Batıl inanç, genellikle bilgisizlikten, bilimsel bilgilerin veya nedenselliğin yanlış anlaşılmasından, kadere veya büyüye inanmaktan, doğaüstü etkileri algıladığını sanmaktan veya bilinmeyene karşı duyulan korkudan kaynaklanan inanç veya uygulamalardır. Batıl inançlar çoğu zaman şans, kehanet ve belirli ruhani varlıklarla ilişkilidir. Kaynak ve mantıklı bir açıklamadan uzak, uygulamalarda din adı kullanılan inanç ve hareketlere söylenen bir terimdir. Yaygın bazı batıl inançlar arasında yolculuğa çıkan birisinin arkasından yere su dökmek, merdiven altından geçmemek, gece tırnak kesmemek, kara kedi görmenin uğursuzluk getireceğine inanmak sayılabilir. Batıl inançların kökenini eski paganist inançlarda aramak gerekir. Bu çağlardan kalma batıl inanç dediğimiz alışkanlıklar devam etmiş, oysa bir zamanlar bunları anlamlı kılan inançlar çoktan unutulup gitmiştir.

Hayatımızın her yönü batıl inançlar ve hurafelerle dolu. Çoğu insan da hayatlarında bu inançlara yer veriyor. Kadın Hastalıkları Uzmanı Kağan Kocatepe, pek çok hastanın bu yanlış inançlar yüzünden sağlığını kaybettiğini söylüyor. Kocatepe özellikle hamilelik ve çocuklara dair yanlış inançlarla ilgili çok zor ikna ettiklerini söylüyor: 'Elbette bunlardan bazıları gerçekten doğru olabilir, ancak önemli bir çoğunluğu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

Hurafeleri ikiye ayırabiliriz. Yani akla yatkın gelen şeyler. Bir de akla fikre sığmayan hurafeler var. Bunlar gülünç ve boş inançlar olarak kalmaya mahkumdur. Mesela yedi aylık doğan çocuk yaşar sekiz aylık doğan yaşamaz diyorlar, nasıl bir mantığı vardır bunun? Ya da hamile kadın hayvanlara bakarsa bebeği o hayvana benzeyebilirmiş diyen kişiler öyle çok ki. Ama inanın sadece eğitimsizler değil bunları söyleyenler. Eğitimli pek çok hastam hamile kadının saç kestirmemesi gerektiğini düşünüyor. Çünkü kestirirse bebeğin ömrünün kısalacağını söylüyorlar. Zihinleri bu önerilerin yanlış olduğunu 'bastıra bastıra söylese de' gönüllerinin bir köşesi bunlara inanmakta direniyor. Hurafe veya boş inanç dediğimiz etrafımızı saran bu tehlikeli bilgiler özellikle gebelik döneminde derinden etkiliyor ve kafaları karıştırıyor.'

Dr. Kağan Kocatepe bazı inançların yaşantılardan çıktığını ve gerçeğe yakın olabildiğini de vurguluyor: 'Biz bilim insanları hurafeleri ele alırken hemen bir köşeye atmıyoruz. Öncelikle bunun nasıl çıkmış olabileceğini düşünüyor, sonra da gerçeklik payı olup olmadığını değerlendiriyoruz. Elbette bugünün 'hurafesi' yarının bilimsel verisi de olabilir, 'dünyanın yuvarlak olduğu' geçmiş zamanlar için bir hurafeydi ve bu düşünceye o zamanın insanları gülüyorlardı.'

Adet kanaması ve kirlenmek

Kadın ve hurafe denilince belki de dünyada en çok hurafelere maruz kalan kadınlardır. En basitinden adet kanaması ile ilgili hurafeler çok fazladır. Örneğin Menstrüasyon Mens ay demek. Kadının 28 günde bir ay döngüsüne göre yani ayın şekline adet gördüğüne inanılıyor. Ve de bazı toplumlarda kadın adet gördüğü esnada uğursuz sayılıyor. Yani kadın o anda yok. Adet görmek kadını bir kere sıfıra indiriyor. Türkçe de bunun karşılığı kirlenmektir. Ne zaman adet gördün diye sorulunca kadın anlamaz ama ne zaman kirlendin denildiğinde cevap verir.

Hamilelik

·Gebeliğin erken dönemlerinde bulantısı, kusması olanların kız çocuğu olur deniyor. Ye tatlıyı doğur atlıyı, ye ekşiyi doğur Ayşe'yi sözü de buradan çıkmış.

·Bebeğin anne karnında ilk kıpırdadığı an kadın kime bakarsa bebek ona benzer. Bu çok yaygın. Ya da bir çift arasında kim daha çok seviyorsa bebek ona benziyor gibi yaygın bir inanç var.

·Mesela eski Fransızlardan kalan çok eski bir hurafe var. Eski Fransız soyluları arasında erkek bebek sahibi olmak için sol testisini aldıran insanlar var. O zaman cerrahi gelişmemiş olduğu için sol testislerine ip bağlıyorlar, o kendi kendine eriyor. Bunu denemiş olan binlerce insan var.

·Hamilelikte saç kestirmenin bebeğin ömrünü kısaltacağı inanışı var. Benim hastalarım eğitimli grup olduğu halde hamilelikte saç kestirmiyorlar. Türkiye'de de oturmuş bir şey bu.

·Doğumun kolay olmasını sağladığına inanıldığı için, doğum sırasında 'kilit açma', 'örgülü saçları çözme' ve 'dilenciye sabun verme' gibi adetler de var. Bu tür inançların örneklerine eski uygarlıklarda da rastlanıyor. Eski Mısır'da 'hamile kadın bedenli, su aygırı başlı doğum tanrısı' Thoeris'in heykelciğinin doğuran kadınlara uğur getirdiğine inanılırken, Asur ve Babil'de 'Filistin'in rüzgar cini, rüzgar cinlerinin kralı Hanbi'nin oğlu korkunç yüzlü, dört kanatlı, kuş ayaklı, hayvan pençeli ve akrep kuyruklu Pazuzzu' heykelciği, hamilelerin koruyucusu olarak görülüyor. Japon kadınları ise doğum sırasında, 'kolay doğum' anlamına gelen 'Koyasugai' adlı deniz kabuğunu avuçlarında tutuyor. Eski Roma'dan beri gelen bir diğer inanış da hamileye, kocasının yün kuşağının sarılması.

·Çocuk 'evcil' olsun diye göbek bağı dolap veya sandık içine saklanırken, 'akıllı' olması için de okul bahçesine gömülüyor.

Çocuk

·Yeni doğan çocuğun beşiği altına türbe ve kabirlerden toprak getirilip konursa çocuğu cadı boğmazmış.

·Çocuk fıtık doğarsa, külotu çalı ağacının bir dalı yarılarak arasından geçirilince fıtığı iyileşirmiş.

· Çocuğun kırkı çıkmadan tırnağı kesilirse ya arsız ya da hırsız olurmuş.

·Yeni doğan çocuk, bayram günü bir dişi eşeğe ters bindirilip köyün etrafında dolaştırılırsa ömrü mutlu geçermiş. Ve pek çok çocuk, bu batıl inanışlar yüzünden hayatından olmuştur.

·Çocuğun doğduğu yerde elişi yapılırsa göbeği düşmezmiş.

·Cuma günü çocuğun ayakları bir camii kapısında bağlanır, Cuma namazından sonra çözülürse hastalığa tutulmazmış.

Adnan Gülü

Tarih Araştırmacısı