9. Cumhurbaşkanımız Demirel:”Eğer bana Cumhuriyet nedir, diye sorarsınız. Size cevabım şudur: Cumhuriyet benim işte! İslamköy'den çıkmış bir köylü çocuğunu cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyet'tir. Cumhuriyet budur. Bunu Büyük Atatürk'e borçluyuz."Der. 

En büyük ulusal Bayramlarımızdan biri olan Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağız... 

Cumhuriyetimize reklâm arası diyenler, Osmanlı’yı Cumhuriyete referans gösterenler, Kurtuluş Savaşımız için “keşke Yunan kazansaydı diyen tarihçi bozuntusunun taraftarları, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin ederek milletvekili olduktan sonra Atatürk’e cumhuriyetimize ve dilimize hakaret eden namussuz ve şerefsizler, Cumhuriyetin, toplumumuzda travma yarattığını söyleyenler,  toplumu yurttaş olmaya değil de “ümmet” olmaya yönlendirenler, amaçlarına ulaşana kadar takiye yaparak Cumhuriyet Bayramımızı kutluyor gibi gözükmeye devam edeceklerdir... 

*** 

Bugün, Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde Emperyalistlere karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşımız sonrasında Türkiye Cumhuriyeti olarak tekrar tarih sahnesinde onurlu yerimizi alışımızın 100. yıl dönümüdür… 

Şeriat yönetimine ulaşmanın yolunun ümmetçilikten geçtiğini, insanları dinsel bağlarla birbirine bağlayarak Dinsel bir yönetim olan Şeriat düzenine geçmek isteyen anlayış hep Atatürk’e ve devrimlerine düşman olmuştur… Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" diyerek; dini, mezhebi ve etnik kimliği ne olursa olsun, bu ülkeye vatandaşlık bilinciyle bağlı olan herkesi Türk olarak nitelemişti. Ümmetçilik bir ayrımcılık-bölücülükken- yurttaşlık-vatandaşlık- bağı bütünleştirici bir bağdır… 

Tarihin mezarlığına gömülmüş Vahdettin, Abdülhamit gibi padişahlardan bir kahraman yaratmaya çalışan anlayış, Atatürk’e karşı da kinlerini kusmaya devam ediyorlar. Bu kadir kıymet ve tarih bilmezliktir… 

Bakınız, bu kadir kıymet bilmezlere Neyzen Tevfik ne diyor. 

İşgaldeki hali sakın unutma, 

Atatürk'e dil uzatma sebepsiz 

Sen anandan yine çıkardın amma 

Baban kimdi bilemezsin şerefsiz... 

*** 

Yakılmış, yıkılmış, çökmüş bir imparatorluktan kanlarıyla canlarıyla, emperyalistlere karşı 

bir Kurtuluş Savaşı vererek, Çağdaş laik bir Cumhuriyeti kuran atalarımızı kötüleyenler, Cumhuriyetin nimetleriyle, devrimleriyle büyüdüklerinin ve geliştiklerinin farkında değiller... 

Ülkenin dört bir tarafı işgal altında, ülkenin başındaki Vahdettin ise ülkesini değil de kendini kurtarmanın peşinde… Topraklarımız işgal edilmiş, yakılmış ve yıkılmış… Halk yoksullukla, yılgınlıkla, umutsuzlukla baş başa… Her taraf çetelerle, bölücülerle, asker kaçaklarıyla dolu… 

Umutlu ve inançlı biri 19 Mayıs 1919’da Kurtuluşumuzun ilk adımı olarak Samsun’a çıkıyor. 

İnancın ve umudun adı olan Atamız yılgınlığa ve umutsuzluğa düşenlere: 

“Arkadaşlar gidip Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi asla yenemez” 

Mithat Cemal Kuntay, 1950’lerde Demokrat Parti iktidarı döneminde Atatürk’ün heykellerine yapılan saldırılar üzerine şu şiiri yazmış… 

  

“Suç mu masum eşinin ırzını kurtardıysa? 

Suç mu tarihini bayraklaşarak sardıysa? 

*** 

Sen de lütfet, ona bir abidelik toprak ver 

Yurdu kurtarması bir suçsa eğer, hoş görüver! 

*** 

Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları, hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklardır… Halkımız bu tür beyin yıkamalara, yönlendirmelere zamanı gelince cevabını vereceklerdir… 

Türkiye Cumhuriyeti olarak tekrar tarih sahnesine çıkışımızın 100. yılındayız. Bu tarih ve süreç hepimiz için çok önemlidir. Büyük şenliklerle kutlamamız gereken en önemli bayramımız sanki bazı anlayışlar tarafından biraz önemsizleştiriliyor gibi… 

Cumhuriyet Bayramımızın 100. yılı, hepimize kutlu ve mutlu olsun…