Haydar Ergülen “Laikçi Teyze!” başlıklı makalesinde laikliğin ne olduğu
şöyle anlatılıyor:
“Laiklik; insanın yeryüzünde nefes almasıdır, insanın doğaya ve doğasına uygun biçimde
insanca yaşamasıdır, otorite, yetke, erk, iktidar gibi kurumlar karşısında varoluşunu
savunması, özgürlüğünün hiçbir koşulda kısıtlanmaması, haklarını sonuna kadar alması,
kullanması, ‘kadınlar erkeğin hizmetkârıdır’ yollu, Tanrının da kulun da ağrına gidecek
faşist söylemlere karşı avazı çıktığınca kahkaha atması, sokaklarda dans etmesi,
kimsenin ibadetine kimsenin karışmaması, bir dinin ya da mezhebin ibadethane talebine
başka mezheplerin karar vermemesi, ve elbette çoğulcu bir düzende, dil farkı, din farkı
ve mezhep ayrımına uğramadan eşit yurttaş olmanın tadına varması, çocukların çağdaş
bilimsel eğitimle birer dünya yurttaşı olarak yetişmesi, ondan gelip yine ona
döneceğimiz tabiat anamıza saygıda kusur edilmemesi, hayvanların yeryüzüne geldiğine
pişman edilmemesi, ve dünya nimetlerinin hakça paylaşılmasıdır bizim nazarımızda.”
Laiklik, dindarlığın karşıtı olmayıp, aksine tüm inançların (ki buna inançsızlık da dâhildir)
güvencesidir. İnsanca ve onurluca sürdürülebilir bir yaşamı, yasal ve kurumsal güvencelere
kavuşturmak laikliktir. Her birey özgürce inancını yaşamalıdır. Özgür birey, inancını
yaşarken, kendisinin dışında kalanları istemsiz etkilerle karşı karşıya bırakmamalıdır. Her
koşulda, eşitlik temelinde vicdan özgürlüğü ve inanç özgürlüğü laikliğin omurgasını oluşturur.
Somut yaşamda laiklik tür, ırk, cinsiyet ve inanç farklılıklarının uç noktalarıdır. Laiklik
farklılıkların güvencesidir, dahası farklılıkların birlikteliğinin sigortasıdır. Laiklik varlık
sürdürümünde hiçbir ayrım gözetmeyen temel haklara dayalı yaşama biçiminin güvencesidir.
Yaşama ilişkin gereklilikler uygun ortamlarda gelişip serpilebilir. Eşitsizliklerin ve yasakların
dayatıldığı ortamlarda öncelikle yaratıcılık ve üretkenlik zarar görür. Farklı unsurlar mağdur
olsa bile, bu olgu sonuçları itibarıyla dünya insanlık ailesinin ve yaşamın kaybı olur(!) Laiklik
farklılıkların olduğu kadar, görece zayıf olanlarında güvencesidir. Bu söylem laikliği
cumhuriyetle özdeşleştirir. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir derken, örtük olarak laiklik
ilkesine gönderme yapılmış olur. Özünde eşitlik temelinde güçlerin frenlenmesi ve insanca
evcilleştirilmesi söz konusudur. Yani farklılıklar ve birlikteliklerle ilgili farkındalıktır laiklik.
Laikliğin bireysel özgürlük, toplumsal eşitlik ve kurumsal güvenlik bağlamında nasıl bir
yaşam biçimi sunduğu sosyolojik ve psikolojik açılardan incelenmelidir. Farklılıkların bir
arada var olabilmesini sağlayan laiklik, aynı zamanda toplumsal yaratıcılık ve üretkenliğin
gelişimi için elverişli bir ortam yaratır. Bu bağlamda laiklik, sadece bir yönetim ilkesi değil,
aynı zamanda toplumsal barışın ve bireysel refahın temel taşıdır.
Laiklik, tarihsel olarak din ve devlet işlerinin ayrılması şeklinde tanımlansa da çağdaş
toplumlarda çok daha derin bir anlam taşımaktadır. Modern laiklik anlayışı, bireyin inanç
özgürlüğünü güvence altına alırken, toplumsal düzeyde farklılıkların bir arada var
olabilmesini mümkün kılar. Laiklik, sosyolojik olarak toplumsal çeşitliliğin ve eşitliğin
teminatı; psikolojik olarak ise bireyin özgürlük, güvenlik ve kimlik gelişimi açısından bir
koruma mekanizması işlevi görmelidir.
Laiklik, tür, ırk, cinsiyet ve inanç farklılıklarının bir arada var olabilmesini sağlayan bir
çerçeve sunar. Bu yönüyle, toplumsal çoğulculuğun ve kapsayıcılığın güvencesidir. Laik
sistemler, bireylerin temel haklarını inançlarına göre değil, insan olmalarına göre tanımlar. Bu
durum, ayrımcılığın önüne geçerek toplumsal barışı güçlendirir. Eşitsizlik ve baskının hâkim
olduğu ortamlarda bireylerin potansiyelleri körelir. Laiklik, özgür düşünce ortamı yaratarak
bilimsel ve sanatsal üretimi teşvik eder.
Bireyin inancını özgürce yaşayabilmesi, psikolojik olarak kimlik gelişimi ve özsaygı
açısından kritiktir. Laiklik, bireyin kendini ifade etme hakkını korur. Laik bir düzende
bireyler, kendi inançlarını yaşarken başkalarının haklarını gözetmeyi öğrenir. Bu durum,
empati ve sosyal sorumluluk duygusunu geliştirir. Laiklik, güç sahiplerinin inanç üzerinden
tahakküm kurmasını engelleyerek bireyin psikolojik güvenliğini sağlar.
Laiklik, yalnızca güçlü grupların değil, görece zayıf ve savunmasız bireylerin de güvencesidir.
Bu yönüyle cumhuriyet ilkesiyle örtüşür; “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir” söylemi,
laikliğin koruyucu rolüne işaret eder. Laiklik, güçlerin frenlenmesi ve insanca
evcilleştirilmesiyle, farklılıkların farkında olmayı ve bu farkların birlikte yaşamasını mümkün
kılar. Bu bağlamda laiklik hem bireysel hem toplumsal düzeyde sürdürülebilir bir yaşamın
temelidir.