Atatürk, 1936 yılı TBMM´nin açış konuşmasında, "... Fransızlar ile aramızda senelerdir sürüp giden davanın neticelenmesinin zamanı gelmiştir." diyerek, sancağın bulunduğu bölgeye Hatay ismini verdi. Bu davranışı ile Hatay Meselesine ciddi olarak el konduğunu ifade etmiş olan Atatürk, o sırada faaliyette olan ANTAKYA-İSKENDERUN YURDU CEMİYETİ´NİN adını da HATAY EGEMENLİK CEMİYETİ olarak değiştirdi. Bu cemiyetin merkezi İstanbul´da idi. Atatürk’ün emri ile İçişleri Bakanı ŞÜKRÜ KAYA Cemiyetin genel başkanı, Emniyet Genel Müdürü ŞÜKRÜ SÖKMEN SÜER genel sekreter olmuştur. Ayrıca Hatay bölgesi ile ilişkilerin rahatlıkla kurulabilmesi için DÖRTYOL ŞUBESİ faaliyet merkezi olarak tespit edilmiş, cemiyetin fahri genel başkanı olarak TAYFUR SÖKMEN de Türkiye ile Hatay arasındaki ilişkileri düzenlemekle görevlendirilmişti.
Halkının büyük çoğunluğu Türk olan ve Misak-ı millî sınırları içerisinde bulunan Hatay (İskenderun Sancağı), Fransa’yla 20 Ekim 1921’de imzaladığımız Ankara
Antlaşması ile Türkiye sınırları dışında kaldı. Bölge, Suriye ile birlikte Fransız mandası altına girdi. O günün şartları gereği böyle bir karar almak zorunda kalan Türkiye, Hatay’daki Türklerin haklarının korunması ve bölgeye özerklik verilmesi için gerekli ortamı hazırlayacak hükümler eklemeyi de ihmal etmedi. Anlaşmanın ilgili maddesine göre İskenderun bölgesi için özel bir yönetim kurulacaktı. Bölgede Türk kültürünün gelişmesi için her türlü imkândan yararlanılarak Türk dili resmî bir niteliğe sahip olacaktı. Fransa manda yönetimi 1921’de İskenderun Özerk Sancağı’nı Halep’e bağladı. İskenderunSancağı’nda kurulan bu statü, bölgede ve Türkiye’de olumsuz etkiye neden oldu.
Fransa, 1926’da İskenderun Sancağı sınırları içinde, yapılan seçimler ve hazırlanan anayasa sonucunda burada “BAĞIMSIZ İSKENDERUN HÜKÛMETİ”ni kurdu. Bu durum, Suriye’de tepkilere yol açtı. Fransa, ikinci bir kararnameyle buhükûmetin adını değiştirerek “Kuzey Suriye Hükûmeti” adını verdi ve bundan sonra İskenderun Sancağı Şam’a bağlandı. Bölgede yaşayan Türk halkının bu gelişmelere büyük tepki göstermesi üzerine 1930’da Milletler Cemiyeti Mandalar Komisyonu
İskenderun Sancağı’nın özel bir statüye tabi olduğunu kabul etti. Böylece,İskenderun Sancağı’nın mali ve yönetim özerkliği uluslararası bir belgeye bağlanmış oldu.
Fransa, 1935’te Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırdı. 9 Kasım 1936’da Suriye ile bir anlaşma yaparak İskenderun dâhil bölgedeki, bütün yetki ve haklarını SURİYE HÜKÛMETİ’ne devretti. (Fransa 1946’da tamamen Suriye ve Lübnan’dan çekildi.) Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı ve kabul edilmedi. Bu arada Türk Hükûmeti, 9 Eylül 1936’da, Milletler Cemiyetinde İskenderun sorunu hakkında Fransa’ya ikili görüşme yapılmasını önerdi. Fakat öneri kabul edilmedi.
Almanya ve İtalya’daki totaliter rejimlerin yayılmacı politikaları başta Fransa olmak üzere, birçok Avrupa ülkesini endişeye sevk etti. Bu durum Fransa’yı Hatay konusunda anlaşmaya zorlamaktaydı. Türkiye ise sorunlarını diplomasi yoluylaçözen ve dostluğu aranan bir devlet olmuştu. Türkiye, 9 Ekim 1936’da, Fransa’ya
bir nota vererek Suriye ve Lübnan’a olduğu gibi İSKENDERUN SANCAĞI’na da bağımsızlık verilmesini istedi. Fransa, verdiği cevapta, İskenderun Sancağı’nın
bağımsızlığının tanınması hâlinde Suriye’nin parçalanmış olacağını, buna da kendisinin yetkili olmadığını bildirdi. Türkiye’nin isteğinde ısrar etmesi üzerine Fransa, sorunu Milletler Cemiyetine götürmeyi önerdi. Türkiye de bunu kabul etti.İskenderun sorunu, 14 Aralık 1936’da, Milletler Cemiyetinde ele alınarak Sancak
için yeni bir statü kabul edildi. Buna göre İskenderun ve Antakya iç işlerinde tam bağımsız, dış işlerinde Suriye’ye bağlı, kendisine özgü bir anayasa ile
yönetilen bir statüye kavuşturuldu. 1937’de Türkiye ile Fransa arasında imzalanan bir antlaşma ile Sancak’ın toprak bütünlüğü güvence altına alındı.
Heyetin halk oylaması konusunda olumlu bir kanı ile Cenevre´ye dönmesinden ve raporlarını 27 Ocak 1937´de Milletler Cemiyeti´ne vermelerinden sonra, İskenderun Sancağı için yeni bir statü ve anayasa taslağı hazırlanarak sancakta, Millet Meclisi seçimi yapılması kararı alındı. Türkiye adına Numan Menemencioğlu´nun katıldığı anayasa taslağı hazırlama komisyonu, Fransız, İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı diplomatlardan oluşmaktaydı. Komisyon tarafından 15 MAYIS 1937´de tamamlanan tasarı Milletler Cemiyeti´nce 29 MAYIS 1937´de kabul edildi. Bu taslağa göre sancak, içişlerinde bağımsız, dışişleri, maliye, gümrük işlerinde Suriye´ye bağlı kalacaktı. Sancağın toprak bütünlüğü, Türkiye ve Fransa´nın garantörlüğü altındaydı.
Türkiye, Milletler Cemiyetinin kararıyla Hatay’da oluşturulacak yeni statüsünün hemen uygulanmasını istedi. Fransızların engellemeleri üzerine iki ülke
arasındaki ilişkiler gerginleşti. Bu arada Türkiye, Milletler Cemiyeti nezdinde durumu protesto ederek Hatay sınırına asker yığmaya başladı. Siyasi gelişmelereparalel olarak Fransa, Hatay’la ilgili tavrını yumuşattı. 6 Haziran 1938’de Hatay’daki valisini geri çekerek yerine bir Türk vali atadı. Daha sonra iki ülke arasında anlaşma ile Hatay’ın toprak bütünlüğü ve siyasi statüsünün ortaklaşa korunması kararlaştırıldı ve 5 Temmuz 1938’de, Türk askeri Hatay’a girdi.
Türkiye Cumhuriyeti´nde 1939 yılında yapılan milletvekili seçiminde, Hatay Devlet Başkanı Tayfur Sökmen ANTALYA´dan, Başbakan Abdurrahman Melek ise ANTEP´ten milletvekili seçilerek TBMM´ye girdiler. Bu olay Hatay´ın Anavatan´a katılması hedefinin bir diğer adımını oluşturmakta idi. Zaten Fransa da bu konuya son zamanlarda ılımlı bakmakta kamuoyunda ise bu çözümün bölgedeki istikrar ve her iki devletin geleceği için en uygun yol olacağı görüşü ağırlık kazanmakta idi.
Türkiye ve Fransa’nın gözetimi altında Hatay Meclisi için seçimler yapıldı Eylül 1938’de Sancak Millet Meclisi, ilk toplantısını yaparak HATAY
CUMHURİYETİ’nin kurulduğunu ilan etti. Cumhurbaşkanlığına TAYFUR SÖKMEN seçilirken Başbakanlığına da ABDURRAHMAN MELEK atandı. Türkiye Cumhuriyeti kanunları ve parası kabul edildi. HATAY DEVLETİ yöneticileri, Türkiye’ye katılmak isteğinde bulundular. Bu sırada Avrupa’da savaş ortamına girilmesi Fransa ve İngiltere’yi Türkiye’ye yaklaştırdı. Fransa ile yapılan anlaşma sonucuFransa, askerlerini bölgeden çekerek Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etti.Hatay Millet Meclisi, 23 Haziran 1939 günü yaptığı toplantıda oy birliği ile Anavatan’a katılmak kararını alarak Hatay Devleti’ne son verdi. Aynı gün Fransa imzalanan Ankara Anlaşması ile Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etti ve bir süre sonra Hatay’dan çekildi. TBMM 30 Haziran 1939’da, Ankara Antlaşması’nı
onayladı.Hatay Adı: Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında İskenderun ve Antakya Türkiye'nin sınırları dışında kalıyordu Osmanlı döneminde bugünkü Hatay'ın kapsadığı topraklar İskenderun veya Antakya olarak adlandırılıyordu. Nitekim Osmanlı dönemin de bu bölge Halep Eyaleti'ne bağlı bir sancak idi. M.Ö. 1200’le başlayan Genç Hitit prenslikleri dönemine tarihlenmektedir. Bu dönemde, Amik Ovası´ndaki Hitit Prensliklerinin birleşerek Hattena Krallığı adını aldıkları bilinmekte. Ve Hatay adının da buradan geldiği sanılmaktadır. Yöreye Çin'in kuzeyinden gelen ve "HATAY TÜRKLERİ" olarak anılan Türklerin binlerce yıl öncesin de buraya yerleştiğini bilinmekte. Çin kaynaklarında Çin’in kuzey bölgesinde yaşayan Türklerin vatananına Hıtay (Hatay) denilmektedir Atatürk büyük bir Türk tarihçisi olduğu için bu isim buraya tesadüfen verilmemiştir. HATAY adı 1936’da Atatürk'ün tarafından verilmiştir.
Not: Hattena Krallığı’nın başkenti, bugünkü Kırıkhan yakınlardaki Kanula (Çatalhöyük) te kalıntıları bulunan yerleşim yeridir.
23 Temmuz 1939 günü yapılan törenle de Hatay 47000(bin) kilometre kare arazisiyle Türkiye’ye katıldı.