Vefatının Sene-i Devriyesinde Rahmet ve Minnetle...
Bir Bilgenin Hayat Serüveni
1925 yılında Bosna-Hersek’in Bosanski Şamac kasabasında dünyaya gelen Aliya İzzetbegoviç, genç yaşlarından itibaren fikir dünyasını özgürlük, insanlık ve İslam ahlakı üzerine inşa etti.
Yugoslavya Krallığı döneminde başlayan düşünsel mücadelesi, komünist Yugoslav rejimi tarafından tehlikeli görülmüş; "İslam Deklarasyonu" adlı eseri nedeniyle uzun yıllar hapis yatmıştır.
Bu zorlu süreçler, onu yıldırmak yerine olgunlaştırdı. Hapishane duvarları arasında kaleme aldığı notlar, ileride “Doğu ve Batı Arasında İslam” adlı başyapıtına dönüşecekti.
Savaşın Karanlığında İnsanlığın Işığı
1992 yılında, Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte tarihin en acı sayfalarından biri açıldı. Avrupa’nın göbeğinde yaşanan soykırım, insanlık vicdanında derin yaralar açtı.
Aliya İzzetbegoviç ise o günlerde yalnızca bir devlet başkanı değil; halkına umut, dünyaya vicdan çağrısı olan bir bilge lider olarak öne çıktı.
“Biz düşmanımıza benzememek için savaştık” sözüyle özetlediği duruş, onun hem İslami hem insani ahlakını yansıtmaktaydı. Savaşın en kanlı anlarında bile intikam yerine adaleti, nefret yerine insanlığı savundu.
Barış, Adalet ve Onur Mirası
1995’te imzalanan Dayton Anlaşması sonrası Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Aliya İzzetbegoviç, halkının geleceğini özgürlük ve barış temelinde şekillendirmeye çalıştı.
Savaşın ardından siyasetten çekilse de, fikirleri ve duruşu tüm Türk-İslam dünyasında bir ahlak ve vicdan pusulası olmaya devam etti.
“Köle olmaktansa, özgür ölmek yeğdir.” diyen Bilge Kral, sadece Bosna’nın değil, mazlum milletlerin de sembolü haline geldi.
Bir Vicdanın Ardından
19 Ekim 2003 tarihinde vefat eden Aliya İzzetbegoviç, Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’nde, kendi halkının arasına defnedildi.
Mezarı başında yazılı şu söz, onun hayat felsefesinin özeti gibidir:
“Allah’a inanıyor ve insanlardan umut kesmiyorum.”
Bugün onun mücadelesi, adalet, merhamet ve özgürlük kavramlarıyla hâlâ yaşamaktadır.
Son Söz
Hayatını halkının özgürlüğüne, insanlığın onuruna adamış bu bilge lideri, vefatının yıldönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.
Aliya’nın mirası, sadece Bosna’nın değil, tüm insanlığın ortak vicdanıdır.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Mavi Didim’in değerli okuyucuları, tarih sadece geçmişin aynası değil, geleceğin pusulasıdır. Bizler de bu pusulayı iyi okumalı, tarihimize, ecdadımıza ve onların bize bıraktığı onurlu mirasa sahip çıkmalıyız.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle...
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Sonsuz Sevgi ve Saygılarımla