Ülkemizin aydın-çağdaş yüzlü; Voleybol Milli Takımımızın güçlü kadınları; sizlerin kaybetmesini bekleyen yobaz güruhu üzdüğünüz için çok mutlu olduğumu belirterek yazıma başlıyorum…

Sabaha doğru oynanan maçlarınızı saatimi kurarak sizin heyecanınıza ortak olarak gururla izledim. Sizin varlığınız, başarılarınız gerici yobaz takımını üzüyor elbette… Sizin başarınız genç kızlarımıza, kadınlarımıza bir ilham kaynağı olarak onların aydınlanmasının ve bilinçlenmesinin de yolunu açıyor…

***

Ortaçağ Avrupa’sında Kilise, kadınları 3K’ya hapsetmişti. Küche-(mutfak), Kinder-(çocuklar), Kirche-(kilise)… Kadınlara çocuk doğurmak ve bakmak, mutfakta yemek pişirmek, eşine hizmet etmek ve kiliseye gitmek görevleri vermişti… Süreç içinde Aydınlanma ile –reform ve Rönesans- birlikte Avrupalı kadınlar 3K anlayışına karşı durarak “çocuk da doğururum, kariyer de yaparım, bu kilisenin bileceği iş değil” demişlerdir.

*

Saçı uzun aklı kısa dediğimiz, kaşık düşmanı olarak gördüğümüz, oğlumuz için sünnet şenlikleri yaparken, kızlarımızın regl dönemlerinden utandığımız kadınlarımız… Eksik etek diye yorumladığımız, karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmediğimiz kadınlarımız… Arap Kültürüne bulaşmış dinsel motiflerle, erkekleri kadınların yönetici ve koruyucu konumunda görerek; kadınların hal ve hareketlerini erkek egemen anlayışla değerlendirerek cezalandırdığımız, dövdüğümüz, şiddet uyguladığımız kadınlar… Kadınları dövmeyi, erkeklerden daha az miras vermeyi, iki kadının şahitliğini bir erkeğin şahitliğine denk saymayı, yargıç ve yönetici konumunda olamayacağını dinsel kaynak ve yorumlar eşliğinde uygulamayı dindarlık kabul ettiğimiz kadınlar… Bir erkeğin elinin kadına, kediye ve köpeğe değdiği zaman abdesti bozulan kutsal erkekler… Kendi zamparalıklarıyla övünürken, kadınların kızların masumane tavırlarını bile cezalandırmaya kalkan, kendilerini namus bekçisi olarak gören erkekler...

***

Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı zihniyetinin bu çağdışı anlayışını çok iyi görmüştü:

"Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştamal veya buna benzer bir şeyler asarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulurlar. Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir milletin anası, bir milletin kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır".

1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili olarak şunları söylüyor:

"Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli olarak şunu ihtar edeyim ki, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en az kurbanlık koyun olmak istidadından kurtaramaz…"

***

Atatürk, Devrimleriyle önemli haklar kazanan kadınlarımız, zaman içinde ne yazık ki bu hakları geliştir(e)mediler. Erkek egemen anlayış, din maskesiyle gelişmeleri engelledi. Günümüzün siyasi anlayışı da; kadın haklarını dinsel, örfsel, geleneksel dar kalıplar içinde değerlendirme yanlışı ile hızla Atatürk’ün açtığı çağdaş yoldan ayrıldı. Bugün kadına yönelik şiddetin temelinde de bu anlayış var…

***

Afganistan örneğinde olduğu gibi Şeriat yönetimini uygulayan ülkeler var.

İletişim araçlarının gelişmesiyle Dünya artık küresel bir köy… Afganistan’da neler olduğunu kadınların durumlarını tüm Dünya televizyonlar aracılığıyla görüyor… Kadın Voleybol takımımızın şampiyonluğunu tüm dünyanın gördüğü gibi…

Atatürk’ümüzün “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur” diyerek yaptığı devrimlerle toplumumuza çağdaşlığın yolunu göstermesine rağmen, süreç içinde hortlayan tarikatlar, dini cemaatler, siyasiler, ülkemizi hızla ortaçağ anlayışına sürüklemektedirler…

Ülkemizin tarikatları, dinci cemaatleri, şeyhleri, erkek egemen anlayışları dinsel motiflere sardıkları kadınları Ortaçağ Avrupa’sının yaptığı gibi 3K’ya hapsetmek istiyorlar… Dini Cemaatler oylarıyla bu yönde hareket eden partilere destek vererek iktidar ediyorlar… Bir alış-veriş gibi iktidarlardan da desteklerinin karşılığını istiyorlar… Fettullah örneğinde olduğu gibi fırsat kolluyorlar… Dini Cemaatlerin liderinin yüzbinlerin katıldığı cenaze törenleri ve bu törenlerde kendilerini gösteren siyasiler… Bu tür cemaatlerin holdingleşerek, büyük ekonomik güç oldukları, bazı bakanlıklarda söz sahibi oldukları kamuoyunun bildiği gerçeklerdir… Bu tür cemaatlerin amacı Afganistan’daki gibi şeriat düzenini getirebilmektir…

***

İşte bu yüzden Ayyıldızlı formalarıyla alınlarının akıyla, yurtseverlilikleriyle, çalışkanlıklarıyla ülkemizi en iyi şekilde temsil ederek şampiyon olan Kadın Voleybol takımımızın başarısını çekemiyorlar. Çünkü onların anlayışında şeriat düzeninde kadının adı yok…

Kadınlarımız; çocukta doğururum, yemekte yaparım, Ayyıldızlı formamla spor da yapar. Bu tarikatların bileceği iş değildir diye haykırarak Dünya şampiyonu oldular...

Ve ellerinizden, alnınızdan öpüyorum ülkemizin aydınlık yüzü filenin sultanları- kadınları-

Yüreğimiz ve desteğimiz sizinle…İyi ki varsınız…