İKTİDAR KİMDEN YANA?

Teorik olarak iktidar bütün vatandaşlarına eşit yakınlıkta olmalıdır. Sorumlulukları, bütün vatandaşlarına eşit davranmayı gerektirir. Buna karşın, yazının başlığındaki soruya verilebilecek en kısa yanıt; iktidar toplumun güç odaklarının belirlemiş olduğu kurulu düzenden yanadır. Kurulu düzen, sistemler toplamından oluşur. Bu sistemlerin bir kısmını şöyle sıralayabiliriz: Eğitim sistemi, sağlık sistemi, ulaşım sistemi, paylaşım sistemi, güvenlik sistemi gibi…

Bünyesinden yönetim sistemi çıkaran devlete bakmakta yarar var. Birlikte ve sorunları aşma temelinde bir araya gelen; özgür iradi katılımcı eşitlerin, amaç ortaklığında kader birliği yapanların oluşturduğu birliktelik devleti oluşturur. Hiç kuşkusuz, bu idealleri gerçekleştirmek için bir toprak parçasına gerek duyulur. Kuruluş süreci için devlet en büyük sivil oluşumdur. Benim yaptığım sivil oluşum tanımı, devlet tanımının izdüşümü gibidir. Sivil oluşum tanımı şöyle: Bir sorun çevresinde ve çözüm temelinde bir araya gelen; ast ve üst ilişkisi olmayan özgür bireylerden oluşan ve herhangi bir otoriteden emir ve direktif almayan yapılanma sivil oluşumdur. Son tümce, devlet oluşumunun temelini oluşturur. Kuruluş her koşulda bağımsızlık ve özgürlüğün tescilidir.

Tekrar devlet olgusuna dönelim. Devletin bütün vatandaşları, tüm varlıkların eşit ortaklarıdır. Bu ortaklıklar, kamusal alanın temelini oluşturur. Kamusal alanda yer alan bireylerin ortak bağı, ortak varlıklara sahip olmalarından kaynaklanır. Ortak sahiplik, kendilerini ve ülkelerini ilgilendiren tüm yaşamsal sorunlarda onları söz sahibi yapar. Bu hak aynı zamanda yönetimde söz sahibi olmayı ve fiilen yönetime katılma hakkını da içerir. Bu hak doğrudan kullanılabileceği gibi, dolaylı yol (temsil) ve yöntemlerle de kullanılabilir.

Bu kısa açıklamadan sonra, iktidarın kimden yana olduğu ile ilgili soruyu yanıtlamaya çalışalım. Basına yansıyan bilgiler bize yaklaşık olarak fikir verebilir. Nüfusumuzun 85 milyon olduğunu varsayarak; 51 milyon 600 bin kişi açlık sınırının altında yaşamını sürdürmek için çırpınıyor! 32 milyon 150 bin kişi ise, yoksulluk sınırının altında. Bunların dışında kalan 1 milyon 250 bin kişi zengin veya çok zenginlerden oluşuyor.

Ülke geneli açısından bu durumun istenir olmadığı çok açık. Ülkenin bu olumsuz görünümü bir politik tercihin kaçınılmaz sonucudur. Özellikle orta gelir grubu hızla yoksullaşmaktadır. Durumu aydınlığa kavuşturmak için uygulanmakta olan tercihlere bakmak gerek. Yatırım tercihleri irdelenmelidir. Yapılan yatırımlar ülke için gerekli mi ve öncelikli mi? Yoksa, yatırım adı altında bir toplumsal yıkım mı uygulanmaktadır? Ulusa ait olan işletmelerin ve kaynakların elden çıkarılması ne kadar gerekliydi? KÖİ ve YİD’ler ne kadar gereklidir? Zafer Hava Alanı ülkeye hangi katkıları sunmaktadır? Çanakkale Köprüsü bir olmazsa olmaz mıydı? Üçüncü Hava Alanı ne kadar katkı sundu? Bir başka soruda yapılanlar için verilen güvenceler ve onlarla eş değerde olanların maliyetlerinin karşılaştırılmasıdır. Kazananlar ve onların yakınında yer alanlar için bu projeler bir milli tercih ve onlara farklı ve haklı nedenlerle karşı çıkanlar ise, milli iradeye karşı çıkanlar olarak damgalanıyor(!)

Olaya bir de siyaset cephesinden yaklaşalım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu iktidarın kimlerden yana olduğunu şu örneklerle açıkladı:

1-Dolar ile ihale alanlar kazanıyor,

2-Yaptığı işlere dolar güvencesi alanlar kazanıyor,

3-Dolarla borç verenler kazanıyor,

4-KKM sahibi olanlar kazanıyor,

5-Dışardan borç alıp buna devlet garantisi gösterenler her koşulda kazanıyor.

Bu uygulamalar kimlerin yararınadır? Bu soruya verilecek olan yanıt, başlıktaki sorununda yanıtıdır.