Bir adam Facebook’ta şöyle yazmış:

“Algoritmalar seni tanımaz, sadece izler. Ama sen onları tanıyabilir, yönlendirebilir, hatta şaşırtabilirsin. Meta bilgisayarımdan uzak dursun!”

Bu sözleri ilk okuduğumda hem güldüm hem düşündüm. Çünkü Facebook’ta Meta’dan şikâyet etmek, kasabın ortasında vejetaryenlik dersi vermek gibi: Ya yer değiştireceksin ya sistemin içindeyken kendini kandırmayacaksın.

Facebook ve Meta arasında bağ mı? Onlar aynı bedende yaşayan iki ruh gibidir. 2021 yılında Mark Zuckerberg, geleceğin “metaverse” evrenine gözünü diktiğinde, Facebook Inc. tabelasını indirip yerine Meta Platforms Inc. yazdı. O günden beri Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri tüm dijital kollar artık Meta’nın eli, kolu, gözü, kulağı. Daha açık bir anlatımla; sen “Facebook’a girdim” dediğinde aslında çoktan Meta’nın veritabanına, davranış modellerine, yüz tanıma algoritmalarına ve dikkat ekonomisine teslim olmuş oluyorsun.

Dolayısıyla sevgili dostum, Meta bilgisayarına değil, sen Meta’nın sistemine girdin. Hem de gönüllü olarak.

Algoritmaları Şaşırtmak: Dijital Hüsnü Kuruntu

Yukarıdaki mesajda dile getirilen özgüvenli iddiaya ne demeli?

“Sen algoritmaları tanıyabilir, yönlendirebilir, hatta şaşırtabilirsin.”

Bu sözler, çağdaş insanın dijitalle inatlaşan egosunu okşasa da, gerçeklikle bağı pek zayıf. Çünkü algoritmalar seni tanımak zorunda değildir. Zaten seni tanımaya çalışmazlar, seni tahmin ederler. Zaten işin püf noktası da budur: Tanımak insana özgüdür, tahmin etmek makineye...

Senin doğum tarihin, cinsiyetin, beğendiğin içerikler, yazdığın yorumlar, durup baktığın gönderiler... Hep biri birer veri izi bırakır. Algoritma, seni “kim” olduğun için değil, nasıl davrandığın için izler. Ve davranışlarını ne kadar sık izlerse, seni şaşırtacak hamlelere karşı o kadar hazırlıklı olur. Sen onu şaşırtmaya çalıştıkça, o seni daha yakından izler. Bir tür “dijital Stockholm sendromu” yaşarsın farkında olmadan.

Meta Peynir Değil, Sistemdir

“Meta bilgisayarımdan uzak dursun” diyen dostum, belli ki Meta'yı Yunan peyniri Feta ile karıştırmış olabilir. Ama Meta, süte tuz basılmış bir lezzet değil, verine tuzak kurulmuş bir sistemdir.

Meta, yalnızca bir şirket değil; bir dijital zihniyet, bir gözetim ekonomisi, bir davranışsal mühendislik laboratuvarıdır. Sen orada yalnızca içerik paylaşmazsın; kendini pazarlarsın, görünürlüğünü takas edersin, gizliliğini teminat gösterirsin.

Facebook, “arkadaşlarını ekle” der ama gerçekte seni, kendi sistemine ek olarak işler. Instagram’da “beğeni” bırakırsın ama geride veri bırakırsın. WhatsApp’ta mesajlaşırsın ama sistem senin yalnızca sözcüklerini değil, dijital yalnızlığını da analiz eder.

Kısacası:

“Meta seni izlemeyecek bir yer değil; seni izlemek için kurulmuş bir düzendir.”

Son Söz: Dijital Arınma Başlar mı?

Facebook’ta Meta’ya veryansın edip oradan algoritmalarla savaşmak, ateşe küsmek için sobaya sarılmak gibidir. Eğer gerçekten “algoritmaları şaşırtmak” istiyorsan, önce onların seni nasıl izlediğini anlamalısın. Bilgiyle, eleştirel dijital okuryazarlıkla, farkındalıkla…

Çünkü seni tanımayan algoritma seni yönlendirir. Ama sen onu tanırsan, yalnızca şaşırtmazsın; onun seni yönlendirme biçimini de boşa çıkarabilirsin. Bu da başlangıç için yeterince devrimci bir adımdır.

Not: Bu yazımı okuduktan sonra hâlâ Facebook hesabınızı kapatmadıysanız… demek ki algoritmalar sizi çoktan tanımış bile. Hatta bu yazımı bile önünüze onlar çıkarmış olabilir. Bu durumda size içtenlikle bir "geçmiş olsun" diyebilirim.