İnsanların demokratik haklarından en önemlisi yönetime katılım yönünde oy kullanmaktır. Oy kullanmak bir hak ve aynı zamanda da sorumluluktur. Bizler oy kullandıktan sonra, onun en güvenli biçimde değerlendirilmesini istiyoruz. Oy kullanmak vatandaşın sorumluluğu iken, o oyları koruyarak gereğini yapmak da devletin en tartışmasız görevlerinden biridir. Oysa biz oy verdikten sonra bir de onu korumak için çaba harcıyoruz. Eşit olmayan bir seçim yarışmasında, millet devlete karşı savunma durumunda kalmamalıdır.
Sadece sayım ve sonuçların kayıt altına alınışında yapılan maddi hatalarla sınırlı değil. Bunların dışında yapılan kanunsuzluklarla baş etmek çok zor. Yani, sadece oyun sandıktan girdiği gibi çıkmasını sağlamak yetmiyor. Sandığa giren oylarda sorunlu olabilir. Bir seçmen birden fazla sandıkta oy kullanabilir mi? Bu konuda görevlilerin sadece bir sandıkta oy kullanmaları güvenceye alınabiliyor mu? Bazı sığınmacılar isim değişikliği yaparak oy kullanmış olabilir mi? Fetullah Gülen’in; “Ölülerde oy kullansın” doğrultusundaki çağrısı hala geçerliğini koruyor mu? Bu ve benzeri kuşkular toplumsal bütünlüğümüzü, birlikteliğimizi ve güveni zedeliyor.
28 Mayıs ikinci tur seçimi, kelimenin tam anlamıyla ve ülkemiz açısından bir olmak veya olmamak sorunu. Demokratik cumhuriyet mi, otokratik yönetim mi? En kısa vurgulama ise; aydınlık yarınlar mı, karanlık bir gelecek mi? Halkımız kendi yaşamı ile ilgili bir karar verecek. Bu özgür iradi tercihlerin herhangi bir müdahaleyle karşılaşmaması en temel isteklerimizden biridir. Bunun için demokratik kitle örgütlerinin çağrısını okurlarımla paylaşmak istiyorum:
“KORUMA ÇAĞRISI
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) 28 Mayıs'ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanı Seçimi'nin ikinci tur oylaması öncesinde ortak bir açıklama yaparak sandıkları koruma çağrısı yaptı.
Seçim öncesi koşulların adil olmadığı, kamu kaynakları ve gücünün iktidardan yana kullanılarak muhalefetin sindirilmeye çalışıldığı antidemokratik bir sürecin yaşandığı ifade edilen çağrı metninde, "Herkesi 28 Mayıs tarihinde seçimlerde oyumuzu kullanmaya ve sandıklarımızdaki oylara sahip çıkmaya çağırıyoruz" denildi.
Yapılan çağrıda şunlar denildi:
•Bir avuç insanı zenginleştirirken topluma açlığı ve sağlıksızlığı dayatan bu iktidardan kurtulmak için,
•Kadınların özgür oldukları, şiddet nesnesi kılınmadıkları, sahiplendirilip öldürülmedikleri yarınlar için,
•Gençlerimizin yurt bulamadıkları için tarikatlara, cemaatlere teslim olmadıkları, geleceksiz kalmadıkları günler için,
•Doğanın ve geleceğimizin tahrip edilmemesi için,
•Yerüstü ve yer altı kaynaklarımızın yağmalanmaması için,
•Salgınlarda, depremlerde yüzbinlerce insanımızı kaybetmemek için,
•Çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitiminin çağın gereklerine uygun bilimsel niteliğe ulaşması için,
•Özgür, özerk ve bilim üreten üniversiteler için,
•Yurttaşlarımızın demokratik iradesine saygı duyulduğu güzel günler için,
•Basın üzerinde yaratılan baskıcı politikalara son vermek için,
•İnsan hakları ihlallerinin olmadığı yarınlar için,
•Güvenli ve güvenceli çalışma ortamlarının sağlandığı ve kötü çalışma koşullarının düzeltildiği yarınlar için,
•İşsizliği azaltmak, atama ve işe alımlarda ayrımcılığa dur demek için,
Herkesi 28 Mayıs tarihinde seçimlerde oyumuzu kullanmaya ve sandıklarımızdaki oylara sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Gelin, hep birlikte değiştirelim!
Emek bizim, oy bizim, gelecek hepimizin!’’