1980’lerin başında küçük bir kasabaydı Didim.
Kıyılarıyla, koylarıyla, bunaltmayan havasıyla, tarihsel kültürel dokusuyla, doğal yapısıyla süreç içinde insanları kendine çekmeye başladı…
Öncelikle ülkemizin dört köşesinden inşaatçılar-yap-satçılar- Didim’e akın ettiler…
Didim’in geleceğini keşfeden rantiyeciler de; Didim’den önemli ölçüde arsa ve arazi satın aldılar…
1968 yılında ilk Belediye örgütü kurulan Didim, Söke ilçemize bağlı küçük bir kasabaydı…
Coğrafi konumu, Kuşadası ve Bodrum’a yakın oluşu, bakir oluşu, nem oranının az oluşu, tarihi ören yerlerinin yakın oluşu, Bafa Gölü ve Latmos Dağı(Beşparmak Dağları) gibi doğal alanların (Tabiat Parklarının) yakında olması, çok sayıda koylara sahip olması Didim’i çekim alanı yaptı.
***
DİDİM SİYASETİNİ, İNŞAAT SEKTÖRÜ YÖNETİR HALE GELİRSE…
Didim’de rantın tadına varan inşaatçılar, Didim yerel yönetimini eline geçirince işlerinin daha kolaylaşacağını anladılar. Didim’de güçlü olan ve geleceği olan partilerin yönetimlerine , Belediye Meclis üyeliğine girmeye çalıştılar… Hatta aynı aileden üç kişi değişik partilerin yönetimlerine girmeyi başardılar. Böylece yerelde hangi parti kazanırsa kazansın işleri yürüyecekti.
Bu anlayış dün böyleydi bugün de fazlasıyla böyle…
Şöyle yakın dönem Belediye yönetimlerine- meclis üyelerine- bir bakınız büyük çoğunlu inşaat sektörü kökenlidir. İnşaat sektöründen görünmeyenler bile perde arkasından bir inşaat sektörü ile bağlantılıdır. Ayrıca bir vesayet gibi bu gibi görevler babadan oğula geçer de oldu.
***
Ha. Diyeceksiniz ki; bu inşaat sektörü, neden Belediye yönetimlerine ve Belediye Meclis üyeliğine girmeye bu kadar çok meraklılar…
Gayet basit daha çok rant sağlamak. İşlerinin kolay yürümesi, planlarının, projelerinin kendi istekleri doğrultusunda onaylanması. Al gülüm ver gülüm gibi…
***
Şimdi, tüm bunlardan sonra Didim’in çarpık betonlaşmasından, estetikten yoksun yapılaşmasından şikâyetçi oluyoruz. Görüntü ve gürültü kirliliğinden bahsediyoruz… Çarpık planlamalarla güneşimizin, manzaramızın, esintilerimizin –hava akımlarımızın- çalınmasına üzülüyoruz. 10 yıl önce Didim’de nem oranı çok düşükken, şimdi çok fazlalığından bahsediyoruz… Çatılarda ucube görünüşleriyle hem görüntü kirliliği hem de sağlıklı olmayan güneş enerjili su ısıtıcılarından rahatsız oluyoruz…
İçecek suyu bulamayıp, ne olduğu pek belli olmayan damacana sularını yüksek bütçeler ayırıyoruz. Ayrıca içmede kullanmadığımız şebeke suyuna da en yüksek ücreti ödüyoruz. Sık sık suların kesilmesi de ayrı bir problem… Kıyıların beş yıldızlı otellerle dolmasıyla denize girecek koy bulamıyoruz…
Kısacası; Didim’de yaşam alanlarımız gitgide daralıyorsa; biraz da suçu kendimizde aramamız gerekiyor…
***
CHP İLÇE BAŞKANLIĞI İÇİN SEÇİME GİDERKEN…
İnşaat sektörü Didim yerel yönetimde yer almak için hızlı bir çalışmanın içinde…
İlçemizde güçlü iki siyasi partiden biri olan AKP İlçe yönetiminin ve Belediye meclis üye çoğunluğunun da inşaat sektörü kökenli olduğunu hatırlatalım…
Önümüzdeki günlerde CHP İlçe kurultayı var ve CHP ilçe başkanı ve yönetim kurulu seçilecek… İki grup yarışacak gibi gözüküyor. İki grubun başkan adayı da inşaat sektöründen… Tahmin ettiğim kadarıyla ve bana ulaşan bilgilere göre yönetim kurullarında da önemli oranda inşaat sektörüyle bağlantılı adaylar var…
***
Sonuç olarak, Didim, çok genç bir ilçe olmasına rağmen çevresindeki Kuşadası ve Bodrum’un çarpık yapılaşmalarından ders almadığı gibi bu güzel yerler süreç içinde de çarpık, estetikten yoksun beton yığını olmaya mahkum edildi. Bu gidişle bu anlayışla da Didim beton yığını olmaya devam edecek… Yeşil alanlar gitgide azalacak. Su bulabilmek büyük sorun olacak… Çevre kirliliği büyük boyutlara ulaşacak ve insanlar süreç içinde buraları terk eder duruma gelecek…
Bu yazıyı okuyan beni felâket tellalı olarak görebilir…25 yıldır bu kentte yaşıyorum. Radarlarım açık olarak gözlemliyorum hep… Koylarını, dağlarını adım adım gezdim. Yüksek bir yerden ve drone ile çekilmiş video ve fotoğraflardan Didim’i gördüğüm zaman vicdanım sızlıyor… Tanrının elinin değdiği yerlerin insanoğlunun eliyle ne hale getirildiğini hepimiz görüyoruz…
Her şeye karşın karamsar olmayalım. Yeni bir anlayışla, Didim’de herşey düzene girebilir… Ufukta henüz öyle bir girişim yok ama olmayacak da değil…
Son olarak birşey daha eklemek istiyorum... Didim’in başına gelenler ranta açık sahil kentlerinin çoğunun başına da geliyor.