Dünyaya geldiğimiz andan son nefesimizi verdiğimiz güne kadar daha iyi bir yaşam için hep bir mücadele içerisinde olur sabah erken saatlerden gece yarılarına kadar bir taraftan diğer tarafa doğru koşturur dururuz.
Az kazanılan yerden çok kazanılan bölgelere gitmek kazandığı özellikler ve diploması ile daha fazla para kazanmak adına verilen mücadele yıllardır sürer gider.
Bundan 20 yıl önce İç Anadolu’nun az nüfuslu bir ilçesinden Marmara bölgesine tayin olmak adına çaba gösteren bir doktor ile birlikte onun bağlı olduğu bakanlığa gittiğimizde ilgili daire başkanının söyledikleri daha dün gibi kulağımızda.
İlgili daire başkanına “Tayinini istediğimiz doktor arkadaşımızın bizimde yaşadığımız Marmara bölgesinde daha başarılı olacağına inanıyoruz, bu yüzden tayin işlemlerinin başlamasında fayda var” ricasında bulunmuştuk.
Bizim bu ricamız karşısında kahve söyleyen ilgili daire başkanı “Hiçbir bürokrat paranın çok kazanıldığı bir yerleşim merkezinden az kazanılan bir yere tayin istemez, gidiş yönü hep daha fazla kalabalıklaradır, Tayin isteyen Doktorda nerede olsa aynı görevi yapacak ancak daha fazla para kazanma hırsı Anadolu kentlerini boşaltırken büyükşehirleri adeta bir toplanma bölgesi haline getiriyor” şeklinde bir cevap vermişti.
İnsanın daha iyi daha rahat bir hayat sürmesi adına verdiğimiz örneğe daha yüzlercesi ilave edilebilir, bu durumu haklı olarak görenlerde olabilir haksız olarak değerlendirende.
Ancak değerlendirme ne şekilde olursa olsun tek amaç daha iyi bir hayat olunca iş dönüp dolaşıyor “herkesin hayatı kendisine” noktasında birleşiyor.
Daha iyi bir yaşam adına verilen mücadele de başarılı olan çok ancak yüzdeye vurulduğunda başarısız olanların yani istediği, özlediği hayata kavuşamayan kitlelerin daha fazla olduğu gerçeği mevcut.
3-4 üniversite bitirdiği halde özlediği hayata kavuşamayanların sayısının milyonlar ile ifade edildiği bir noktada yaptığı bir transfer ile hayatını kurtaran söylediği bir şarkı ile milyonlar kazananlar mevcut.
Beklentilerine karşılık bulamayanları sığınacağı tek liman bilindiği gibi “Sosyal Devlet anlayışı”.
Herkesin bir gecede ünlü bir sanatçı, yaptığı bir transfer ile milyonlar kazanan bir sanatçı, yada yaptığı bir buluş ile zengin insan pozisyonuna geçecek durumu elbette yok.
Biz yıllar yılı suni gündemler ve içi boş tartışmalar ile birbirimizi kırmaktan başka bir iş yapmazken bunu da daha çok siyaset makamının yönlendirmesi ile yapılırken Avrupa’da pek çok ülke bizim anlatmaya çalıştığımız “Sosyal Devlet” anlayışını hayata geçirmiş durumda.
Biz “Sosyal devlet “anlayışını en üst noktalara kadar çıkaramadığımızda yada bunun için gerekli adımları atamadığımız anda şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da “Meleklerin dişimi yoksa erkek mi” olduğu tartışmaları daha yıllar yılı yapmak zorunda kalacağız.
İstediğimiz sadece ve sadece daha iyi bir yaşam.
Fazlasında gözümüz yok.