Günbatımı dökülür yorgun yapraklardan,

Örtünür deniz çıplaklığın suskun yorganını.

Kuşlar yuvaya dönüşe çırpar kanatlarını.

Çimlenen umutlar çiçeklenir yıldızlarla.

Beslenme, barınma ve korunma yaşamın temel sacayaklarındandır. Bunlardan birinin aksaması, ötekileri de yetmezliğe sürükler. Barınma korunmanın temelidir. Barınarak korunabilen bir kişi, bu potansiyeli ile beslenme sorununu çözebilir. Bu haliyle barınma güvenin güvencesidir.

Barınma ilkel dönemlerde zorunluluklardan dolayı bir bireysel gereklilikti. Bu gereksinim tamamen bireyin olanakları ile ilişkiliydi. Günümüzde barınma hakkı bireysel bir sorun olmaktan çıkmış, temel haklardan sayılırken aynı zamanda da toplumsal bir soruna dönüşmüştür. Temel haklar artık kurumsal ve yasal güvencelere kavuşturulmuştur. Bu temel hakların gerçekleştirilmesinde toplumsal sorumluluklar benimsenmiş ve devletlerin çözüme katkısı gerçekleştirilmiştir. Burada sözü edilen devlet, sosyal devlettir. Sosyal devletin yükümlülüklerini toplumsal dinamiklerin gücü belirlemektedir. Emek kesimi bilinçli ve örgütlü olduğu zaman, temel haklarını her platformda gerektiği gibi savunmaktadır. Bu çatışma ve uzlaşma kurumlar aracılığıyla ve toplumsal düzlemlerde sürdürülmektedir. Sermaye kesimi her zaman bu haklara karşı çıkmıştır. Sermayenin en belirgin özelliklerinden biri, paylaşmamak üstüne kurgulanmıştır. Yakaladıkları her fırsatta emeğin haklarını budamaya çalışırlar. El koyma temelli yaklaşımlar paylaşmamanın yol ve yöntemlerini aramaktadırlar. Ya da verir gibi gözüktükleri şeyleri daha sonra farklı adlar altında geri almaktır(!) Vergi iadesi, vergi affı, teşvik pirimi gibi gerekçelerle amaçlarına ulaşmaktadırlar.

Suskula isyanını, söndür içinin yangınlarını!

Bil ki, çimlenecektir köze düşen cemre…

Sürgünler yol hazırlıklarındadır artık;

Filizler el-ayak telaşında, düş açımlı goncalarla…

Barınma olgusu özünde bir adil paylaşım sorunudur. Ülkeye ilişkin sorumluluklar, paylaşımda hak sahipliğinin temelinde yer alır. Bu topraklarda kefensiz yatanlar, miraslarını yakınlarına bırakmışlardır. Özellikle Kurtuluş Savaşı sonrasında her aileden şehitler verilmiştir. Bir yakınını kaybetmeyen yok gibidir. Ülke için ödenmiş olan bu bedel bütün vatandaşları hak sahibi kılar. Aynı zamanda bu bireyler ülke geleceğinin güvencesidir. Bunun için özelleştirmeler hak sahibi yığınları mülksüz kılma girişimleridir(!) Egemen güçler esnekleşmekten söz ettiği an, mutlaka emekçilerin kazanılmış haklarını yok etmeyi planlar. Esnek çalışma, kuralsız, süresiz ve güvencesiz bir çalışmayı işaret eder.

Yüreklere çığ düşürür sevdanın baharı.

Özlemler yürümeyi bilir, kaçmayı bilmez.

Gül kurusu akşamlar semirtir düşleri;

Sürgüne duran yarınlar yeşile yükler özlemlerini.

Önce bir gereklilik ve aynı zamanda tartışılamaz bir hak olan barınma, temel hakların önde gelenlerindendir. İnsanların yaşam için gerek duydukları şeylere sahip olmaları gerekliliklerin önde gelenlerindendir. Bu haklar adil paylaşımlarla sağlanabilir. Adil paylaşımın ön koşulu fırsat eşitliğidir. Aynı zamanda kararlara katılım hakkı en pratik biçimde; kurumlar ve temsilciler aracılığıyla ayrımsız olarak kullanılmalıdır.

Rezerv alan uygulaması kanunla düzenlenmiş olmasına karşın, hukuka uygunluğu tartışmalıdır. Atatürk’ün savaş için söylediği, rezerv alan için uyarlanmalıdır. “Mecburiyet yok ise, savaş bir cinayettir!” Kesin bir zorunluluk ve toplumsal gereklilik yok ise; rezerv alan uygulaması mülkiyet hakkının gaspıdır! Mülkiyet hakkı gasp edildiği zaman; hak, hukuk ve adalet kavramlarının içi boşaltılmış olur!

 Yıldızlı bir gökyüzü örtünmek geceyle,

Al yeşil çarşaflarda düş çoğaltarak…

Ve gönlünün yarasına sararak sevdasını;

Omuz omuza kurtuluşun kavgasını çoğaltarak!