Hiç kuşkusuz, kadınlar gününde kadınların konuşması gerekir. Ancak ben bir saptamayla giriş yapmak istiyorum. İşlevleri ön plana alan saptama şu: Kadınlar yaratan, erkekler yaratan yardımcısıdır(!) Bu durumu kendisini saygıyla andığımız Neşet Ertaş şöyle vurgulamıştır; “Kadın insan, erkekler insanoğludur.” Kadın üstün eşit olarak algılanması gerekirken; dişiyle tırnağıyla haklarını savunmaya çalışmaktadır.
8 MART Dünya Emekçi Kadınlar gününü Sol Feminist Hareketten Ebru Karataş’ın Birgün’e konuşmasından aktaralım: “Eşitsizliğin, sömürünün, yıkımın her geçen gün derinleştiği bu düzeni değiştirmek zorundayız, biliyoruz. Bu yüzden her köşe başında sesimizi büyütmeye çağırıyoruz; Geleceğimiz, hayallerimiz, insanca yaşam hakkımız için laik bir yaşama ihtiyacımız var, biliyoruz. Dünyayı döndürdüğümüz ellerimizde, umutla büyüteceğimiz bir gelecek var, biliyoruz. Yaşamın her alanında; sömürüye, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, yoksulluğa, gericiliğe ve İslamcı faşizme karşı meydan okuyoruz! Hiçbir kadın yalnız yürümeyecek, hiçbir çocuk yalnız büyümeyecek.”
Mitinglerinin tüm kadınlarla bir arada örülecek bir sürecin başlangıç adımı olduğunu vurgulayan Karataş, “Diğer illerde de mitinglerimiz devam edecek” diye konuştu. Karataş sözlerine şöyle devam etti: Mahallelerde birebir dokunduğumuz kadınların katılımını bekliyoruz. Saat 14.00’te Fomara Meydanı’nda buluşup ve Kent Meydanı’na yürüyeceğiz. Miting alanında kadınlar kürsüye çıkıp söz alacak. Ardından Grup Kucaklaşma konseri olacak. Miting sonrasında da Bursa başta olmak üzere tüm memlekette mücadelemizi büyüteceğiz.”
∗∗*
AKP döneminde kadınlara yönelik baskılar ise özetle şöyle:
• İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı
Kadınları şiddete karşı korumayı hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye, 2021 yılında tek adamın imzasıyla çekildi. Kadınlar dört bir yanda sokağa çıktı.
• Kadın cinayetleri arttı
AKP’nin iktidara gelmesiyle kadın cinayetleri arttı. Her gün en az bir kadın erkekler tarafından katlediliyor.
• Kürtaja fiili engeller yaratıldı
2012 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın “Her kürtaj bir Uludere’dir” söyleminin ardından kürtaja fiili engeller yaratıldı.
• Kadınlar aileye hapsedildi
Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürüldü. Kadınları aile politikalarıyla, doğum teşvikleriyle eve hapsetmeyi amaçladılar.
• Tarikat ve cemaatlere memleket peşkeş çekildi
Kadınlar ve çocuklar tarikatlarda şiddete, istismara maruz bırakıldı. Çocuk yaşta evlilikler normalleştirildi 2016’da “tecavüzcüye af” olarak bilinen yasa tasarısı geçirilmeye çalışıldı. Kadınların tepkisiyle geri çekildi.
• Eğitimde gericileşme tam gaz
AKP döneminde eğitimin dinselleşmesi, özellikle kız çocuklarının eğitim hakkını ihlal etti. Karma eğitimin hedef alınması, kız çocuklarının eğitimden uzaklaştırılmak istendi.
• 6284 de hedefte
İstanbul Sözleşmesi’nin ardından 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun da gericiler tarafından “aileyi yıkan yasa” denilerek hedef alındı.
• İşgücüne katılım engellendi
Kadınlar, aile kutsayan politikalarla ekonomik ve sosyal hayatın dışına itilmek istendi.
• Kanunda değişiklik istemi
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “medeni kanunu baştan yazacağız” dedi. Kadınların nafaka hakkı da hedef alındı.”
Nazım Usta ile noktayı koyalım:
………………………………………………………..
……………………………………………………..
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
NAZIM HİKMET RAN