Bir oluşumun temelinde iç dinamik yer alır. Yapılandırılan yapı doğal değilse, şekil şartlarına uygun fakat farklı amaçlarla oluşturulan yapılanmalar ortaya çıkabilir. Yaşadıklarımızın nedenlerini araştırarak gereken dersleri çıkaramazsak, defalarca “kör” kuyulara düşmekten kurtulamayız. Yaşamdan ders çıkarmamak insana özgü negatif bir özellik değildir. İnsanlar sadece algılamaz, algıladıklarını çözümler ve yorumlar. Bu gibi deneyimleri temel alarak geleceğe ilişkin tasarımlar oluşturur. Siyasi kararlar yaşamın her alanını etkiler. İlgisizmiş gibi görülebilen olay ve olgular incelendiğinde, nelere ve nasıl etki ettikleri görülebilir. Yaşamda nedensiz herhangi bir olay veya olgu yoktur. Normal bireyler bunun bir kısmını bilebilir. Doğada olmakta olup da farkında olmadığımız yığınla olay var. Görüş açımıza girmeyen veya ilgi alanımızın dışında olan yığınla olaydan söz edilebilir.

Yazımın devamında iki adet alıntı var. Bu olaylar aynı mekanlarda ve tanıdık aktörler aracılığıyla yaşama geçirilmiştir. Olay ve olgulara ilişkin ip uçlarının emperyalist bir odağa çıktığını gördüm. Ben bu olayların tanığı olan biriyim. Öncelikle bir 68’li olduğumu söylemeliyim. Toplumsal olaylarla ilgili araştırmalar yaptım. İki araştırmamı kitap olarak, iki araştırmamı da gazetede yayınladım. Aynı süreçte 1500’ün üzerinde köşe yazısı yazdım.

PKK’nin ortaya çıkışını hatırlıyorum. Şiddet uygulamaktan kaçınmayan bu yapılanma, öteki Kürt solunu temsil eden tüm grupları yaşam sahnesinden sildi(!) Arkasında farklı güçlerin olmadığı hiçbir oluşum yaşadığımız kurguları gerçekleştiremezdi(!) Süreç içinde sadece Kürt soluna değil, Türk soluna da büyük zararlar verdi PKK oluşumu. Bu sonuçlara bakıldığında, PKK’nin kuruluş amacının her iki kesimde güçlü bir biçimde gelişmekte olan gerçek solun önünü kesmek olduğu savı ileri sürülebilir. Bunun için yığınla örnek yaşandı. Bu şiddet örgütünün planlı eylemleri, devletin, temel hakların bir kısmını ortadan kaldırmasına dayanak oldu. Olağanüstü hâl uygulamasının meşrulaştırılmasına neden oldu. Temel haklara ilişkin kayıpların temelinde PKK’nin yapılandırılan bir yapı olarak kendisine verilen görevi yapmaya çalıştığı söylenebilir. Maddi, manevi, sosyal, siyasi ve ekonomik kayıplarımızın temelinde bu yapılandırmanın payının büyük olduğu görüldü. Hiç kuşkusuz, süreç içinde kanıtlar gün yüzüne çıkarılacaktır. Gerçeğin ortaya çıkmak gibi bir huyunun olduğu unutulmamalıdır!

“1 MART, ABD VE TEK ADAM REJİMİ

Erdoğan ve Gül’ün tüm çabalarına karşın tezkerenin geçmemesi, ABD için ayrı bir değerlendirme konusu oldu. TSK’nın tezkereye ayak diremesi, sonrasında ordunun Büyük Ortadoğu Projesi’ne uyumlulaştırılmasını hedefleyecek Ergenekon operasyonlarını gündeme getirdi. Aynı dönemde siyasal İslamcı dönüşümün önünde engel olarak görülen solun etkisizleştirilmesine yönelik operasyonlar da bizatihi Amerikan planının parçası olarak gerçekleştirilmeye çalışıldı.

Öte yandan da ABD, kendi çıkarları için Türkiye’de kısmi demokratik ortamın yok edilmesi gerektiği hususunu özellikle 1 Mart’ın bir dersi olarak değerlendiriyordu. CIA Türkiye eski şefi Paul Bernard Henze, 2006 yılında Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye raporunda bu konuda şöyle diyordu, “Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclis’i ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten daha kolay olacaktır. Eğer o kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak, Amerika için sorun olmaz”.

“O tek kişi zaten çok önceden seçilmiş Tayyip Erdoğan’dan başkası değildi. Wikileaks’in ortaya çıkardığı Amerika’nın gizli belgelerinde, Erdoğan hakkında yapılan şu değerlendirme de bu bağlamda hatırlanmalı, “Türkiye’nin en güçlü politikacısı olan Tayyip Erdoğan, bizim AK Parti hükümetini, Irak ve ABD’nin diğer stratejik çıkarları konusundaki kamuoyu görüşünü etkileyebilme yeteneğimiz açısından anahtar nitelik taşıyor.”

Bütün bunlar Türkiye’nin bu büyük karanlığa nasıl sürüklendiğini anlamak için olduğu kadar, ülkemizin bugün olup bitenlere bakarken de akılda tutulması gereken gerçekleri… (2Mart 2025. BİRGÜN PAZAR)

“PKK TARAFINDAN HAMBURG’TA ÖLDÜRÜLDÜ

O dönem içinde PKK hem kendi içinde hem de sola yönelik bir şiddet politikasına yönelerek, Avrupa’daki sol gruplara yönelik saldırılara girişti. 1984-1987 yılları arasında PKK, Avrupa’da kendine muhalif gördüğü birçok devrimciye suikastlar düzenledi. Bu tutum Avrupa’daki Devrimci Yolcular tarafından ciddi bir eleştiri konusu oldu. Bu tartışmalar içinde Kürşat da PKK’nin hedefi haline geldi.

25 Şubat 1986, Hamburg. Soğuk bir kış günü Kürşat Timuroğlu, St. Georg semtindeki evinden kısa bir süreliğine dışarı çıktı. Amacı köşedeki dükkândan biraz erzak almaktı. Ancak evinin önünde pusu kuran karanlık bir gölge, haftalardır beklediği anın geldiğini düşünüyordu. Kürşat adımını sokağa atar atmaz, saldırgan bir kafeden fırlayıp ona doğru koştu ve tabancasını ateşledi.

İlk kurşunlar Kürşat’ı sırtından vurdu. Ne olduğunu anlamaya çalışarak sendeleyen Kürşat, yaralı halde kendini yakındaki bir dükkânın içine attı. Peşini bırakmaya niyeti olmayan suikastçı, dükkânın kapısına kadar gidip, yere yığılan Kürşat’ın başına son bir kurşun daha sıktı.

Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan 32 yaşındaki Kürşat Timuroğlu, iki gün boyunca komada kaldıktan sonra ne yazık ki yaşam mücadelesini kaybetti. Kürşat Timuroğlu 10 Mayıs 1986’da memleketi Ankara’da Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. (2 MART 2025. BİRGÜN PAZAR)

Geçmişte tanık olduğumuz ve fakat önlem alamadığımız olay ve olgular bugün yaşadıklarımızın nedenidir. Hala aynı olayların tetiklediği yeni olaylara doğru sürüklenmekteyiz. Bu olay şu anlama gelmektedir; tanık olacağımız istemsiz olaylar henüz bitmemiştir. Gerektiği gibi ders almadığımız olayları tekrar yaşayabiliriz. Özellikle vurgulamamız gereken şey, biz ülkemizi ve bu ülkede yaşayan tüm insanları ayrımsız olarak seviyoruz. Bu sevdiğimiz insanlarla birlikte ve sorunsuz olarak uzlaşarak yaşamak istiyoruz. Biz, bize ait sorunları bir biçimde çözeriz ancak özellikle kurgulanan sorunları çözmekte sorunlar yaşadığımız gözükmektedir. Bunun için öncelikle öz gücümüze güvenmemiz gerekmektedir. Yeni, sağlıklı ve sorunsuz gelecek için akılcı ve sağlıklı birlikteliklere…