Si­ya­set­ten biraz olsun arı­nıp kendi ken­di­mi­ze kal­dı­ğı­mız­da yap­tık­la­rı­mız yada ya­pa­ma­dık­la­rı­mız­la il­gi­li hiç bit­me­yen bir iç he­sap­laş­ma­ya gi­re­riz ancak çoğu zaman ha­ya­tı­mız­da­ki kö­tü­lük­le­rin iyi­lik­ler­den fazla ol­du­ğu­na ka­na­at ge­ti­rin­ce "bu he­sa­bın içe­ri­sin­den çı­ka­ma­ya­ca­ğız en iyisi işi olu­ru­na bı­rak­mak" di­ye­rek en basit ifade ile kendi ken­di­miz­den ko­şa­ra­dım uzak­la­şı­rız.

Ancak bu du­ru­mun bir işe ya­ra­ma­ya­ca­ğı­nı asıl ola­nın bir şe­kil­de hem bu dün­ya­da hem öbür dün­ya­da hesap ve­re­ce­ği­mi­ze inan­dı­ğı­mız­dan olsa gerek baş­la­rız geç­miş ile önce yüz­leş­me­ye sonra he­sap­laş­ma­ya.

Ge­le­nek­tir,

Doğ­du­ğu­muz günün üze­rin­den çok geç­me­den ku­la­ğı­mı­za ezan oku­nur.

Hemen ken­di­mi­zi bil­di­ği­miz­de cen­net –ce­hen­nem- öte dünya ve hesap verme öğ­re­ni­riz.

Bu sağcı, solcu, alevi, Sünni, Kürt, Türk, o par­ti­li bu par­ti­li fark etmez.

Yap­tı­ğı­mız kötü iş­ler­den do­la­yı bir ilahi ada­let te­cel­li ede­ce­ği, iş­le­di­ği­miz suç­lar­dan do­la­yı bu dün­ya­da ol­ma­sa bile öbür dün­ya­da hesap ve­re­ce­ği­miz üzere uya­rı­lı­rız.

Tüm bun­la­ra rağ­men zulüm, iş­ken­ce, da­yat­ma, baskı, şid­det, ah­lak­sız­lık, hak­sız­lık sürüp gi­di­yor bir ömür boyu.

Böy­le­si bir nok­ta­da in­san­lar ya öbür dün­ya­nın çok uzak ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor , ya söy­le­nen ve öğ­re­ti­len­le­re kulak as­mı­yor veya şart­lar bu­ra­ya doğru sü­rük­lü­yor in­sa­nı.

Nor­mal­de in­sa­noğ­lu­nun unut­tu­ğu ama çok sı­kış­tı­ğın­da sı­ğın­dı­ğı bir tan­rı­sı var.

Bu in­san­la­rın ne­re­de ise ta­ma­mı bir lo­kan­ta­da, çay bah­çe­sin­de, bak­kal­da, ma­nav­da, mar­ket­te hesap ver­me­yi bi­li­yor­lar.

Ancak aynı in­san­la­rın nor­mal ha­yat­ta yap­tık­la­rı iş­ler­den do­la­yı bir gün hesap ve­re­cek­le­ri bir türlü akıl­la­rı­na gel­mi­yor.

-İşe geç ka­lın­ca pat­ro­na,

-oku­la geç ka­lın­ca öğ­ret­me­ne,

-eve geç ka­lın­ca eşine

hesap ver­mek­te zor­lan­dık­la­rı­nı bil­dik­le­ri halde öğ­re­ti­len büyük he­sa­ba ge­re­ken önemi ver­mi­yor­lar.

Ya­ra­tı­cı çok sa­bır­lı ol­du­ğun­dan hemen ce­za­yı kes­mi­yor uzun va­de­ye bı­ra­kı­yor.

Ayet­ler, ha­dis­ler, icma ve kı­yas­lar sözde do­la­nıp du­ru­yor.

Uy­gu­la­ma­da nefse uyup her türlü zulme da­ve­ti­ye çı­kar­tı­lı­yor.

Halen daha Haz­re­ti Ömer’in ada­le­ti ko­nu­şu­lu­yor.

Ara­dan bunca yıl geç­miş Hz.Ömer’in ada­le­ti ko­nu­şu­lu­yor bir de Nu­şi­re­van.

Ada­le­te başka ör­ne­ği­miz yok.

Hz.Ömer’den sonra doğ­ru­luk tim­sa­li gös­te­re­ce­ği­miz ikin­ci bir isim ma­ale­sef ak­lı­mı­za gel­mi­yor.

Hep ada­let­siz­lik hep zulüm var.

Üzücü ama ne Os­man­lı­da nede Cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de ada­let ör­ne­ği­miz ne yazık ki yok.

Yargı sis­te­mi­miz de aşağı yu­ka­rı or­ta­da..

Zulme, esa­re­te, in­san­lar ara­sın­da­ki fi­zi­ki fark­la­rı kal­dır­ma­ya yö­ne­lik uya­rı­cı, Bil­gi­len­di­ri­ci in­san­la­rı unu­tu­yor bel­le­ği­miz.

Lafa ge­lin­ce sıcak kum­lar­da kar­nı­na taş bağ­la­nan Pey­gam­ber ama uy­gu­la­ma­ya ge­lin­ce bir sürü zulüm ve hak­sız­lık.

O halde “hesap ve­re­ce­ği­miz” sanki ko­ca­man bir yalan.

Hesap yok bu dün­ya­da,

Böyle olun­ca da “insan cen­ne­ti ve ce­hen­ne­mi be­ra­ber bu­ra­da ya­şa­na­cak.” de­mek­ten başka bir ça­re­miz kal­mı­yor.

Ya da ağır bir hesap ve­re­ce­ğiz de umu­ru­muz­da değil.

Hesap verme öğ­re­ti­si üze­ri­ne bina edi­len hayat kar­şı­mı­za bir gün çok acı he­sap­lar çı­kar­dı­ğın­da şi­kâ­yet­çi ol­ma­ya­ca­ğız.

“Kuş­ku­suz insan çok za­lim­dir.”

Kuş­ku­suz insan çok nan­kör­dür.

Zira Kabil kar­de­şi Habil’i öl­dür­dü.

Ama bir gün bu dün­ya­da hesap ve­re­ce­ği­mi­zi de dü­şü­nüp bazı şey­le­ri göz ardı et­me­mek lazım.

“Ken­di­ni­ze ya­pıl­ma­sı­nı is­te­me­di­ği­ni şeyi baş­ka­sı­na yap­ma­yı­nız” ha­di­si­ni bil­me­ye­ni­miz ne­re­de ise yok gibi.

Kendi ka­dın­la­rı­nı­za ya­pı­lan bu mu­ame­le­yi uygun gö­rü­yor­sa­nız me­se­le yok.

Bence otu­rup bir dü­şü­nün.

Ölü gömen in­san­lar hep gelen ölü­le­ri gö­me­cek­le­ri­ni dü­şü­nür.

Bir gün sı­ra­nın ken­di­le­ri­ne ge­le­ce­ği­ni hiç dü­şün­mez­ler.

Ölü gö­mü­cü­lü­ğü bir ke­na­ra bı­ra­kıp, Ömer’in bin­yıl­lar­ca nasıl ada­let­le anı­lıp adı­nın ada­let­le eş­de­ğer ol­du­ğu­na bir göz at­ma­nı­zı tek­rar tav­si­ye ede­riz.

Çünkü in­sa­noğ­lu­nun,

-kini,
- kor­ku­su,
- hırsı,
-mer­ha­me­ti,
-Pey­gam­be­ri,
-ya­ra­tı­cı­yı
unut­tu­ru­yor ken­di­si­ne..

Kabul etmek ge­re­ki­yor ki İnsa­noğ­lu sö­zü­nü et­ti­ği ada­le­ti ile övün­dü­ğü Nu­şi­re­van kadar adil değil.

Hesap günü üze­ri­ne ku­ru­lu bir inan­ca dön­me­miz he­pi­mi­zin ortak bek­len­ti­si ha­li­ne gel­me­dik­çe kimin hangi inan­ca sahip ol­du­ğu­nun ne önemi var ki.?

Ya­şa­dı­ğı­mız süreç:

Lafa ge­lin­ce Hz. Ömer

İcra­ata ge­lin­ce Tu­rist Ömer..

Gel de doğru yolu,ha­ki­ka­ti bul..

Son­ra­da hesap ve­re­ce­ğin anı düşün.

Ne­re­de ise im­kan­sız gibi..