Tarihimizde az bilinen bir olay
Okullarımızın tarih dersinde pek anlatılmayan ya da sığ olarak yazılan bu iki konuya kısaca değinmek istedim. Bu konuya inanmak istemeyenler ciddi araştırma yaparak öğrenebilirler. Unutmamalıyız, tarihi sorgulamadan kabul edenler, sömürgecilerin yazdığı tarihi gerçek diye kabul etmek zorunda kalabilirler. Çünkü Tarih bir ibret ve nasihattir. Tarihten ders almak sadece zaferlerle övünmekle olmaz! Yaşanan yokluklar, sürgünler, katliamlar da bilinmeli ki bir daha aynı acıları yaşamamak için tedbirler alınmalı. Genç nesil tarih bilincini geliştirerek, ebediyete kadar bağımsızlık emanetini güçlü bir şekilde taşıyabilmelidir.
Yazılı tarihimizde bilinmeyen veya unutturulmaya çalışılan o kadar çok olay var ki, bunlar öğrenildiğinde eğitim sistemimizin yeniden Türklük Bilincinin geliştirilmesi yönünde düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
SURİYE-FİLİSTİN CEPHESİ, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın isteği üzerine açılan bir cephedir. Osmanlı ordusu, 1915'te Birinci Kanal Harekatı’nı, 1916'da İkinci Kanal Harekatı’nı düzenledi. Amaç; Osmanlı İmparatorluğu'nun Süveyş Kanalı'nı ele geçirmesi ve Mısır'a yeniden sahip olmasıydı. Alman komutanlarının yanlış yönetimi sonucu Osmanlı 60 asker kayıp vererek İngiliz kuvvetleri ve İsyancı Arap Bedevileri karşısında çekilme kararı almıştı.
Aşağıda 30 EYLÜL 1918 tarihinde, Türk Ordusunun Suriye Cephesinden çekilmeye başladığında, Şam’da ikamet eden Türk ailelerinin trenle Anadolu’ya gelirken isyancı Arap hainler tarafından maruz kaldıkları katliam anlatılmıştır.
Tarih: 30 EYLÜL 1918.Osmanlı, I. Dünya Savaşı'nı kaybetmek üzereydi artık. Alman Mareşal Liman von Sanders komutasındaki Os¬manlı Ordusu, Şam'ı boşaltıp Halep'e çekilme kararı aldı. Şam'da binlerce Türk aile¬si vardı… Bir zamanlar Şam, Osmanlı şehri idi. 1. Dünya Savaşında ŞAM HASTANESİ ’nde Filistin Cephesinden gelen yaralı Osmanlı askerleri yatıyordu. Filistin Cephesinde (THOMAS EDWARD LAWRENCE (16 Ağustos 1888 - 19 Mayıs 1935), takma adı ile Arabistanlı Lawrence veya kendini Araplara tanıttığı ismi ile John Hume Ross, ...) komutasındaki Arap Bedevileri “Esir almak yoook!..” bağrışları ile Şam’a doğru çekilmekte olan Türk Mehmetçiğine saldırdılar. İşte bu saldırıdan kurtulanlar Şam Hastanesine yatırılmıştı. Öyle ki hastane yatakları tam dolmuş, hastane avlusunda yüzlerce yaralı Mehmetçik sedyelerde inliyordu. Bedevi atlıları bir sabah gün ışırken geldiler. Önce hastane avlusunda sedyelerde yatan Mehmetçikleri, “Mermi israfı olmasın” diye eğri kılıçlarla kellelerini kesip, karınlarını deştiler, sonra hastane içine girip ağır yaralıları katlettiler.
Bir zamanlar Osmanlı şehri olan Şam’daki bu vahşetten sonra şehirdeki subay ve memurlar Şam’ın elden çıktığını kabullendiler. Türk subaylarının aileleri ve hükümet yetkilileri ile Şam’daki savaş okulu öğrencileri Önce Halep sonrada Anadolu’ya taşınma kararı alındı. Önce çocuklar ve anneler trenle Halep’e taşınmaları gerekiyordu. Binlerce çocuk, anneler ve nineleri vagonlara balık istifi dolduruldu.
Binlerce kadın-çocuk Türk yollara düştü. İnsan acıma¬sızlığının boyutunu nere¬den bilsinler? Tren, Şam-Rayak demir¬yolunun geçtiği Rabova boğazında saldırıya uğradı. Masumlar treni RABOVA (BARADA) BOĞAZI’na geldiğinde demiryoluna döşenmiş taşlarla tren katarı durduruldu. Boğazın iki yakasında pusuya yatmış Arap Bedevileri ve Ermenilerin yaylım ateşi başladı sonra. Tren vagonlarından yükselen çığlıklar silah seslerini bastırıyordu. Çocuklar annelerine, ninelerine sarılıp kucak kucağa can verdiler. Arap Bedevileri ve Ermeniler vagonlara girdiler sonra, ağır yaralıları da susturdular. Binlerce masum çocuk; genç, yaşlı kadınların öldürüldüğü 30 EYLÜL 1918 Cumhuriyet yıllarında “MASUM ŞEHİTLER GÜNÜ” olarak anılırdı. Sonra unuttuk.
… Rabova katliamının olduğu her “30 Eylül” günü “MA¬SUM ŞEHİTLER GÜNÜ” olarak anıldı. Zamanla unutuldu gitti! Sonra, “Ermeni soykırımı” sözleri bilinçlere şırınga edildi! Sonra, “Rojava direnişi” lafları bilinçlere şırınga edildi! Bırakınız “Masum Şehitler Günü” anmasını, “Rabova kıyımını” bile bilen kalmadı. "Tarihini unutan milletlerin coğrafyasını başkaları çizer.."
Faydalanılan Kaynaklar:
Erzurum Albayrak Gazetesinde olayın yaşandığı 1918 yılında Müştak Sıdkı tarafından neşredilmiştir.
Harp Akademileri Komutanı Ali Fuad Erden’in “Birinci Dünya Savaşında Suriye Hatıraları” adlı kitabından.
Sayın Soner Yalçın’ın 2018 yılında yazdığı köşe yazısı.