Tür­ki­ye’de en çok kar­şı­la­şı­lan iş­ve­ren ve işçi ara­sın­da­ki hu­ku­ki uyuş­maz­lık­la­rın te­me­lin­de ge­nel­lik­le ücret, taz­mi­nat, fesih, fazla mesai, izin hak­la­rı, mob­bing ve si­gor­ta prim­le­ri gibi ko­nu­lar yer alı­yor. Kanun kar­şı­sın­da iş­ve­re­nin de iş­çi­nin de aynı ahlak ve iyi niyet çer­çe­ve­sin­de cezai mü­yed­di­ye ya­ra­tan so­rum­lu­luk­la­rı var ama ger­çek ha­yat­ta işler o kadar kolay değil.

Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti İş Ka­nu­nu’na göre ahlak ve iyi niyet ku­ral­la­rı­na uyul­ma­yan du­rum­lar olay­lar ya da dav­ra­nış­lar “İş Ka­nu­nu Madde 25/II – Ahlak ve İyi Niyet Ku­ral­la­rı­na Ay­kı­rı­lık Hal­le­ri” ile de­ğer­len­di­ri­lir. Me­se­la bir iş­çi­nin iş­ve­re­ni­ne veya aile üye­le­ri­ne karşı onur kı­rı­cı söz­ler sarf et­me­si veya if­ti­ra at­ma­sı işten çı­ka­rıl­ma se­be­bi­dir.
El­bet­te iş­ve­ren bu du­ru­mu is­pat­la­ma­lı­dır. İşve­ren için ispat her zaman ko­lay­dır.

İşve­ren de işçi de “aynı ahlak ve iyi niyet” kap­sa­mın­da­dır.

Bil­me­yen­ler için ön­ce­lik­le “Mob­bing” Nedir kı­sa­ca açık­la­mak is­te­rim. Mob­bing psi­ko­lo­jik taciz de­mek­tir. Tür­ki­ye’nin taraf ol­du­ğu ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler­de Mob­bing insan hak­la­rı ih­la­li sa­yı­lır. Bir iş­ye­rin­de bir ça­lı­şa­nın sis­te­ma­tik bi­çim­de baskı, dış­la­ma, kü­çüm­se­me, sin­dir­me gibi dav­ra­nış­la­ra maruz bı­ra­kıl­ma­sı­dır. Tür­ki­ye’de Mob­bing doğ­ru­dan İş Ka­nu­nu’nda bir madde ola­rak yer al­ma­sa da fark­lı hukuk yol­la­rıy­la ko­ru­nur. Eğer bir işçi mob­bing id­di­ası­nı is­pat­la­ya­maz­sa hem iş hu­ku­kun­da hem de taz­mi­nat ta­le­bin­de ciddi hak ka­yıp­la­rı­na uğ­ra­ya­bi­lir. İşçi de uğ­ra­dı­ğı Mob­bing’i is­pat­la yü­küm­lü­dür fakat işçi için is­pat­la­mak çok zor­dur.

Evet iş­ve­ren de iş­çi­nin ki­şi­li­ği­ni ko­ru­mak­la yü­küm­lü­dür. Mob­bing du­ru­mun­da iş­ve­re­ne taz­mi­nat yü­küm­lü­lü­ğü doğar. Me­se­la aşa­ğı­la­ma, teh­dit, ha­ka­ret varsa Türk Ceza Ka­nu­nu (TCK) kap­sa­mın­da da cezai süreç bile baş­la­tı­la­bi­lir. Yar­gı­tay’a göre Mob­bing’in suç kabul edi­le­bil­me­si için; sis­te­ma­tik ol­ma­lı, ka­sıt­lı ol­ma­lı ve de ça­lı­şa­nın ruh­sal veya fi­zik­sel bü­tün­lü­ğü­ne zarar ver­me­li­dir.

Peki Mob­bing’e uğ­ra­yan işçi ne yapar? Ne yap­ma­lı? Ka­nun­lar diyor ki iş­ve­re­nin Mob­bing’i sona er­dir­me­si için işçi noter yolu ile ihtar ve­ri­le­bi­lir. İş Ka­nu­nu Madde 24/II-d mad­de­si­ne da­yan­dı­ra­rak iş ak­di­ni haklı ne­den­le fes­he­de­rek dava aça­bi­lir, işçi ye­ter­li de­lil­le­ri top­la­ya­bil­miş­se, haklı fe­sih­le işten ay­rıl­dı­ğı­nı or­ta­ya ko­ya­bi­lir­se başta Kıdem Taz­mi­na­tı hakkı olmak üzere hak­la­rı için ma­ne­vi taz­mi­nat hatta ge­re­kir­se ceza da­va­sı da (ha­ka­ret, teh­dit, vb.) aça­bi­lir diyor.

Peki ger­çek­te neler olu­yor ? Mob­bin­ge maruz kalan her kim olur­sa olsun o ki­şi­nin ruh hali, psi­ko­lo­ji­si bo­zu­lur. İçsel ola­rak ada­let­siz­lik ve ça­re­siz­lik duy­gu­su ile mü­ca­de­le eden ki­şi­nin ya­şa­dı­ğı süreç ge­nel­lik­le ağır ve sar­sı­cı­dır. Psi­ko­lo­jik ola­rak ciddi yıp­ran­ma­la­ra uğ­ra­dık­la­rı için, ça­lı­şa­nın sa­de­ce iş per­for­man­sı düş­mez, ben­lik al­gı­sı, güven duy­gu­su ve yaşam ka­li­te­si de de­rin­den et­ki­le­nir. Bu yüz­den Mob­bing’e uğ­ra­yan ki­şi­ler ge­nel­lik­le yal­nız­la­şır ve za­man­la derin bir dep­res­yo­na gi­rer­ler. Gerek iş yer­le­rin­de ge­rek­se de özel ha­yat­la­rın­da hata yapma ola­sı­lık­la­rı yük­se­lir. Mob­bing, bi­rey­ler­de dep­res­yon, ank­si­ye­te, uyku bo­zuk­luk­la­rı ve fi­zik­sel sağ­lık so­run­la­rı­na yol aç­tı­ğı için bu du­rum­lar, bi­re­yin yaşam ka­li­te­si­ni dü­şür­mek­te ve in­ti­har ris­ki­ni ar­tır­mak­ta­dır. İşçi Sağ­lı­ğı ve İş Gü­ven­li­ği Mec­li­si (İSİG), Tür­ki­ye’de iş­çi­le­rin kar­şı­laş­tı­ğı Mob­bing (psi­ko­lo­jik taciz) va­ka­la­rı ve bu du­ru­mun yol aç­tı­ğı in­ti­har­lar ko­nu­sun­da yap­tı­ğı araş­tır­ma­la­ra göre, son üç yılda 99 işçi in­ti­har etmiş ve bu in­ti­har­la­rın 14’ü doğ­ru­dan Mob­bing ne­de­niy­le ger­çek­leş­miş­tir. 2013-2020 yıl­la­rı ara­sın­da en az 502 emek­çi, iş­ye­ri için­de veya işe bağlı ola­rak ya­şa­mı­na son ver­miş­tir.

Mob­bing’e maruz kalan her kim olur­sa olsun ya­şa­dı­ğı psi­ko­lo­jik şid­de­ti bas­tır­mak, püs­kürt­mek bir yana için­de ol­du­ğu psi­ko­lo­jik çö­kün­tü sis­te­ma­tik bi­çim­de hatta ar­ta­rak devam eden baskı, dış­la­ma, kü­çüm­se­me, sin­dir­me gibi dav­ra­nış­lar­la ki­şi­ler mü­ca­de­le etmek ye­ri­ne pes et­me­yi ter­cih eder­ler. Ki­şi­nin ya­şa­dı­ğı beş ede­me­di­ği ça­re­siz­lik ve ada­let­siz­lik ise ça­lış­tı­ğı iş yeri de­ğiş­se bile de­ğiş­me­ye­bi­lir. İş yer­le­rin­de ça­lı­şan­la­rın değer gör­dü­ğü­nü his­set­ti­ği, hak­kı­nın ko­run­du­ğu, se­si­nin du­yul­du­ğu yer­ler olan sen­di­ka­lar işte tam da bu yüz­den güç ya da oto­ri­te ile me­sa­fe­li ol­ma­lı­dır. Sen­di­kal ör­güt­len­me, iş­çi­le­rin hak­la­rı­nı sa­vun­ma­la­rı ve Mob­bing gibi olum­suz­luk­la­ra karşı bir­lik­te ha­re­ket et­me­le­ri açı­sın­dan çok önem­li­dir. Tam da bu se­bep­le güçlü sen­di­kal yapı, güçlü ku­rum­sal yapı de­mek­tir.
Bazı ki­şi­le­rin yö­ne­ti­ci ol­duk­la­rın­da bas­kı­cı ve fa­şi­zan dav­ra­nış­lar ser­gi­le­me­le­ri bir­den­bi­re de­ğiş­me­le­ri, bam­baş­ka ki­şi­le­re dö­nüş­me­le­ri­ni psi­ko­lo­ji “oto­ri­te­yi ko­ru­ma ref­lek­si” ile açık­lı­yor.

Ger­çek ha­yat­ta Mob­bing de her zaman “kötü ni­yet­li” ya da “ka­sıt­lı” bir baskı şek­lin­de or­ta­ya çık­maz.

Oto­ri­te­nin ya da iş­ve­re­nin kal­dı­ra­ma­dı­ğı so­rum­lu­luk­lar ve yoğun stres so­nu­cu far­kın­da ol­ma­dan ça­lı­şan­la­rı­na psi­ko­lo­jik baskı uy­gu­la­ma­sı müm­kün­dür. Bu durum hem psi­ko­lo­ji­de hem de iş hu­ku­kun­da “niyet aran­ma­yan Mob­bing” ola­rak de­ğer­len­di­ri­lir. Artan ça­lış­ma sa­at­le­ri, stres, ba­şa­rı­ya odak­lı yoğun kont­rol far­kın­da ol­ma­dan güç ze­hir­len­me­si­ne dö­nü­şür. Aşırı baskı ve yük al­tın­da kal­dı­ğı için içsel den­ge­si­ni ve kont­rol duy­gu­su­nu yi­ti­ren ki­şi­ler, ça­lı­şan­la­rı­na sü­rek­li baskı yapar, sü­rek­li hata arar, emir tonu yük­selt­me eği­li­mi gös­te­rir. Psi­ko­lo­ji­de “Güç Ze­hir­len­me­si” ola­rak ta­nım­la­nan bu du­rum­da oto­ri­te yet­ki­si­nin de­ne­tim­siz art­ma­sıy­la ağır gelen so­rum­lu­luk­la­rı ve stres so­nu­cun­da ger­çek­li­ği­ni ve em­pa­ti duy­gu­su­nu kay­bet­me­ye baş­lar. Kendi için­de her şeyi “iş için ya­pı­yo­rum” diye kendi du­ru­mu­nu nor­mal­leş­ti­rip meş­ru­laş­tı­rır­ken, iş­çi­le­ri için de ge­re­kir­se sü­rün­sün­ler ama yeter ki iş çık­sın yak­la­şı­mı ge­liş­ti­rir. As­lın­da Mob­bing’in te­me­li­ni oto­ri­te­yi ko­ru­ma ref­lek­si oluş­tu­rur.

Bu arada de­ğer­siz­lik duy­gu­su üze­ri­ne Engin Geç­tan “De­ğer­siz­lik duy­gu­su ya­şa­yan ki­şi­ler, ken­di­si­ni red­det­me ola­sı­lı­ğı ta­şı­yan ki­şi­le­re önem ve­rir­ken, ken­di­si­ni kabul eden ki­şi­le­ri de kü­çüm­ser. Çünkü on­la­ra göre de­ğer­siz kabul eden, kendi de de­ğer­siz­dir.” Diyor. As­lın­da içten içe ye­ter­siz­lik ve kay­bet­me kor­ku­su ya­şa­dı­ğı için oto­ri­tey­le “iyi ge­çi­nir­sem bana do­kun­maz” dü­şün­ce­siy­le ha­re­ket eden, ol­duk­ça da öz­gü­ven­li dav­ra­nış­lar ser­gi­le­yip as­lın­da öz­gü­ven­den zi­ya­de sa­vun­ma me­ka­niz­ma­sı ile ha­re­ket eden oto­ri­te­nin gö­zü­ne gir­mek için zaman zaman kendi fi­kir­le­rin­den bile vaz­ge­çe­bi­len, kendi fi­kir­le­ri ile ters düşen, sor­gu­la­ma­yan , eleş­tir­me­yen al­kış­çı­lar ve şak­şak­çı­lar da bil­me­den Mob­bing’in te­me­li­ni oluş­tu­ran oto­ri­te­yi bes­ler. Her yö­ne­ti­ci de zarar gör­me­mek adına önce bu şak­şak­çı­la­rı al­kış­çı­la­rı ya­la­ka­la­rı bilip ta­nı­ma der­di­ne düşer. Yö­ne­ti­ci­ler de ya­la­ka­la­rı bu se­bep­le ya­kın­da is­ter­ler, ken­din­den uzak­ta tut­maz.

Yani as­lın­da Mob­bing, güç ze­hir­len­me­si ve oto­ri­tey­le iliş­ki­mi­ze daha ya­kın­dan bak­tı­ğı­mız­da bunun bir hukuk, psi­ko­lo­ji ve in­san­lık me­se­le­si ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Mob­bing hep de te­pe­den inmez, alt­tan da bes­le­nir.

Hem hayat şart­la­rı, ça­lış­ma ko­şul­la­rı iş­ve­re­nin hem iş­çi­nin insan ka­la­bil­me­si gi­de­rek zor­laş­tı­rı­yor. Sa­de­ce iş­yer­le­rin­de de değil oto­ri­te­nin ol­du­ğu her yerde bu durum böyle. Çünkü me­se­le oto­ri­tey­le, kor­kuy­la ve vic­dan­la olan iliş­ki­miz. Ka­nun­lar el­bet­te bir çer­çe­ve sunar, hak verir ya da hak arama yo­lu­nu açar. Ama ger­çek çö­züm­ler, iş­ye­rin­de ada­let duy­gu­su ku­rul­ma­dan, em­pa­ti ge­liş­ti­ril­me­den ve gücün sı­nır­la­rı ta­nın­ma­dan müm­kün değil. Mob­bing, bi­rey­sel gibi gö­rün­se de as­lın­da sis­te­mik bir so­run­dur.

İşye­rin­de “kimse se­si­ni çı­kar­maz”, “hak­sız­lık kar­şı­sın­da her­kes su­sar­sa”, “her­kes kendi kol­tu­ğu­nu ko­ru­ma­ya odak­la­nır­sa”, o ku­rum­da yal­nız­ca pat­ron değil, tüm yapı Mob­bing’i müm­kün kılar, bes­ler. Didim Be­le­di­ye­si’nde de Mob­bing çok­tan iş yeri kül­tü­rü ha­li­ni al­mış­tır. (Devam edecek)