Yakın-uzak çevrenizde sağınıza solunuza şöyle bir göz atın…
Ve sonra da aşağıdaki mini ankete katılın [lütfen].
Sorumuz şu:
İnsanların bazıları neden sürekli öne çıkmak isterler; vitrine tırmanıp, orada kalıcı olmaya çalışırlar?
o Değer görme ve onaylanma ihtiyacı.
o Önemli ve fark edilir olma kompleksi.
o Yetersizlik duygusunu telafi etme çabası.
o Kimlik inşası.
[Bazı bireyler için kimlik, üretmek → görünür olmak → var olduğunu hissetmek döngüsüyle kuruludur. Durduklarında kim olduklarını pek bilemezler.]
o Neo-liberal bireycilik çağının dayattığı “kendini marka yap” kültürü.
[1980 sonrası dünya düzeni kişiye sürekli şu mesajı verir: “Kendini pazarlamazsan değerin yoktur.”]
o Modern toplumun “performans ve vitrin kültürü”
[Yani;
· Kim daha çok fotoğrafta var
· Kim daha çok açıklama yapıyor
· Kim daha fazla görünür kılmış kendisini]
NE HABER?..
Niye sesinizi duyamıyorum?..
Belki de [kim bilir] birilerini mi gördünüz seçeneklerin arasında.
Hayır, bu anketin böyle bir amacı yok.
Hava-cıva alınganlık; kurak giden havalarda bile rüzgârı nemli hissetmek [ya da hissettirmek] gibi bir art niyetimiz yok.
Sadece ve sadece, yukarıda sözü edilen kavramların yakıştığı kişileri teşhis etmemize katkı vermektir muradımız…
Dolayısıyla belki de niyetimiz, “yeşil reçete”ye ihtiyaç duymadan tedavi edilebilir kılmaktır bu türden hastalıkları…
Ama nekahet devresi var, hem de oldukça uzun, diyenleriniz çıkacaktır bu aşamada.
Bu itiraza tek bir yanıtımız var:
- Sabırlı olun. Mutfaktaki malzemeler içinde bozulmaya yüz tutanları buz dolabına, hatta ve hatta eğer gerekiyorsa bozluğa koyun.
Çünkü temel hedef, üzüm yemek… Dayakla işimiz yok!