Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2024 yılında; 11 Temmuz'u "Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü" olarak ilan etti. Ne büyük bir karar, ne rahat bir vicdan ferahlığı! Sanki tek bir deklarasyonla tüm ihmal, katliam ve soğuk suskunluk temize çıkarılabilirmiş gibi. Oysa anmak, çoğu zaman unutmanın şık bir kılıfı değil midir? Tarih böyle yazılır işte: Bir masa başında oy çoğunluğu bulunur, utanç törenle kutsanır, inkâr raflara kaldırılır. Hatırladık mı? Bitti mi? Elbette hayır.
1995 yazında, Avrupa'nın göbeğinde, "Güvenli Bölge" tabelalarının ardında 8 binden fazla Boşnak erkek ve çocuk, BM barış gücü korumasında teslim edildi. Hollandalı askerlerin gölgesinde, Sırp askerlerinin namlusunda, kamyonlar dolusu cesetler yükseldi. Toplu mezarlar. Yarım kalan hayatlar. Yarım kalan çocukluklar. Ve Avrupa'nın yüzüne vurulan o soğuk kelime: Soykırım.
O günden bu yana her çukurdan yeni kemikler çıktı. Her yeni iskelet, inkârın ayaklarına dolandı. Ama inkâr hiç pes etmedi: Sırp liderler hâlâ "soykırım yoktur" derken kilise çanlarını çaldı. Bir ulus, inkârı ibadete dönüştürdü.
Peki, BM Genel Kurulu kararı neyi değiştirir? Hukukçular bilir; Bu bir mahkeme kararı değil, simgesel bir yüzleşme. 1995'te koruyamadığını, 2024'te "anıyoruz" diye aklamaya çalışan bir kurumun, belki de kendini temize çıkarmasıdır. Görkemli cümleler, renkli haritalar; yeşil onaylayanlar, kırmızı reddedenler, sarı çekimserler. Balkanlar'da ise aynı gri; yüzleşmek istemeyen bir kalabalık.
Srebrenitsa tek bir gün değil... Bir kararla defterden düşecek bir tarih hiç değil... Soykırımı inkâr edenler, aslında bir katliamı değil, kendi yüz karalarını gömmek ister. Ama toprak kazılınca kemik verir; mezar sessiz kalmaz.
BM diyor ki: "Eğitim müfredatına girsin." Hangi müfredat? İnkârın ders kitabına sığar mı toplu mezarların dili? Sırbistan'da, Bosnalı Sırpların şehirlerinde bu gerçeği kim okutacak? Çocuklara nasıl anlatacaksınız? "Biz o gün seyrettik" diye mi başlayacak Avrupa'nın ders kitabı? Belki de o yüzden bu karar var; anlatılmayanı tekrar hatırlatmasın diye...
Bu yüzden 11 Temmuz bir anma günü değil, bir lanettir. Unutanlar için lanet, hatırlayanlar için yük. Hatırlamak bazen yetmez. Hatırlamak bazen suskunluk üretir. Asıl iş, susmamaktır. Çünkü Srebrenitsa'nın mezarları kapanmadı. Bugün Bosna toprağının altında, inkârın sesiyle kapışan iskeletler yatıyor.
11 Temmuz bir tarih değil, bir hatırlatma; soykırımı anmak yetmez. İnkârcıya, unutturana, sessiz kalana direnmek gerek.
Kiliselerde çalan çan sesleriyle susturulmaz gerçekler... Bir oy çoğunluğuyla kapanmaz mezarlara... Bir BM kararıyla hafifletilmez sorumluluk ve dinmez acılar...
Srebrenitsa; hatırlayan yaşatır. Unutan öldürür. Susmayan ise adaleti ayakta tutar.