesi için TÜİK'in çok daha şeffaf, çok daha açık, çok daha berrak, herkesin anlayabileceği netlikle verileri kamuoyuyla paylaşmasına ihtiyacımız var. Uluslararası yatırım çekmek için de buna ihtiyacımız var. Eğer Merkez Bankamız tam bağımsız algılanmaz ise bizim ne düşündüğümüz tek başına önemli değil. Dünyanın nereden baktığı, yatırımcıların nereden baktığı önemli. Eğer TÜİK verilerine tek başına bizim güven duymamız yetmez. Dünyanın da güven duyması gerekir. BDDK'nın aldığı kararlara tek başına bizim güven duymamız yetmez. Dünyanın da güven duyması gerekir. Eğer onlar gerekli reformlara tabi tutunursa göreceksiniz o zaman uluslararası sermaye de içeriye gelmiş olacak. Verilere güven de artmış olacak. Bütün bunların hepsi bir bütün olarak harekete geçerse enflasyonla ilgili düşme beklentisinin başladığını göreceğiz.
En nihayetinde enflasyonla ilgili beklentinin düşmesi lazım. Gerek hane halkında Gerek iş dünyasında gerek o alanın profesyonellerinde yani ekonomistlerde beklenti düşmeli. Şimdi bakıyoruz hane halkının enflasyon beklentisi çok yüksek. Merkez Bankamız 2024- 25 hedeflerini dört kez revize etmiş durumda. Bundan sonra belki yeni revizyonlar da gelebilir. Sürekli revizyon yapıyoruz. Demek ki bu programın bir yerleri eksik. Evet, rasyonel politikada dönme kısmı doğru. Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in attığı adımlar doğru. Ama maliye tarafında başka adımların atılması gerekiyor. Sadece vergilerin arttırılması ve kayıp kaçakla mücadelenin dışında bir adım göremedik. Bunlar da kıymetli. Kayıp kaçakla mücadele edilmeli. Vergilerde reform yapılmalı ama kamu tarafında da tasarruflarının yapılması, kamu bütçesinin daha rasyonel hale gelmesi lazım. Orada popülizmden uzaklaşılmasına ilişkin adımlar henüz gelmedi. Aslında bu tam bir programa da dönüşmedi. Büyük oranda Para politikasının adımlarıyla yürüyor. Maliyenin desteği çok da böyle bariz, açık görünür değil. Onun için de enflasyonda da maalesef arzu ettiğimiz seviyeye ulaşabilmiş değiliz.
Bu noktada önümüzdeki dönemde uzun vadede hem hukuk sisteminin reforme edilmesi hem yargı süreçlerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmaların yapılması gerekiyor. Eğitim sisteminin büyük bir reform başlatılıp uzun vadeli tekrar altyapı planlamasına ihtiyacımız var. Eğitimde çok büyük bir reform yapamazsak hem ilk-orta öğretim hem yüksek öğretimde büyük bir reform yapamazsak Önümüzdeki 10 yıllarda dünyayla rekabet etme imkanımızı kaybetme riskiyle karşı karşıyayız.
Bakınız daha yeni, birkaç hafta önce bir Çin’de bir yapay zeka firması bizim gayri safi milli hasılamızdan daha büyük bir değer üretecek kadar bir şirket varlığını ulaştı. Amerikan borsalarını çökertti. Teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki bundan önceki bin yılda olan gelişme belki bir yılda kat edilmiş. Türkiye önümüzdeki dönemde tüm eğitim kademelerinde kökten, siyasal kaygılardan uzak olarak reform yapamazsa, mesleki eğitime önem vermezse, üniversite eğitimini büyük bir reforma tabi tutmazsa orada niteliği önemsemezse en nitelikli çocuklarını alıp, onlara silikon vadisi gibi yapılar inşa edip, teknoloji üretmesine zemin hazırlamazsa dünyayla rekabetle korkarım gerilere düşeceğiz. Bugün dünyada Ekonomik büyüklük olarak, gayri safi milli hasıla olarak söylüyorum. 19-20'li sıralardayız. Teknoloji noktasında da Türkiye eğer gerekli adımları atamazsa geride kalmış olacağız. Ben aslında çok spesifik, hepimizin iştirak edeceği bir örnek vereyim. Türkiye savunma sanayiinde, önemli adımlar attı. Savunma Sanayii Başkanlığının öncülüğünde kamu teşekküllerinden özel sektördeki şirketlerimize kadar önemli adımlar atıldı. Niye oldu bu? Çünkü Türkiye terörle uğraşıyordu. Dış dünya bu noktada bize yardımcı olmadı. Tam tersi ambargolar koydu. Dronlar vermediler. Aslında Türkiye bir zorlukla karşılaştı. Zor oyunu bozdu. Türkiye savunma sanayiine yatırım yaptı. Ve savunma sanayiinde inşallah çok daha iyi yerlere geliriz. Dünyada en önemli savunma sanayii üreten ülkelerden biri olmalıyız. Buna zaten ihtiyacımız var. Türkiye bu noktada çok ciddi bir mesafe aldı. İhracat rakamları 7 milyar doları geçmiş. Bu yıl hedefimiz bundan daha iyi. Peki savunma sanayiinde biz bunu başarabiliyorsak diğer alanlarda başarmamamız için bir neden var mı? Hayır yok. O zaman Türkiye'nin yeni bir stratejik kalkınma planına, yeni bir eğitim planına, yeni bir kamu reform planına, verimlilik artırıcı tedbirlere, şeffaf bir hukuk sistemine geçmeli.
Dünyadaki gelişmeler, Amerikan seçimleri, Suriye'deki gelişmeler, Rusya-Ukrayna Savaşı, Avrupa Birliği'yle Rusya'nın arasındaki mesafenin açılması, Rusya-Amerika yakınlaşması ve belki transatlantikle Avrupa'nın birbirinden uzaklaşması, belki de bir gün NATO'nun ortadan kalkması gibi yeni gelişmeleri dikkate aldığımız zaman aslında Türkiye yeni bir fırsatın daha eşiğinde. Avrupa'yla yakınlaşmak, belki Avrupa Birliği'ne girmek, belki Avrupa Birliği'yle beraber yeni bir güvenlik perspektifi geliştirmek. Temennimiz odur ki Suriye'de istikrarlı ve sürekli bir yönetim inşa edilebilsin. Önümüzdeki dönem Türkiye'nin önüne açılmış yeni fırsat penceresi. İşte Çin-Amerika rekabeti kızışmış durumda. Avrupa-Amerika rekabeti kızışmış durumda. İşte bunlar bize yeni fırsatlar. Onun için bu fırsatı tekrar yakalayabilmek için Türkiye'nin yeni bir yola girmesine ihtiyaç var. Aslında biz bu raporu hazırlarken çalıştayımızın bir mottosu vardı. Hatırlayan var mı arkadaşlar? Didim Hikayesini Arıyor! Bence Türkiye'nin de yeni bir hikayeye ihtiyacı var. Ve bu yeni hikâyeyi bu toplum üretebilir, inşa edebilir. Ben umutluyum. Evet bugün olumsuz giden gelişmeler olabilir. Ekonomimiz patinaj yapıyor olabilir ama hep beraber salimen bunları atlatacağımız kanaatindeyim.
Ben tekrar katılımlar için teşekkür ederim. HABER : MAVİ DİDİM GAZETESİ